Umut Tazeleyen Filmler
Hücre 211 (2009) dönemin İspanya iç politikasını, bir hapishane özelinde genel geçer devlet yapısını ayrıksı bir dille anlatır.
“L’Atalante” Yunan mitolojisinde bir kadın kahraman, yarı tanrıça Hades’in kızı, en hızlı erkek koşucuyu bile geride bırakır. L’Atalante aynı zamanda Jean Vigo’nun 1934’te çektiği 89 dakikalık siyah beyaz bir başyapıt.
“Filmin henüz başında, şaşırırız; kim anne, kim kız? Birbirlerine karışmış olduklarını, aralarındakinin bağ değil düğüm olduğunu fark ederiz. Sonra birbirlerini görme biçimlerini.”
Büyük Diktatör’de (1940) Chaplin iki rolü birden canlandırır: Tomanya ülkesinin despot lideri Adeniod Hynkel ve Yahudi bir berber.
Straight’in Hikâyesi David Lynch’in bütün o tuhaf, karmaşık, anlaşılması zor filmlerinde anlatmayı isteyip de araya koyamadığı bir şeyin itirafıdır belki de.
“Ölümün, her türden ölümün, üzerimizdeki gücünü azaltmak, onu yeniden yaşamın bir olayı, bir parçası kılmaya çalışmak.” Ayhan Geçgin’in kaleminden Kirazın Tadı…
Kendileri bu dünyada durmadan sınavdan geçen iki kadının arkadaşlıkları da öyle, bıçak sırtı. Güvenceler, yedekler, bütünlemeler yok.
Bu karanlık zamanlarda umudumuzu tazeleyecek filmlerden biri olan ‘Daima Mutlu’ insanların alçakgönüllü çabalarına dair bir mesel.
Richard Linklater imzalı Çocukluk‘ta, yirmili yaşların arifesine özgü, elle tutulur bir heyecan var.
‘Ekmek ve Güller’ Ken Loach filmografisinde geride kalmış filmlerden biri.
‘Rochefortlu Kızlar’, izleyenin yüzünü hemen hemen her sahnesinde gülümseten, tam anlamıyla bir mutluluk filmidir .