Şu An Okunan
Love & Friendship: Disko Topu ve Jane Austen

Love & Friendship: Disko Topu ve Jane Austen

Love & Friendship ilk sahnesinden itibaren izleyicisini sanki 18. yüzyılda gerilla usulü çekilmiş bir filmin içine taşıyor. Yazar-yönetmen Whit Stillman’ın Jane Austen ironisinin röntgenini çektiği bu sıra dışı dönem filmi Austen uyarlamaları arasında ayrıksı bir yerde duruyor.

Whit Stillman olmasa, New York disko kültürünün beşiği Studio 54 dans pistinin kokain âlemlerine, patenli üstsüz garsonlara ve beyaz atıyla salınan Bianca Jagger’a olduğu kadar Jane Austen usulü “iyi kısmet” konulu sohbetlere de yakışacağını bilemezdik. Sivri dilli karakterleri ve kıvrak diyaloglarıyla tanınan yazar-yönetmen, kült komedisi Diskonun Son Günleri’nde (The Last Days of Disco, 1998) bu iki uzak dünya arasındaki mesafeyi geçersiz kılmış; 18. ve 19. yüzyıl Britanya’sını yorumlamada kullanılan çerçevenin 1980’ler başı New York’una da uyarlanabileceğini göstermişti. Söz konusu dönemin bir grup gence odaklanarak anlatıldığı filmin iki kadın kahramanı –prestijli üniversitelerinden mezun olduktan sonra aynı yayınevinde düşük bir maaşla staj yapan, düzenli olarak gittikleri Studio 54’vari bir kulüpte ideal partnerlerini arayan Charlotte (Kate Beckinsale) ile onun tam tersi kişilikteki arkadaşı Alice (Chloë Sevigny)– pekâlâ bir Austen romanında da karşımıza çıkabilecek özelliklere sahiptir. Stillman’ın popüler kültür referanslarıyla bezeli diyaloglarındaki ironi Austen etkileri taşır; 1980’lerdeki toplumsal dönüşüm sırasında yetişkin hayatlarına başlamaya hazırlanan karakterlerin sözlerinde bazen ‘Gurur ve Önyargı’nın meşhur açılış cümlesi1 yankılanır. Charlotte yayınevinde beraber çalıştığı erkek hasmına, Austen tarafından dillendirilen “dünya çapında kabul görmüş gerçeğe” nazire yaparcasına şöyle seslenir: “Ya birkaç seneye bir şirket avukatıyla değil de, senin gibi alığın tekiyle evlenirsek ne olacak? Özellikle sen demeyelim de, sosyoekonomik geleceği seninki kadar düşük birisiyle…”

Stillman’ın Türkiye’de gösterime girmeyen ancak BluTV’nin seçkisine kattığı son filmi Love & Friendship (2016), yazar ile yönetmen arasındaki bu bağı iyice görünür kılıyor. Bu sefer esinlenmenin de ötesine geçen Stillman, favori yazarları arasında yer alan Austen’dan bir uyarlamaya imza atıyor; onun mektuplar üzerinden ilerleyen bir örgüye sahip, ölümünden sonra yayımlanan kısa romanı ‘Lady Susan’ı perdeye getiriyor. Hem ölçek hem de atmosfer itibariyle Austen uyarlamaları arasında ayrıksı bir yerde duran Love & Friendship, buna rağmen yazarın ironik tavrını layığıyla perdeye getiren bir yapım. Üstüne üstlük, kaynağa sadakat filmde Stillman’ın imzasının baskın bir şekilde hissedilmesine de engel değil; Love & Friendship şimdiye kadar hep kendi yazdığı hikâyeleri perdeye taşıyan Stillman’ın diğer filmleriyle de büyük bir uyum içinde. 18. yüzyıl sonlarında toplumsal statü cenderesinde yaşamlarını sürdürmeye çalışan Love & Friendship karakterleri, Stillman’ın “talihsiz burjuvazi” üçlemesinin (Metropolitan, Barcelona, Diskonun Son Günleri) sivri dilli, kozmopolit 20. yüzyıl gençleri arasında da yabancılık çekmezdi. Kariyeri boyunca aynı oyuncularla çalışmayı şiar edinmiş yönetmenin Kate Beckinsale-Chloë Sevigny ikilisini Diskonun Son Günleri’nden on sekiz yıl sonra yeniden bir araya getirmesinin de elbette bu tanıdıklık hissinde büyük payı var.

Öyle ki; kat kat elbiseler, korseler, malikâneler arası yolculuklar devreden çıkarıldığında Beckinsale ile Sevigny’nin Diskonun Son Günleri’ndeki dinamiklerinin neredeyse aynısını Love & Friendship’te de tespit etmek kaçınılmaz. Beckinsale, yine Stillman’ın zekice yazılmış diyaloglarında kendini buluyor. Oyuncu, çıkarı söz konusu olduğunda hiçbir değer tanımayan, içine sıkıştığı toplumsal düzeni allak bullak eden Lady Susan karakterinde kariyerinin en başarılı performanslarından birini sergiliyor. Sevigny’nin canlandırdığı Alicia Johnson, Diskonun Son Günleri’ndeki Alice’in aksine, eşlikçisiyle bir çatışmaya girmiyor. Ancak iki metin arasındaki fark da bununla sınırlı. Britanya’nın katı cemiyet hayatında kendine bir yer edinmeye çalışan ABD’li karakter, bu zorlu mücadelede Lady Susan’ı rehber belliyor. Yani Diskonun Son Günleri’nde olduğu gibi, toplumsal kodları çözüp alaşağı etmek yine Beckinsale’in işi; Sevigny ise bir kez daha Beckinsale’in takipçisi.

 

Austen’ın Ufuk Açan Metinleri

Bir Austen uyarlamasının dönemler üstü çağrışımlara sahne olması, üstelik bunun, metin eğilip bükülmeden, zorlamaya ihtiyaç duymadan gerçekleştirilebilmiş olması, hem yazarın dünyasına hem de onun sinemadaki temsiline dair çok şey söylüyor. ‘Emma’yı ABD lise ortamına taşıyan gençlik komedisi klasiği Clueless’ın (1995) ya da Bollywood usulü ‘Gurur ve Önyargı’ uyarlaması Gelinim Olur Musun?’un (Bride & Prejudice, 2004) başarılarından da anlaşılabileceği üzere, Austen metinleri tür ya da dönem fark etmeksizin ufuk açabilecek niteliktedir. Çoğunlukla küçük kasabalarda, akrabalık ve ahbaplık ilişkilerinin belirlediği çerçevenin dışına çıkmadan yaşamlarını sürdüren karakterlerin hikâyelerinin böyle bir açıklığa imkân tanıması başta şaşırtıcı olabilir. Ancak Austen’ın yaşadığı dönemin katı toplumsal ahlak kodlarıyla bezeli atmosferine yönelik ironi, daha özgür addedilen dönemlere de uyum sağlar. ABD lise komedilerinin ezberlettiği öğrenci klikleri ya da sömürgecilik sonrası kültürel çatışmanın tarafları, zorlanmadan 18. ve 19. yüzyıl cemiyet hayatı unsurlarının yerini alabilir.

 Love & Friendship, Austen ironisinin kapsamını anlamak için illaki hikâyenin günümüze taşınmasının gerekmediğini gösteren bir örnek. Stillman, asıl hikâyenin geçtiği dönemde bir değişiklik yapmamasına rağmen dönem sinemasının bilindik birçok özelliğine neredeyse sırtını dönüyor. Karakterlerin bir transkripsiyondaki gibi tek tek tanıtıldığı açılıştan itibaren sanki 18. yüzyılda gerilla usulü çekilmiş bir filmin içindeyiz. Söz konusu çağlarda geçen filmlerin gösterişli dekorları ve edebî kaynakları sinemasallaştırma çabasının tezahürü kaydırmalı çekimler, Love & Friendship’te yerini sade iç mekânlara, statik kameraya bırakmış durumda. Stillman’ın deneyiminin düşük bütçeli filmlerle şekillenmiş olması, çektiği bu ilk dönem filmindeki alçakgönüllü tavrı bir noktaya kadar açıklayabilir. Ancak planlarında herhangi bir yardımcı unsura başvurmadan oyuncularının performansına odaklanması, müziği duygu dikte etmek için değil de dönemsel dipnotlar olarak kullanması Stillman’ın bütçe darlığının ötesinde farklı bir amacının olduğunu gösteriyor: Yönetmen, Austen ironisinin röntgenini çekiyor, onu en ham hâliyle perdeye getiriyor.

Stillman’ın en bilinen Austen eserlerinden birini değil de yazarın gençliğinden bir denemesini, sonradan basılmış bir metnini uyarlamayı tercih etmesi de bu amaca yönelik bir adım olsa gerek. İroniyi en ham hâliyle yansıtan tarzlardan biriyle yazılan, olay örgüsünün karşılıklı mektuplaşmalarla ilerlediği orijinal metin, Austen külliyatının da görece işlenmemiş örneklerinden biri. Lady Susan, Austen’ın sonraki romanlarında kolay kolay rastlayamayacağımız acımasızlıkta bir karakter. Kadınlara ideallerindeki yaşama erişmenin tek yolu olarak uygun evliliği sunan bir dünyada hayatta kalabilmek için dilini silah gibi kullanıyor. Kocası ölmüş, geleceği belirsiz bir anne olarak çıkarlarını korumak ve kendini sağlama almak amacıyla toplumsal statü ya da cinsel ahlak gibi ataerkil değerleri tersyüz ediyor. Karakterin bu uğurda gösterdiği başarı ve karşısındakini afallatan pervasızlığı, belli ki Stillman’ı da cezbeden unsurlar.

Austen’ın –romanın sonuç bölümü dışında- mektup formunda aktardığı, mutlak bir anlatıcının aracılık etmediği bu ironi, Stillman’ın evrenine de yabancı değil. İlk filmi Metropolitan’dan başlayarak çoğunlukla hayatlarının bir dönüm noktasındaki gençlerin hikâyelerini aktaran yazar-yönetmen için bu karakterlerin olgunlaşma yolculuklarından ziyade hayat karşısında takındıkları ironik tavır önemlidir. Korunaklı dünyalarında Walt Disney klasiklerinden (The Diskonun Son Günleri’nin meşhur Lady and the Tramp tartışması) Austen romanlarına (Metropolitan gençlerinin ‘Mansfield Park’ anlaşmazlığı) uzanan bir yelpazede laf cambazlığı yapan Stillman karakterleri, Lady Susan’ınkine benzer bir etki yaratır: Laf oyunlarındaki ustalıkları, toplumsal düzeni mümkün kılan oyunu gözler önüne serer.

İroni dışında hiçbir şeye geçit vermeme, karakterlerin muzipliğini bir çerçeve içine almadan sunabilme özgürlüğü, kuşkusuz Stillman’ın da bir parçası olduğu 1990’lar Amerikan bağımsız sinemasının sunduğu olanaklarla alakalı. Geçen süre içinde sayısız yapımda, Stillman filmografisinde gördüğümüze benzer üst orta sınıf karakterin laf cambazlıklarına tanık olduk. Neyse ki Stillman, takipçilerinin sürekli referanslarıyla tıkadığı bir 1990’lar klişesine dönüşme tehlikesini yine ironisine sahip çıkarak atlattı. Dünyasının hâlâ geçerliliğini koruduğunu göstermek için kaynağına döndü.


1 “Dünyaca kabul edilmiş bir gerçektir, hali vakti yerinde olan her bekâr erkeğin mutlaka bir eşe ihtiyacı vardır.” Jane Austen, Gurur ve Önyargı, Çev.: Hamdi Koç, (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006).

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.