Şu An Okunan
Altyazı’dan İstanbul Film Festivali Önerileri!

Altyazı’dan İstanbul Film Festivali Önerileri!

32. İstanbul Film Festivali’nin biletleri 16 Mart’ta genel satışa çıkıyor. Henüz programını oluşturamayan festival takipçilerinin işini kolaylaştıracak mini bir rehber hazırladık. Festival 30 Mart’ta başlıyor!

Camille Claudel, 1915: Seyircileri ikiye bölen provokatif filmleriyle tanınan Bruno Dumont, bu kez kendi çizgisinin biraz dışında, gücünü büyük oranda Juliette Binoche’un performansından alan ve sansasyon peşinde koşmayan bir filmle karşımızda. Bir dönem Auguste Rodin’le de ilişki yaşayan heykeltıraş Camile Claudel’in akıl hastanesine düşmesini ve burada içine düştüğü ruh halini etkileyici bir şekilde aktaran film, Berlin’de Altın Ayı için yarışmıştı.

Çocuk Pozu (Child’s Pose): Son yıllarda festivallerde görmeye alışık olduğumuz Romanya sinemasından bir başka güçlü örnek daha. Berlin’de Altın Ayı’yı kazanan filmde yönetmen Calin Peter Netzer, bir erkek çocuğu ve annesi arasındaki ilişkiden yola çıkarak, hem aileye hem Romanya toplumuna dair söz söyleyebilen bir iş ortaya çıkarıyor. Filmi Romanya sinemasının diğer örneklerinden ayıran ise, üst orta sınıf bir aileden hareketle Romanya panoramasına ulaşabilmesi.

Gördüğüne İnan (Suspension of Disbelief): Usta İngiliz yönetmen Mike Figgis, tür sinemansın kodları üzerinde oynamayı seven ve buradan yaratıcı işler çıkarmayı başaran nadir isimlerden biri. Figgis bu son filminde, bir yandan film noir unsurlarını kullanarak sürükleyici bir polisiye öykü anlatıyor, bir yandan da sinemanın kendisini sorgulayan oldukça estetize bir meta-anlatı kuruyor.

Başka Bir Hayat (Dans la maison): François Ozon’un Fransız üst orta sınıf evine girip oradan ‘tekinsiz haller’ çıkardığı ilk dönem filmlerinden izler taşıyan Başka Bir Hayat, başkalarının hayatlarını röntgenlemeyi seven 16 yaşındaki bir çocuğun fitillediği bir dizi olayı anlatıyor. Ozon, Başka Bir Hayat ile San Sebastian Film Festivali’nde En İyi Film ve En İyi Senaryo ödüllerini kazandı.

Gece Yarısından Önce (Before Midnight): Richard Linklater, Gün Doğmadan Önce (Before Sunrise, 1995) ve Günbatımından Önce (Before Sunset, 2004) ile iki insanın durmadan yürüyüp konuştuğu bir aşk filminin de mümkün olduğunu göstermişti. Artık küçük bir efsaneye dönüşen serinin devamında da yine Ethan Hawke ve Julie Delpy var.

Lanetli Kan (Stoker): İhtiyar Delikanlı (Oldboy, 2003) ile modern klasiklerden birine imza atan Park Chan-wook, intikam temalı birkaç film daha çektikten sonra Hollywood’a adım atıyor. Mia Wasikowska ve Nicole Kidman’ın başrollerde olduğu Lanetli Kan, yönetmenin “şiddetli dokunuşlarını” bu kez Amerikan ailesinin içlerine yönelttiği bir film.

Cennet Üçlemesi (Cennet: Aşk, Cennet: İnanç, Cennet: Umut): Zor Günler (Hundstage, 2001) ve Import/Export (2007) gibi filmleriyle tanıdığımız Avusturyalı yönetmen Ulrich Seidl, seyirciyi zorlamayı seven isimlerden. Yönetmenin sırasıyla Cannes, Venedik ve Berlin’de yarışan filmlerinden oluşan ‘Cennet Üçlemesi’, birbirleriyle akraba olan üç kadının çıktığı tatiller üzerinden yönetmenin favori temalarından cinselliğin farklı tezahürlerini anlatıyor. Zorlayıcı sahnelerle tuhaf bir mizah duygusunun iç içe geçebildiği üç filmi izleme fırsatı, sıkı sinefilleri ve Seidl hayranlarını fazlasıyla memnun edecektir.

Karanlıktan Aydınlığa (Post Tenebras Lux): Festivalde ilk dört uzun metrajı ve iki kısa filmiyle bir toplu gösterimi yapılacak olan Carlos Reygadas, festival takipçilerinin yıllar önce keşfettiği, ismi kulaktan kulağa hızla yayılmış bir isim. Oldukça ayrıksı bir estetiğe sahip olan Meksikalı yönetmen, kimileri için büyük bir usta kimileri içinse zorlama ve yapmacık filmler çeken biri. Yönetmenin son filmi Karanlıkta Aydınlığa geçtiğimiz Cannes Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülünü kazandı, ancak filmin eleştirmenleri ikiye böldüğünü ve oldukça zor bir seyir deneyimi vaat ettiğini de hatırlatalım. Yine de Reygadas toplu gösteriminin kesinlikle es geçilmemesi gerektiğini ve 2007’de Cannes’da Jüri Ödülü alan Sessiz Işık’ın (Stellet Licht) da gösterilecek filmler arasında olduğunu belirtelim.

Kuru Gürültü (Much Ado About Nothing): Joss Whedon birçok insanın televizyon dizilerine bakış açısını değiştiren Buffy Vampir Avcısı serisinin ardından her yaptığı iş merakla beklenen isimlerden biri oldu. Tür sinemasının altını oyup birçok alt metinle döşeyen Whedon, bu kez bir Shakespeare uyarlamasıyla karşımızda. Shakespeare’in ‘Kuru Gürültü’sünü günümüze taşıyan uyarlama, oldukça oyunbaz, keyifli bir seyir deneyimi vaat ediyor.

Leviathan: Doğa belgeseli türüne yepyeni bir soluk getiren Leviathan, Kuzey Atlantik’te balıkçı tekneleriyle birlikte yola çıkıp avlanma sürecini şaşırtıcı bir görsellikle belgelerken, ‘konuşan kafalar’a değil görsel ve işitsel gücüne yaslanıyor. Çok farklı bir deneyim sunan, kaçırılmaması gereken bir belgesel.

Mekong Hotel: Son yıllarda sinefillere ismini ezberleten Taylandlı yönetmen Apichatpong Weerasethakul, kurduğu kendine has atmosfer ve dingin filmlerinin arasına sızan küçük duyarlıklar ile dünya sinemasının benzersiz yönetmenlerinden biri haline geldi. Weerasethakul’un son filmi Mekong Hotel, kurmaca ve belgesel arasında gidip gelen, daha çok film çekme sürecinin kendisine odaklanan ve merkezine Weerasethakul’un kendisini yerleştirdiği bir yapım.

Eyvah (Oh Boy): Jan Ole Gerster, ilk uzun metrajı olan Eyvah’ta, ne yapmak istediğine karar vermek için üniversiteyi bırakan Niko’nun öyküsünü anlatırken, küçük dokunuşlara sahip, mizah dozu iyi ayarlanmış bir filme imza atıyor. Niko, ne istediğine karar vermeye çalışırken Berlin’de aylakça dolaştıkça giderek daha çok kayboluyor ve herkesten uzaklaşıyor. Festivalin ‘Antidepresan’ bölümünde yer alsa da, Eyvah bir “kendini iyi hisset” filmi olmaktan oldukça uzak. Zaman zaman yükselen mizahın ardında buruk bir tat bırakıyor.

İnşaat Var (En Construcción): San Sebastian Film Festivali’nde En İyi Film, Jüri Özel Ödülü ve FIPRESCI ödüllerinin sahibi olan İnşaat Var, Barselona’da kentsel dönüşüme uğrayan bir bölgenin halkını anlatırken mizahi bir ton da yakalıyor. Yönetmen koltuğunda önceki yıllarda festivalde gösterilip beğeni toplayan En la ciudad de Sylvia’dan (2007) tanıdığımız José Luís Guerín oturuyor.

Bayanlar ve Baylar (Final Cut: Hölgyeim és uraim): Taxidermia’dan (2006) hatırlayacağımız Macar yönetmen György Palfi, bir adam ve bir kadın arasındaki aşkı, yüzlerce farklı filmden seçtiği sahneleri kesip yapıştırarak anlatmaya çalışıyor. Adam ve kadının yaşı ve yüzleri değişse de hikâye yine benzer kalıyor. Palfi’nin bir kurgu dehası sergilediği projesi oldukça heyecan verici.

Tarihi Şehir Merkezi (Centro Historico): Avrupa sinemasının dört önemli yönetmeninin Guimares’le ilgili çektiği orta metrajlı filmlerden oluşan Tarihi Şehir Merkezi, bu tip kolektif çalışmalarda genel olarak yaşanan ortak doku tutturma sorununu, dört yönetmenin de filmlerine yayılan bir tür melankoli duygusuyla aşmayı başarıyor. Aki Kaurismäki, Pedro Costa ve Victor Erice, şehrine merkezine değil, kıyısında köşesinde ve tarihinin görünmez raflarında kalmış alanlara bakarken, Manoel de Oliveira da turist bakışını ti’ye alıyor.

Goltzius ve Pelikan Kumpanyası (Goltzius and the Pelican Company): Görsel sanatların olanaklarını sinemaya taşıyarak her filminde sinemanın sınırlarını zorlayan Peter Greenaway, Rembrandt’ın etrafındaki sözde komployu anlattığı Gece Bekçisi (Nightwatching, 2007) ile başladığı ‘Hollandalı Ustalar’ üçlemesinin ikinci filmiyle karşımızda. 16. yüzyılda yaşamış baskı ve gravür ustası Hendrik Goltzius’un 6 cinsel tabuyu temsil etmesini anlatan Goltzius ve Pelikan Kumpanyası, tablovari kareleri, bol kostümlü kalabalık mizansenleri ve oyunbazlıklarıyla tam bir Peter Greenaway filmi.

Aklımı Oynatacağım (Los Amantes Pasajeros): Pedro Almodovar’ın son dönemdeki en “hafif” işlerinden biri gibi gözüken Aklımı Oynatacağım, bir uçağın içinde mürettebat ve yolcular arasında geçen bir komedi. Almodovar’a özgü müzik kullanımı, kitsch öğelerin yerli yerine oturtulması gibi unsurların yanında, Penélope Cruz, Antonio Banderas ve Paz Vega gibi oyuncular da filmi çekici kılıyor.

Yasak Aşk (Two Mothers): Anne Fontaine’in Nobel Ödüllü yazar Doris Lessing’in ‘Büyükanneler’ adlı kısa romanından uyarladığı Yasak Aşk, uzun bir dostluğa sahip iki kadının birbirlerinin çocuklarına âşık olmalarını anlatıyor. Gösterildiği festivallerde tartışma yaratan filmde Naomi Watts ve Robin Wright’ın performansları öne çıkıyor.

45’ Ruhu (The Spirit of 45’): İngiliz işçi sınıfının sözcüsü Ken Loach, bu kez bir belgeselle karşımızda. Usta yönetmen, İkinci Dünya Savaşı’nın ertesinde yükselen sosyalist hareketi anlattığı belgeseliyle, bir kez daha günümüzde eksik olan dayanışma ruhunu arıyor.

Babadan Oğula (The Place Beyond the Pines): Aşk ve Küller (Blue Valentine, 2010) ile tanıdığımız Derek Cianfrance, yine Ryan Gosling’in başrolde olduğu bir filmle karşımızda. Ancak Gosling bu sefer, Aşk ve Küller’dekinden çok Sürücü’de (Driver, 2011) canlandırdığı ‘sert’ karakteri anımsatan bir role bürünmüş durumda. Bu senenin iddialı filmlerinden…

Bir Şarkının Peşinde (Searching for Sugar Man): Geçtiğimiz senenin en çok konuşulan belgesellerinden Bir Şarkının Peşinde, son olarak En İyi Belgesel Oscar’ını da kazanmıştı. Film, 70’lerde ünlü bir rock’n’roll yıldızıyken ortadan kaybolan ve Güney Afrikalı bazı müzikseverler için bir tanrı konumunda olduğundan bihaber olan Rodriguez’in öyküsünü anlatıyor.

Sapığın İdeoloji Rehberi (The Pervert’s Guide to Ideology): Sapığın Sinema Rehberi’ni (The Pervert’s Guide to Cinema, 2006) izleyenler, artık bir popüler kültür ikonuna dönüşen Slavoj Žižek’in film setlerinde dolaşıp hiç durmadan konuşarak sinema, felsefe ve daha birçok farklı disiplin arasında köprüler kurduğunu hatırlayacaklardır. Yine Sophie Fiennes’ın yönettiği bu projede de, Žižek psikanalizden, sinemadan, kolektif fantezilerimizden ve onların bizi nasıl şekillendirdiğinden bahsediyor. Her zamanki provokatif ama ilham verici üslubuyla…

Bunlara da dikkat:

Perde/Pardé Yön. Cafer Panahi&Kamboziya Partovi

Sislerin İçinde/In the Fog Yön. Sergei Loznitsa

Can Ateşi/Foxfire Yön. Laurent Cantet

Radyo Evi/La Maison de la Radio Yön. Nicolas Philibert

Dünya Bizim Değil/A World Not Ours Yön. Mahdi Fleifel

Bekçiler/The Gatekeepers Yön. Dror Moreh

Vecide/Wadjda Yön. Haifaa Al-Mansour

Ye Uyu Öl/ Äta sova dö Yön. Gabriela Pichler

İftira Ağı/Sou Suo Yön. Chen Kaige

…Adına/W imie… Yön. Malgorzata Szumowska

Madonna Ağlıyor/Mea Maxima Culpa: Silence in the House of God Yön. Alex Gibney

Hannah Arendt Yön. Margarethe von Trotta

Balığa Gidiyorum/Dias de pesca Yön. Carlos Sorin

Sound City Yön. Dave Grohl

Türkiye’den:

Yozgat Blues Yön. Mahmut Fazıl Coşkun

Küf Yön. Ali Aydın

Hayatboyu Yön. Aslı Özge

Böyle Söyledi Habip Yön: Münir Alper Doğan

Bûka Barané Yön. Dilek Gökçin

Savaşın Tanıkları Yön. Sami Solmaz

Klasiklerden:

Dekameron/Decameron Yön. Pier Paolo Pasolini

Yok Edici Melek/El Angel Exterminador Yön. Luis Buñuel

Mutlu Noeller Bay Lawrence/Merry Christmas Mr. Lawrence Yön. Nagisa Ôshima

Açlık/The Hunger Yön. Tony Scott

Vesikalı Yarim (Yenilenmiş kopyasıyla) Yön. Lütfi Ömer Akad

Metin Erksan’ın TRT için çektiği 5 orta metraj film

-Hanende Melek

-Geçmiş Zaman Elbiseleri

-Bir İntihar

-Müthiş Bir Tren

-Sazlık

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.