4. The Club / El Club

Şili’nin küçük bir kıyı kasabasında bir tepeye konuşlanmış, deniz manzaralı, bahçeli, büyük bir ev. Başka bir objektiften görülse, kafa dinlemeyi, huzur bulmayı, iyi hissetmeyi vaat edeceği kesin. Pablo Larraín’in objektifinden görünen portredeyse, geçmişin hayaletlerinin işgal ettiği, bu dünyadan mutsuz göçmüş ruhların terk etmediği, gotik korku filmlerindeki o tekinsiz evlerden biri sanki. Gece-gündüz ayrımını silikleştiren bir loşluk. Perdeler açık olsa da bir kapalılık. Mavi-gri bir donukluk. Nemden, tozdan kaynaklanmayan bir pusluluk. Yıllardır birikmiş havasızlık. İlk bakışta bir huzurevi sanılabilecek bu evin yaşlı sakinleri Katolik rahipler, onları birleştiren şeyse günahları. Küçük çocuklara tecavüz etmek, gizli işkence evleri kurmak, bebek hırsızlığı yapmak gibi ağır suçlar işledikleri için oradalar. Suçuyla yüzleşememiş, itiraf edememiş olanların gün doldurduğu karanlık bir araf gibi bu ev. Kiliseden uzaklaştırılmışlar ama kilisenin adına leke sürülmesin diye cezalandırılmamışlar da. Kendi günahlarına dışarıdan bakma şansları da ellerinden alınmış dolayısıyla. Dünyadan izole bu yarı-açık hapishaneye ölümü beklesinler diye gönderilmişler. Onlar da onu yapıyorlar. Zaman ağır ağır akıyor, günlük rutinler tekrar ediyor. Çocukluğunda rahiplerden birinin tecavüzüne uğramış yarı meczup bir adam evin dışına gelip yaşadıklarını bağıra bağıra tüm ayrıntılarıyla anlatınca sessizlik kırılıyor, günahları gizleyen suskunluk kırılınca ölümü beklemenin gündelik rutini bozuluyor. Suç, ceza, cezasızlık, itiraf, inkâr, bağışlama, yüzleşme; Pablo Larraín sinemasının anahtar kelimeleri bu kez Katolik kilisesinin günah gizleyen duvarlarına yapışıyor. Bir Caspar David Friedrich resmi mizanseninde, karanlık gri denize bakıp ölümü bekleyen huzursuz ruhların barındığı küçük kasabanın tamamı, Larraín’in dışavurumcu diliyle hüzünlü, kasvetli, varla yok arasında bir puslu mekâna dönüşüyor.
>>>

İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema ve Televizyon bölümünde lisansını, Kültürel İncelemeler bölümünde yüksek lisansını tamamladı ve beş yıl boyunca aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak çalıştı. Medya Sanatları alanındaki doktora çalışmasını 2015’te Royal Holloway Londra Üniversitesi’nde tamamladı. Çok sayıda üniversitede ve üniversite dışında çeşitli kurumlarda teorik ve pratik alanda sinema dersleri verdi, seminerler ve atölyeler gerçekleştirdi. Bir Yazdan İzlenimler ve O Sırada Henüz adlı kısa filmlerin yönetmenliğini yaptı. 2006`dan beri Altyazı Sinema Dergisi yazarı ve yayın kurulu üyesi. Şu anda İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışıyor, aynı zamanda Kadir Has Üniversitesi’nde yürütülen ‘Türkiye Ekranlarında ve Kamera Arkasında Kadın: Temsilin ve İş Gücünün Güncel Görüntüsü’ isimli projede araştırmacı olarak yer alıyor.