Kahpe Devran
Cahit Çeçen’in kısa filminde, öznesiyle birlikte yeşeren, hayata onunla birlikte bakan bir mizah duygusu var.
‘Hayat tarzı anlatısı’ diye bir şey varsa eğer, Kahpe Devran bu tanıma fazlasıyla uyan bir film. Cahit Çeçen, İstanbul’da kentsel dönüşüm projesi adı altında “soylulaştırılmaya” çalışılan mahallelerden birine, Tarlabaşı’na davet ediyor bizi. “Dönüşüm” kisvesi altında boşaltılan, satışa sunulan bu yaşam alanından üç insan portresi sunuyor. “Vatanından hiçbir şey almadığı halde ona borçlu olduğunu öğrenen” üç insanın hikâyesini anlatıyor. Sait Faik’in filmi açan “Resmi çizilmiş olmayan kendi halinde insancıklar güzeldir” sözüne yakışır biçimde, “sıradan” denilip geçilen yaşamların, ancak onlara yaklaştıkça beliren renk tonlarını ortaya çıkarıyor. Ancak Kahpe Devran, Musa Karagöz, Hasan Gençer ve Metin Demir’e armağan edilmiş bir resim değil, daha çok onlarla birlikte çizilmiş bir resim.
Konvansiyonel belgesel dilinde, anlatıcı ses, anlattığı öykülere mesafeli durur; onlardan ‘uzak’ta yaşayan, ‘çok bilmiş’ bir sestir bu. Çeçen’in belgeselinde tam aksi geçerli. Onun anlatıcısı, sözlerini, dilini, tonunu, duygusunu bu insanların soluduğu havadan alıyor. Ama onların hayat duruşlarına yönelik, yüceltici ve ajitatif bir güzelleme olarak da tınlamıyor bu ses: Mizahtan yoksun bırakmıyor kendini, adeta karakterleriyle birlikte dalgasını geçiyor düzenin kahpeliğiyle. Cahit Çeçen, anlattığı kişilerin dünya görüşleriyle, sevdikleri şarkılarla, gündelik alışkanlıklarıyla, pişmanlıklarıyla, zayıflıklarıyla, âdet ve davranışlarıyla, Ahmet Kaya’yla, Nazım Hikmet’le çevreliyor filmini. Kahpe Devran, adeta dillendirdiği hikâyelerle bir oluyor ve “iyileri öldüren dünyaya” onlarla birlikte isyan ediyor. Karakterlerine “mikrofon uzatmaktan” ziyade, kamerasını ve dilini onlara emanet ediyor. Onların, toplumsal zeminini kaybetmiş duygusal isyanlarının ardında yatan somut, sosyoekonomik adaletsizliklere işaret etmeyi de ihmal etmeden.
Cahit Çeçen’in, SİYAD’ın (Sinema Yazarları Derneği) tarihinde ‘Umut Veren Sanatçı Ödülü’ne layık görülen ilk kısa filmci olması çok doğal: Onun filmlerinde, Türkiye’de çok sık rastlamadığımız, öznesiyle birlikte yeşeren, hayata onunla birlikte bakan bir mizah duygusu var.
Cahit Çeçen kimdir?
1985’te Mardin’de doğan Cahit Çeçen, Beykent Üniversitesi Sinema-TV bölümünde öğrenim gördü. İFSAK Jüri Özel Ödülü kazanan belgeseli Kemani’nin (2008) ardından Tamirci Çırağı (2009) ve İnsancık (2010) adlı kurmaca kısalara imza attı. 22. Uluslararası İstanbul Kısa Film Festivali’nde ‘En İyi Belgesel’ ödülünü kazanan Kahpe Devran yönetmenin son filmidir.
1979’da İzmir’de doğdu. Boğaziçi Üniversitesi’nde sosyoloji okurken 2001’de Altyazı Sinema Dergisi’nin kurucuları arasında yer aldı. Uzun süre Altyazı’nın genel yayın yönetmenliğini üstlendi. Bugün Altyazı’nın ifade özgürlüğüne yoğunlaşan Altyazı Fasikül: Özgür Sinema adlı yayınının editörlüğünü yapmaktadır. Sinema yazarlığının yanı sıra kurgucu ve yönetmen olarak belgesel çalışmalarını sürdürmektedir. Hoşgeldin Lenin (2016), Kapalı Gişe (2016), Özgürleşen Seyirci: Emek Sineması Mücadelesi (2016), Baştan Başa (2019), 8 Mart 2020: Bir Günce (2023), Ulysses Çevirmek (2023) gibi belgesellerde kurgucu ve yönetmen olarak rol üstlenmiştir.