Mahmut Fazıl Coşkun ‘Yozgat Blues’u Anlatıyor

Uzak İhtimal’den sonra büyük şehrin varoşu olarak nitelediği taşraya uzanan Mahmut Fazıl Coşkun, Yozgat Blues’un romantik bir film olmaması için çabaladığını söylüyor.
Fotoğraf: Muhsin Akgün
Yozgat anlatıda önemli bir yer teşkil etse de filmde özellikle şehre bakan bir kamera olduğu söylenemez. Yozgat’ı karakterlerin deneyimleriyle sınırlı tutma tercihiniz neyle alakalı?
Yozgat’ı bu kadar göstermek başından beri bilinçli bir tercihti. Böylece karakterlere ve onların bize hissettirdiklerine odaklanabilirdik. Bu filmde otantik taşra manzaraları kullanmayı hiç istemedim, dolayısıyla mümkün olduğunca bu tür resimlerden ve mizansenlerden kaçındım. Filme hazırlanırken şehre gittiğimde ilk dikkatimi çeken şey, yarı yarıya metruk, bakımsız otuz kırk yıl önce yapılmış pasajlardı. O anda dış mekânları (gündüz sahneleri için) pasajlarda çekebilir miyiz diye düşündüm ve büyük oranda öyle yaptık. Böylece Yozgat’ı ve onun çağrıştırmasını istediğimiz her şeyi daha iyi anlatacağımızı düşündüm. Sonlardaki iki sahne dışında bütün dış mekânlar pasajlarda çekildi.
Yozgat Blues daha çok ‘taşra sıkıntısı’ olgusuyla birlikte düşünülen bir film oldu. Ama taşrayı yetersiz bulan ve büyük şehre gitmek isteyen karakterler yok burada.
Yozgat Blues filmiyle yeni taşrayı anlatmak istedim diyebilirim. Taşra bugüne kadar bahsettiğiniz durumlarla anlatıldı ki bunlar artık çok da geçerli değil. Taşra büyük şehirlerin varoşlarına dönüşmüş gibi geliyor bana. Neşe varoştan gelen bir kadın ve taşrada habitatına gelmiş gibi hissediyor. Diğer yandan daha şehirli olduğunu düşündüğümüz Yavuz için aynı durum geçerli değil, ama onun için de bir gelişim ve öğrenme mekânı oluyor.
Neşe’yi Yavuz’un hikâyesine dahil olan ve onu değiştiren bir karakter olarak mı görüyorsunuz yoksa film aynı zamanda onun da hikâyesini anlatıyor diyebilir miyiz?
Elbette film Yavuz’un hikâyesi, ama Neşe’yi anlamadan Yavuz’u anlamak mümkün olmaz gibi geliyor bana. Filmin bence yegâne katalizör karakteri Kamil. Neşe ve Sabri filmde bazı şeyleri temsil eden karakterler. Neşe sadece bir kadın karakter değil daha önce de söylediğim gibi varoştan gelen pragmatist bir karakteri temsil ediyor.
Hem Uzak İhtimal hem de Yozgat Blues teğet geçilen, geleceği olmayan bir aşka bakıyorlar. Ama Yozgat Blues’da erkek rekabeti ve gurur yarası aşkın önüne geçiyor sanki.
Bu filmin romantik bir film olmaması için epey çaba gösterdim. Dediğiniz gibi gurur ve erkek rekabeti ve belki derinlerde bir aşk hikâyesi olabilir Yavuz’u harekete geçiren şey. Belki yalnızlığını paylaşan birinin olması ve sonra da satılmışlık duygusu… Yavuz’un yaşadıklarını böyle tarif edebiliriz. Böyle adamlar rekabete girmezler aslında, zaten bu yüzden filmde öyle dişe diş bir durum görmüyoruz ve Yavuz içine atıyor sanki.
Joe Dassin’in L’été Indien’i sözleri ya da anlamından ziyade kitschliği nedeniyle seçilmiş gibi duruyor. Ama bir yandan da ‘L’été indien’ Türkçedeki ‘pastırma yazı’ deyiminin karşılığı…
Özellikle kitsch bir şarkı olsun istediğim doğru. Şarkının duygusu ve sözleri bana bu Yavuz’un şarkısı olur dedirtti. Yavuz sanki hayalî bir sevgiliye söylüyor şarkıyı. Pastırma yazı da zaten tam olarak Yavuz’un durumuna işaret ediyor; yaşlılığa geçerken son küçük bir macera. Hatta filmin adını da bir ara ‘Pastırma Yazı’ olarak değiştirelim diye düşündük ama sonra vazgeçtik.
Kamil’in yazmayı düşündüğü otobiyografi ‘İnsan-ı Kamil’in karşılığı olabilecek bir film çekme niyetiniz var mı?
Neden olmasın. Çocukluğumun bir kısmı taşrada geçti ve oralardan tanıdığım, bildiğim pek çok şey var. Bunu düşünmem gerekiyor.

1979’da İzmir’de doğdu. Boğaziçi Üniversitesi’nde sosyoloji okurken 2001’de Altyazı Sinema Dergisi’nin kurucuları arasında yer aldı. Uzun süre Altyazı’nın genel yayın yönetmenliğini üstlendi. Bugün Altyazı’nın ifade özgürlüğüne yoğunlaşan Altyazı Fasikül: Özgür Sinema adlı yayınının editörlüğünü yapmaktadır. Sinema yazarlığının yanı sıra kurgucu ve yönetmen olarak belgesel çalışmalarını sürdürmektedir. Hoşgeldin Lenin (2016), Kapalı Gişe (2016), Özgürleşen Seyirci: Emek Sineması Mücadelesi (2016), Baştan Başa (2019), 8 Mart 2020: Bir Günce (2023), Ulysses Çevirmek (2023) gibi belgesellerde kurgucu ve yönetmen olarak rol üstlenmiştir.