Bir Sinema Psikopatının Listesi: Tuhaf Kara Filmler
Mithat Alam ile ikimizi de çok mutlu eden ayda bir yemek “âdetimiz” ne zaman başlamıştı tam hatırlamıyorum. Ama ilk kez methini duyup gittiğimiz lokantayı ve orada aldığımız kararı unutmuş değilim. Bu kararımız pek az aksadı ve yıllar süren bir rutin hâlinde devam etti. Başlangıçta her seferinde başka bir lokantayı deneme derdindeyken sonrasında Karaköy’deki bir lokantanın müdavimi olma kararını almıştık (O, en çok oranın ciğer tavasını severdi). Üç beş lakırdıdan sonra konu tabii ki sinemaya gelirdi. Aslında mesele daha çok bir ‘film ve yönetmen teşrihi’ şeklinde olurdu ve birbirimize olan muhabbetimizden mi, yoksa onun eşi benzeri olmayan inceliğinden mi nedir, fikirlerimiz pek az ters düşerdi; düştüğünde de hemen başka bir ‘operasyona’ geçerdik. Ben kesip biçerken hep ondan daha gaddar olurdum; o –konu Greenaway’e gelmediği sürece– gayet ince bistüri darbeleriyle yetinirdi. Gülerdik, kahkahalar atardık. Sevmediğimiz filmleri lime lime ederdik. Sevdiğimiz yönetmenlere toz kondurmazdık. İkimiz de Orson Welles’i ayrı bir yere koyardık. Üçüncü Adam’ı pek beğenirdik. O benim Harry Lime takıntımı takdir eder ve onunla ilgili yazdığım kitabın önsözünde yönetmeninden söz etmemiş olmama –haklı olarak– sitem ederdi. Muhakkak ki, benden şeddeli bir ‘Kara Filmler’ listesi yapmam istendiğinde en başına Üçüncü Adam’ı yerleştireceğimi en iyi o bilirdi. İkinci sıraya Macera’yı koyacağımı tahmin edebilir miydi bilemiyorum. Muhtemelen her sevenini başka türlü mutlu eden, janrların sınırlarında ustaca gezinen bu tuhaf filmin böyle bir nitelemeyle anılmasını yadırgamazdı. Malum, Macera Cannes’da gösterildiğinde, birdenbire anlaşılmaz bir şekilde ortadan kaybolan ve aranırken neredeyse unutulan kadına –ölüp ölmediğini de bilemeyiz– bir anlam veremeyen mümtaz seyirci tarafından yuhalanmıştı. Bence “müdanasız” yönetmenlik kapısını olağanüstü Macera’yla açan Antonioni ‘müphem’ olanın ne kertede değer taşıdığını daha önce örneği olmayan bir şekilde gösterir bu filmde (Belki bu ‘kaybolma’ meselesine duyduğum meraktan, George Sluizer’in Spoorloos’unu da hep kafamın bir tarafında tuttum). Teşrih masamızda Fritz Lang’dan ya da M filminden söz ettiğimizi hatırlamıyorum. Oysa hiç unutamadığım yemeklerimizin arasında yegâne garsonu Peter Lorre’ye benzeyen koskoca ve ıssız Liman Lokantası’ndaki de vardı. Şimdi –kahkahalarımızı bir yana bırakırsak– sadece ikimizin olduğu o tuhaf atmosferin en çok Lynch’e yakışabileceğini ve listeye iki film de ondan koymama o çocuksu tebessümüyle olur vereceğini düşünüyorum. Tayfun Pirselimoğlu
Tuhaf Kara Filmler
TAYFUN PİRSELİMOĞLU
1. Üçüncü Adam (The Third Man, 1949)
YÖN: CAROL REED
2. Macera (L’Avventura, 1960)
YÖN: MICHELANGELO ANTONIONI
3. M: Bir Şehir Katilini Arıyor (M, 1931)
YÖN: FRITZ LANG
4. Kayıp Otoban (Lost Highway, 1997)
YÖN: DAVID LYNCH
5. Mavi Kadife (Blue Velvet, 1986)
YÖN: DAVID LYNCH
6. Çifte Tazminat (Double Indemnity, 1944)
YÖN: BILLY WILDER
7. The Killing (1956)
YÖN: STANLEY KUBRICK
8. Ölüm Raporu (Mr. Arkadin, 1955)
YÖN: ORSON WELLES
9. Kayboluş (Spoorloos, 1988)
YÖN: GEORGE SLUIZER
10. Rezervuar Köpekleri (Reservoir Dogs, 1992)
YÖN: QUENTIN TARANTINO
11. Romeo is Bleeding (1993)
YÖN: PETER MEDAK
12. Malta Şahini (The Maltese Falcon, 1941)
YÖN: JOHN HUSTON