Şu An Okunan
Altyazı’dan 34. İstanbul Film Festivali Önerileri

Altyazı’dan 34. İstanbul Film Festivali Önerileri

4-19 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek 34. İstanbul Film Festivali’nin biletleri 28 Mart Cumartesi’den itibaren satışta olacak. 200’ü aşkın film arasında seçim yapmanızı kolaylaştırmak için izleyip beğendiğimiz 15 filmi not düştük.

Gizli Kusur Inherent Vice
Yön: Paul Thomas Anderson
Joaquin Phoenix’in muhteşem bir performansla canlandırdığı esrarkeş detektif Larry ‘Doc’ Sportello oradan oraya sürüklenir, türlü belaya bulaşır. 70’lerde geçen film, artık tükenmekte olan hippi kültürü ile klasik kara film geleneğini bir araya getiren ‘saykodelik bir Kalifornia noir’ı olarak tanımlanabilir. Günümüz Amerikan sinemasının en güçlü yönetmenlerinden Paul Thomas Anderson’un Thomas Pynchon uyarlaması Gizli Kusur’u, Howard Hawks’un Raymond Chandler uyarlaması Büyük Uyku (The Big Sleep, 1946) ile bir arada izlemek özellikle iyi fikir olabilir. Senaryo yazarları arasında William Faulkner’in de bulunduğu, tüm zamanların en karmaşık film noir’larından biri olan Büyük Uyku, festivalde Lauren Bacall anısına gösterilecek.

Taksi Taxi
Yön: Cafer Panahi
Cafer Panahi, 20 yıl süresince film yapması yasaklandıktan sonra çektiği üçüncü filmi olan Taksi ile Berlinale’de bu yıl Altın Ayı’ya kavuştu. Filmde Panahi, şoförü olduğu taksiye yolcu alarak sadece Tahran’da değil, kendi sineması ve İran’ın yakın tarihinde de bir yolculuğa çıkıyor. Hem eğlenceli bir ‘korsan’ komedi, hem de neyin gerçek, neyin kurmaca ve de neyin suç olduğuna dair güçlü bir sorgulama.

Sedef Düğme El Botón de Náca
Yön: Patrıcıo Guzmán
Işığa Özlem’de (Nostalgia de la Luz, 2010) ıssız çöllerde ve uzayın derinliklerinde gezdirdiği seyirciyi aniden Şili’nin yakın tarihindeki işkence ve katliamlarla yüzleştiren Patricio Guzmán, Berlin Film Festivali’nde En İyi Senaryo ödülü kazanan yeni filminde bu kez de Avrupalı sömürgecilerin Amerika kıtasındaki yerlilere uyguladığı soykırımla Pinochet diktasının cinayet sicili arasındaki görünmez bağları ortaya koyarak yine bambaşka bir tarih okuması yapıyor.

Bodrumda Im Keller
Yön: Ulrich Seidl
2008 yılında Avusturya’da gündeme bomba gibi düşen bir üçüncü sayfa haberi, 24 yıl boyunca evin bodrumunda babası tarafından hapis tutulmuş ve defalarca tecavüze maruz kalmış 42 yaşındaki Elisabeth Fritzl’ın hikâyesini anlatıyordu. Ulrich Seidl bu haberden yola çıkarak, Avusturya’daki evlerin bodrumlarında neler oluyor sorusunun peşine düşüyor. Nazi sempatizanlarından ‘normal’in tanımı olan ailelere, Seidl’ın belgeseli kahkaha, şaşkınlık ve öfke arasında hızlı geçişlerle insanı duygudan duyguya sürüklüyor.

Hayal Ülkesi Jauja
Yön: Lisandro Alonso
Arjantinli genç yönetmen Lisandro Alonsu’nun bugüne kadar çektiği beş uzun metrajın gösterileceği Issız Topraklar programında, yönetmenin son filmi Hayal Ülkesi de yer alıyor. Viggo Mortensen’in 19. yüzyılda yaşayan bir Danimarkalı generali canlandırdığı film, Cannes’ın Belirli Bir Bakış bölümünden FIPRESCI ödülüyle döndü ve büyük beğeni topladı.

Postacının Beyaz Geceleri Belye Nochi Pochtalona Alekseya Tryapitsyna
Yön: Andrey Konchalovskiy
Postacının Beyaz Geceleri, Rus taşrasının bir ucunda, kara yoluyla erişilemeyecek bir köyün sakinleri ve onların dış dünyayla tek bağlantısı olan postacı Lyokha’nın öyküsünü anlatıyor. Venedik Film Festivali’nde Konchalovskiy’e En İyi Yönetmen ödülünü kazandıran film, sinema gerçekliği neresinden, nasıl yakalayabilir sorusunun peşine düşen, gerçekle kurmaca arasında salınan bir “rüya” gibi.

45 Yıl 45 Years
Yön: Andrew Haigh
Hafta Sonu’ndan tanıdığımız Andrew Haigh, bu sefer kısa süren bir ilişkiyi değil, 45 yıldır evli olmalarına karşın birbirlerini yeterince tanımadıklarını keşfeden bir çiftin hikâyesini anlatıyor. Başrollerdeki iki usta isme, Tom Courtenay ve Charlotte Rampling’e Berlin’de oyunculuk ödüllerini kazandıran 45 Yıl, uzun ilişkiye hem acımasız hem de şefkatli bir bakış getirmeyi başarıyor.

Peşimdeki Şeytan It Follows
Yön: David Robert Mitchell
Cinsel birleşme yoluyla kişiden kişiye geçen doğaüstü bir varlığı konu alan Peşimdeki Şeytan’da David Robert Mitchell, korku-gerilim sinemasının muhafazakar kodlarını alaşağı eden bir film imza atıyor. Gösterişe kaçmadan huzursuzluk yaratmayı başaran film, özellikle 80’lerin korku sinemasını sevenler için festivalin kaçmazlarından.

Küçük Serseri P’tit Quinquin
Yön: Bruno Dumont
Küçük bir kasabada bir kadının parçalanarak bir ineğin vücuduna yerleştirilmiş cesedinin bulunmasıyla başlayan Küçük Serseri, kasabada soruşturma vesilesiyle gün yüzüne çıkan ırkçılık ve yabancı düşmanlığıyla ilgileniyor. Rahatsız edici filmlerin yönetmeni Bruno Dumont’nun aslen Arte televizyonu için çektiği bir mini dizi olan Küçük Serseri gerilim, dram ve absürd komedi öğeleri taşıyan, üç saati aşan süresiyle izleyiciden emek talep eden bir polisiye.

Toprağın Tuzu The Salt of the Earth
Yön: Juliano Ribeiro Salgado, Wim Wenders
Brezilyalı Sebastião Salgado’nun çok farklı konulara eğilen fotoğraflarından özenle yapılmış bir seçki yapan Toprağın Tuzu, bu eserleri usta sanatçıyla yapılmış bir röportajdan parçalarla iç içe sunuyor. Son dönemde çeşitli sanatçı belgesellerine imza atan Wim Wenders, kendini nispeten geriye çekip sahneyi fotoğraflara bıraktığı filmde yönetmenliği de Salgado’nun oğlu Juliano Ribeiro Salgado ile paylaşıyor.

Bakur Kuzey
Yön: Çayan Demirel, Ertuğrul Mavioğlu
38 (2006) ve 5 No’lu Cezaevi’nin (2009) yönetmeni Çayan Demirel’in gazeteci Ertuğrul Mavioğlu ile birlikte imza attığı Bakur, PKK’nin silahlı mücadelesinin otuz yılı aşan tarihini ve örgütün zaman içinde geçirdiği ideolojik dönüşümü anlatırken, gerillaların gündelik hayatlarına da yakından bakıyor. Türkiyeli izleyiciye PKK’yi devlet aygıtının süzgecinden geçirilmemiş bir bakış açısıyla görme fırsatı sunan, görsel olarak da kuvvetli bir belgesel.

Burgundy Dükü The Duke of Burgundy
Yön: Peter Strickland
Genç İngiliz yönetmen Peter Strickland, İtalyan giallo filmlerine öykünen Berberian Ses Stüdyosu’nun (Berberian Sound Studio, 2012) ardından Jess Franco’nun erotik filmlerine ithafta bulunan bir filmle karşımızda. Strickland’in, kendine has bir mizah da katmayı başardığı bu postmodern deneme, özellikle kült film hayranlarının ilgisini çekecek.

Yıllanların Öcü
Yön: Metin Erksan
2012’de yitirdiğimiz usta yönetmen Metin Erksan’ın Fakir Baykurt uyarlamasını yenilenmiş kopyasıyla izleme fırsatı kaçırılmamalı. Toprak mülkiyetini işleyen 1962 yapımı Yılanların Öcü, politik ve estetik açıdan Metin Erksan sinemasının en kilit filmlerinden ve özellikle, su mülkiyetini ele alan Susuz Yaz’la güçlü bir bağa sahip.

Leopar Il Gattopardo
Yön: Luchino Visconti
Sinematek’in 50. kuruluş yıldönümü vesilesiyle gösterilecek bu Visconti başyapıtı, belki de İtalyan aristokrasisinin çöküşüne dair yapılmış en derinlikli film. Aramızdan ayrılalı 20 yıl olan Sinematek’in kurucusu Onat Kutlar, Leopar’da Visconti’nin, hem tarihi ve halkı, hem de insanı anlatabildiğini, filmde “tarih’in (küçük harfle) değil de, Tarih’in (büyük harfle) kavrandığını” söylemişti.

Kentin Üzerindeki Eller Le Mani Sulla Città
Yön: Francesco Rosi
İtalyan sinemasının geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz büyük ustası Francesco Rosi’nin 1963 yılında Venedik’te Altın Aslan’a layık görülen filmi Anıları’na bölümünde gösteriliyor. Sinemasını devlet-sermaye-mafya üçgeninin suçlarını ifşa etmeye adayan Rosi Kentin Üzerindeki Eller’de memleketi Napoli’deki ‘rantsal dönüşümü’ tüm yönleriyle perdeye taşımıştı.

Bunlara Da Dikkat:
Yeni Kız Arkadaşım Une Nouvelle Amie
Mahkeme Court
While We’re Young
Bataklık La Isla Mínima
Güeros
Onur Pride
B Filmi: Batı Berlin’de Şehvet ve Müzik B-Movie: Lust & Sound in West-Berlin 1979-1989
Yüzündeki Sır Phoenix
A Most Violent Year
Party Girl

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.