Asfalt
Teknik yetkinliğiyle dikkat çeken, tek planda çekilmiş bir kısa film.
Süleyman Demirel’in birçok festivalde gösterilen ve çok sayıda ödül kazanan filmi Asfalt’ın senaryosu Recai Rize’ye ait. Daha önce de 2012 tarihli Müphem’le dikkat çeken ikili, Asfalt’ı yine birlikte geliştirdikleri bir uzun metraj film projesinin fon başvurularında referans olması amacıyla, o senaryodaki bir sahneden yola çıkarak çekmişler. Tek plandan oluşan ve tek mekânda geçen Asfalt, cüretkâr bir biçimsel deneme. Demirel ve Rize filmi aslen kurmaca olarak planlamış olsalar da kullandıkları üslup hem kurmaca ile deneysel arasındaki sınırı muğlaklaştırıyor hem de anlatıyla anlatım arasındaki ilişkinin önemini hatırlatıyor.
Film, bir arabanın arka camına asılı bir kar küresinin görüntüsüyle açılıyor. Arabanın sarsıntılarıyla çalkalanan kürenin içinde karlar arasında ufak bir ev var –fırtınaya maruz kalan bir yuva. Kamera açıldıkça, arabanın içinde, karı-koca olduklarını anladığımız bir kadın ve bir adam görüyoruz. Birbirleriyle konuşmadan, koltuğun ayrı uçlarında oturuyor, düşünceli bir şekilde karşıt camlardan dışarı bakıyorlar. Adam telefonda babasıyla konuşmaya başlayınca kadının hamile olduğunu ancak bebeğin bir süredir hareket etmediğini, bu nedenle hastaneye gitmekte olduklarını öğreniyoruz. Babanın konuya dair yorumları o kadar suçlayıcı ve yaralayıcı ki kadın camı açıyor –neyse ki rüzgârın sesi babanın acımasız sözlerini bastırıyor. Kısa bir süre için de olsa, kadının bedeni üzerinde söz sahibi olduğuna inanan ve onu suçlayan erkek söyleminden uzaklaşıp rahat bir nefes alıyor… Sonra, kamera kadının bakışını takip ederek camdan dışarıyı izliyor: tarlalara tohum atan köylüler, besili inekler, kocaman ağaçlar görüyoruz. Kendini yenileyen, canlı ve bereketli bir doğa… Henüz ümit var.
Filmin tam ortasında, altıncı dakikada, hastaneye gidiş yolculuğu sona eriyor; çift karşıt kapılardan arabadan iniyor. Kamera yeniden kar küresine odaklanıyor. Bir süredir sarsıntılarla çalkalanan küre sonunda kanca- sından düşüyor. Haberin iyi olmadığını, umudun bittiğini anlıyoruz. Çift arabaya geri döndüğünde, yönetmenin bir söyleşide ifade ettiği gibi, babasının gölgesinden kurtulamamış olan adam, “En ufak bir çalkantıda babasının değerlerini yeniden üretmeye başlıyor.” Daha önce kadının duymamak için çabaladığı o yargılayıcı ifadeyi bu sefer o tekrar ediyor: “Ağır bir şey kaldırdın mı?” Kadın bu baskıcı dünyadan kurtulmanın yolunu yine camın ötesinde arıyor; kamera da yine onun bakışını takip ediyor. Ancak bu kez tarlalar yerine mezarlıklar görüyoruz; kesilmiş, kan içinde yatan ineklerin, devrilen ağaçların görüntüsüne sela sesi eşlik ediyor. Ölü bir doğa.
Sinemanın anlatım olanaklarına bolca kafa yorduğu anlaşılan Demirel, olabildiğince az diyalog kullanarak on iki dakika gibi kısa bir süreye pek çok çetrefil meseleyi zorlanmadan sığdırmayı başarıyor.
Süleyman Demirel kimdir?
1988’de Kırıkkale’de doğdu. Lisans eğitimini ODTÜ İngilizce Öğretmenliği Bölümü’nde, yüksek lisans eğitimini Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Anabilim Dalı’nda tamamladı. Halen ODTÜ’de, GİSAM’da (Görsel ve İşitsel Sistemler Araştırma ve Uygulama Merkezi) çalışmaktadır. Asfalt (2016) dördüncü kısa filmidir.
Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümünden mezun olduktan sonra New York Üniversitesinde (NYU) Medya Ekolojisi ve Film Yapımı yüksek lisansı ve Amsterdam Üniversitesi bünyesindeki Kültürel İncelemeler Enstitüsünde (ASCA) Sinema üzerine doktora yaptı. 2006’den beri Altyazı Aylık Sinema Dergisinin yayın kurulunda yer alıyor.