Balık Havuzu
Alışıldık kent-taşra ikiliğini tersine çeviren oyunbaz bir film.
Balık Havuzu, dört gencin yazlık bir evde geçirdikleri hafta sonuna odaklanıyor. Yönetmen Ezgi Kaplan, korku türünden tanıdığımız “kentli gençlerin taşradaki tatili” yapısını oyunbaz bir şekilde bozuyor. Karanlığın içinde yürüyen karakterleri arkalarından takip ettiğimiz ve bağlı olup olmadığı bir gerilim unsuru “ölümcül” bir köpekle tanıştığımız ilk sahne, özellikle bu yapıya hizmet ediyor. Gençler hırsız gibi eve girmeye çalışırken ışığın yandığını fark ediyorlar. Arka plandaki gerilim müziği de bu korku atmosferini kurmaya yardımcı oluyor. Ancak karakterlerimiz yavaş yavaş odaya girdiklerinde anlıyoruz ki evin asıl sahibi onlar. Karşılarındaki ise korktuğumuz üzere bir canavar, bir katil ya da gizemli bir yabancı değil. Ailesinin cenazeye gidişiyle kendine küçük bir dünya yaratmış Esra’yı görüyoruz odada. Evin çalışanlarının kızı Esra, onların yokluğunda evin sefasını sürüyor, esas sahipleri geldiğindeyse utanarak oradan kaçıyor. Bundan sonrası ise dünyasına giren bu yabancılar için rahatını asla bozmayan, köpeğini gezdirmeye devam eden ve duyulacağını bildiği hâlde sevgilisiyle flört eden Esra ile diğerlerinin garip karşılaşmalarından oluşuyor.
Film, başta oyunbaz bir şekilde kullandığı korku türünün “yabancısı” ya da “tehlikesi” olan Esra’ya dair tüm beklentileri boşa çıkarıyor. İki sevgili hamakta uyurlarken arkadan birisi onları hortumla ıslatıyor. Bir an için bahçeyi yıkayan Esra zannetsek de suçlu kendi arkadaşları çıkıyor, yönetmen ıslatanın kim olduğunu özellikle göstermiyor. Esra’nın en yakın arkadaşı olan köpeğin ise gerçekten de uysal ve tehlikesiz olduğunu görüyoruz. Bu köpeğin varlığı, sürekli “erkeklik” performansları sergileyen Efe’yle dalga geçmek için kullanılıyor. Efe’ye kızan sevgilisinin köpeğin bağını çözmesi de bundan.
Öte yandan, Esra yerde bulduğu telefonu gençlere teslim ederken, onlarsa Esra’nın altın kolyesini balık havuzuna düşürüyorlar. Bu havuz, Esra ile diğerleri arasındaki ilişkinin görselleşmiş hâli gibi. Durgun ve kendi hâlinde var olduğu zannedilen ancak altında ne olduğu bilinmeyen bulanık bir su. Halbuki Esra o havuzu temizliyor, içindeki yosunları ayıklıyor, oraya hareket katıyor. Film boyunca kendi bahçelerine sıkışıp kalmış, sürekli birbiriyle söz dalaşına giren gençlerin tersine Esra sakin bir şekilde sürekli dolaşıyor, çalışıyor, hareket ediyor. Bu filmde durgun olan, alışılanın aksine, taşraya ait olan değil kente ait olan. Esra ise kendisini bahçeyle uğraşan taşralı ve domestik kadın kalıbına oturtmaya çalışan bu “kentlilere” rağmen kendi hâlinde var olmaya devam ediyor, tıpkı havuzdaki balıklar gibi, hareket hâlinde ve umursamaz.
Ezgi Kaplan kimdir?
1981 yılında doğdu. Anadolu Üniversitesi’ndeki iktisat eğitiminin ardından İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Sinema-TV yüksek lisans programını bitirdi. İrmik Helvası (2009) ve KovKov (2010) gibi belgeselleri, Çağrılmayan Yakup (2010) ve Balık Havuzu (2015) gibi kısa metraj kurmacaları yurtiçi ve yurtdışında pek çok festivalde gösterildi.
Boğaziçi Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Film Çalışmaları eğitiminin ardından Bahçeşehir Üniversitesi'nde Sinema-Televizyon yüksek lisansını bitirdi. Antwerp Üniversitesi ve Koç Üniversitesi’nde Film Çalışmaları ve Görsel Kültür üzerine doktora yaptı. Şu anda Kadir Has Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema bölümünde doktora sonrası bursiyer olarak yer almakta ve yayın kurulunda yer aldığı Altyazı Sinema Dergisi'nde editör olarak çalışmaktadır. 2017'de sinema yazarı olarak Berlin ve Saraybosna Film Festivalleri'nin Talent Campus programlarına seçildi.