Cannes Günlükleri 2019
Tüm yazılara ulaşmak için >>> Cannes2019
72. Cannes Film Festivali Jim Jarmusch’un yeni filmi The Dead Don’t Die’ın gösterimiyle açıldı. Festivali takip eden yazarlarımızın Cannes notlarına bu sayfadan ulaşabilirsiniz.
Engin Ertan
Dünyanın dört bir yanından ünlülerin Fransız Rivierası’na aktığı, magazinin ve ‘sanat sineması’nın buluştuğu o günler başlıyor… Önümüzdeki hafta sonuna kadar sinema gündemindeki birinci madde olacak 72. Cannes Film Festivali, bu akşam festivalin gediklilerinden Jim Jarmusch’un yeni filmi The Dead Don’t Die’la açılıyor. Steve Buscemi, Bill Murray, Tilda Swinton, Chloë Sevigny, Adam Driver, Tom Waits, Iggy Pop gibi ünlülerin rol aldığı bu zombi komedisi yönetmenin önceki işlerine ne kadar benzediği merakla bekleniyor. Jarmusch’un kendine has minimalizm etkili mizahı ilk bakışta zombi türünün görselliğe dayalı abartısına pek uygun değil sanki… En azından Jarmusch filmlerinden tanıdık yüzler var diye beklentileri yüksek tutmaya devam edebiliriz.
Yarışmanın Heyecan Uyandıran Filmleri
Önümüzdeki günlerde yarışmada izleyeceğimiz filmler arasında en heyecanla bekleneni Quentin Tarantino’nun 60’ların Hollywood’una baktığı Once Upon a Time in Hollywood olsa gerek. Henüz filmler izlenmeden ortada dolanan dedikodulara pek itibar etmemek gerek ama iddialara göre Tarantino bu sefer eski görkemli günlerine dönmüş. Merakla beklenen bir diğer filmse Pedro Almodóvar’ın yönettiği Dolor y Gloria. Bu filmle ilgili duyumlar dedikodudan ibaret değil çünkü Dolor y Gloria geçtiğimiz ay İspanya’da vizyona girdi ve olumlu eleştiriler aldı. Yönetmenin kendi hayatı ve kariyerine referanslarla dolu yeni filmi bir nevi Sekiz Buçuk (8½, 1963) gibi duruyor.
Romanya Yeni Dalgası artık pek ‘yeni’ sayılmaz ama hâlâ merak uyandırabiliyor. Bu akımın en gözde yönetmenlerinden Corneliu Porumboiu yeni filmi La Gomera’yla nihayet Cannes’da ana yarışmada. Cinayet Günlüğü (Salinui Chueok, 2003) ve Yaratık’la (Gwoemul, 2006) kalbimizi çalmış Bong Joon-ho da yeni filmi Gisaengchung’la Altın Palmiye’ye aday. Cannes’da yarışan bir önceki filmi Okja ne yazık ki hayal kırıklığıydı ama bu sefer eski tarzına dönmüş gibi. Genç, işsiz bir adamın varlıklı bir aileyi takıntı hâline getirmesini konu alan Gisaengchung ya da İngilizce adıyla Parasite, fragmanına bakılırsa, fırsat eşitsizliğinden dem vuran son derece stilize bir gerilim filmi ve aynı zamanda bir trajikomedi.
Altın Ayı ödüllü İnce Buz, Kara Kömür’den (Bai Ri Yan Huo, 2014) beş yıl sonra geri dönen Yi’nan Diao’nun yönettiği Nan Fang Che Zhan De Ju Hui; Ira Sachs’in yönettiği ve başrolünde Isabelle Huppert’in yer aldığı Frankie; Céline Sciamma’nın yönettiği dönem filmi Portrait de la Jeune Fille en Feu; Komşu Sesler (O Som ao Redor, 2012) ve Aquarius’la (2016) tanıdığımız Kleber Mendonça Filho’nun önceki filmlerinin yapım tasarımcısı Juliano Dornelles’le birlikte yönettiği Bacurau da yarışmanın diğer heyecan uyandırıcı filmleri. Uzun aralıklarla çektiği sağlam filmleriyle 2000’lerin en ilgi uyandıran yönetmenlerinden birisine dönüşen Avusturyalı Jessica Hausner’in İngilizce çektiği Little Joe ise bu yılın sürprizi olabilir.
Keşifler
Bu yıl yarışmada iki tane de ilk film yer alıyor: Ladj Ly’nin yönettiği Les Misérables ve Mati Diop’un yönettiği Atlantique. Aslında her ikisi de kısa filmleriyle ödüller kazanmış genç yönetmenler. Fakat ilk uzun metrajlarıyla Cannes ana yarışmasına seçilmeleri sayesinde çok daha fazla kişi tarafından keşfedilecekler.
Keşifler bir yana, Cannes yarışmasında bol miktarda halihazırda Altın Palmiyeli –hattâ bazıları iki Altın Palmiyeli– eski kuşaktan yönetmen de var. Yan bölümlerde de durum pek farklı değil. Cannes’ın festivalin “eski dostlarına” programda neredeyse hep yer açan bu tavrı veya Alain Delon’a verilen Onur Ödülü’nün çağrıştırdıkları pek farklı değil… Bu yılın açılış filmini hatırlayacak olursak, “öldürmeyen Allah öldürmüyor”.
Tüm yazılara ulaşmak için >>> Cannes2019
