Abbas Kiarostami’nin Anısına: Yakın Plan’dan Bir An
Sinemanın şairlerinden birini daha kaybettik. Bir süredir kanser tedavisi gören Abbas Kiarostami 76 yaşında hayata veda etti. Kiarostami’yi, onun sinemasını en iyi özetleyen anlardan biriyle, Yakın Plan’ın (Nema-ye Nazdik, 1990) unutulmaz sahnesiyle anıyoruz. Övgü Gökçe, 128. sayımızda ‘Bir An’ köşemiz için kaleme almıştı…
Bir insan sinemayı ne kadar sevebilir? Sabzian, sinemayı, en sevdiği yönetmenin yerine geçip, tanımadığı bir aileyi kendisinin o yönetmen olduğuna inandırarak onlarla birlikte yaşayacak ve bir gün foyası meydana çıktığında mahkemede yoksulluğun yanında sinema merakıyla da kendini savunacak kadar seviyor. İzlediğimiz filmin yönetmenine gelince, o da Sabzian’ın tutkusunun peşinde hikâyeyi gazetede gördükten sonra adli kurumlardan izinler kopararak Sabzian’a eşlik ediyor, yarı gerçek yarı kurmaca oyunlar oynayarak kafa karıştırıyor; yeni bir hakikat inşa ediyor. Ta ki bu ortak hikâyenin en güçlü sahnesi gelip çatana kadar. Sabzian’ın tahliyesiyle sonuçlanan mahkemenin çıkışında, suç işlemek pahasına yerine geçecek kadar özdeşleştiği yönetmen Makhmalbaf çıkagelecek, film ekibinin uzaktaki aracından Sabzian’ın gözyaşları içinde Makhmalbaf’ın ellerine sarıldığını, Makhmalbaf’ın ona ağlamamasını tembihlediğini belli belirsiz takip edeceğiz ve filmin bu en dokunaklı yerinde ses gidecek! Sabzian’ın Makhmalbaf’ın motosikletinin arkasına atlayıp ona sarıldığı andan itibaren sürekli kesintiye uğrayan ses, bu hem çok doğal hem de çok mahrem karşılaşmayı perdelerken bir başka hakikatin perdesini de aralayacak. Arkasından takip ettiğimiz motosiklette birbirine iyice benzeyen ama aralarında aslında bir uçurum olan bu iki adamın gündelik konuşmaları, Sabzian’ın sinema sevdası yüzünden mağdur olan ailenin gönlünü almak için bir çiçekçiye uğramaları, sarı değil de koyu pembe çiçekler almaları o kadar da etkileyici olmayabilir. Asıl dokunaklı olan, yüzünü görmesek de Sabzian’ın pişmanlık, utanç ya da üzüntüden çok bir motosiklette Makhmalbaf’la birlikte kucağında çiçeklerle yol almaktan duyabileceği sevinç belki de. Bir insanın sinemayı ne kadar sevebileceğinin gözle görülür, ilham denen şeyin elle tutulur olduğu bu an, hakikate yaklaştığımız o anlardan biri işte.
Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema-TV Bölümü’nde yüksek lisans yaptı, tezini devrim sonrası İran sinemasında anlatım üzerine yazdı. Ohio Üniversitesi Disiplinlerarası Sanatlar Bölümü’nde sinema ve estetik alanında doktora çalışmalarını sürdürdü; çeşitli üniversitelerde görsel kültür, Türkiye sineması ve ülke sinemalarıyla ilgili dersler verdi. Kurulduğu 2001 yılından itibaren Altyazı Sinema Dergisi ekibine dahil oldu; sinema yazarı, yayın kurulu üyesi ve editör olarak çok sayıda yayında görev aldı ve seminerler verdi. 2011-2023 yılları arasında farklı disiplinlerde sanat programları ve kültürel işbirlikleri geliştirdiği Diyarbakır Sanat Merkezi’nde program koordinatörü ve direktör olarak çalıştı. Halen Altyazı Sinema Derneği’nde yönetim kurulu üyesi olarak görevini sürdürüyor.