‘Dünyaya Düşen Adam’a Veda
Hep ara bölgelerde, hem orada hem burada, hem bu diyarda hem de ötesinde bir yerlerde kendini konumladığından, gidişi nasıl bir duygu yarattı kestirmek zor. Kültürel hayatımızı derinden etkileyen isimlerden David Bowie’yi, unutulmaz filmlerinden biriyle, Nicolas Roeg klasiği Dünyaya Düşen Adam‘dan (The Man Who Fell to Earth, 1976) ‘bir an’ı hatırlayarak uğurluyoruz.*
-Gidersen ölürüm,
-Gitmezsem ölürüm.
Sevgilisinin gitmesini istemeyen kadın haykırır, ağlar, onun yolunu keser: “Söz veriyorum, kalırsan ölmeyeceksin.” Thomas Jerome Newton kalamayacağını söyler, Dünya’da daha fazla yaşaması mümkün değildir. Kadın tiz bir çığlık atarken, “Sen alien’sın” diye bağırır. İngilizcede hem yabancı, hem uzaylı demek olan bu kelimeyi duyan adam paniğe kapılır. “Biliyor mu?” diye düşünür “Biliyor olabilir mi?” Kadın, adamın yüzündeki acı dolu ifadeden, yanlış bir şey söylediğini fark eder: “Vizen bitti, biliyorum.” Kadın adama yaklaşır, elini bacak arasına uzatır. Adam yüzünde acı dolu bir ifadeyle titreyerek ondan uzaklaşır. Adam gerçekten uzaylıdır, adam David Bowie’dir, adam adam değildir. Fırından kurabiyeler çıkar: Kurabiyelerin kokusu, sevgilinin öfkesi, tepsiye yavaş çekimde vuran el, havada uçuşan kurabiyeler, uzayda dans eden alien. Kadın, adamı tartaklar. Kırılgan, zarif, saydam beden kasılmalarla ağırlaşır, gömleğin omuz kısmı açılır, adam çıplak teninin üzerine kapanır, ağlar. Sonra kendini banyoya sürükler. Kapıyı kilitler, aynanın karşısına geçer ve soyunur. Performansın sonu. Oynadığı adamdan kurtulmanın zamanı gelmiştir. Dünyalılığının süresi bitmiştir. Bir bir kostümlerini çıkarır, gözlerinin içindeki lenslerden cımbız yardımıyla kurtulur. Peruk, ayna, meme ucuna giden el, zayıf beden, rahatlama, eşsiz androjeni. Bowie’nin sahnede öldürdüğü Ziggy Stardust’ın ardından, film sahnesinde öldürdüğü bir başka adam Thomas Jerome Newton. Metaforik ölümler… Adam gerçekten olduğu şeye dönüşür: dışarıda kalmak isteyen bir yabancı ya da uzaylı, tehlikeli ama güvenilir bir yoldaş. Station to Station şarkısındaki gibi: “Zayıf Beyaz Dük’ün dönüşü / Sevgililerinin gözlerine okçuklar fırlatarak.”
*Bu yazı 129. sayımızda ‘Bir An’ köşemizde yayımlanmıştır.
Marmara ve Bilgi Üniversitesi’nde aldığı sinema eğitimini New York Üniversitesi Sinema Çalışmaları doktorasıyla tamamladı. İlk kurmaca uzun metrajı Mavi Dalga, prömiyerini 2014'te Berlinale’de yaptı. Teorik ve pratik üretimin iç içeliğinden beslenerek, yazarlık, eğitmenlik ve film üretimini birlikte yürütüyor.