Şu An Okunan
Venedik Günlükleri 2021 #1: Madres Paralelas, The Power of the Dog

Venedik Günlükleri 2021 #1: Madres Paralelas, The Power of the Dog

Parallel Mothers, Madres Paralelas

Venedik Film Festivali Pedro Almodóvar’ın uzun süredir merakla beklenen Madres Paralelas’ıyla açıldı. Jane Campion’ın on iki yıl aradan sonra çektiği ilk film olan The Power of the Dog da şimdiden yarışmanın favorileri arasına girmiş durumda.

Avrupa’nın en prestijli film festivalleri Cannes ve Venedik arasında süregelen bir rekabet olduğu bilinir. Tarihlerinin birbirine yakın olması da hesaba katılınca, yılın en merakla beklenen prodüksiyonları için bu iki festival köşe kapmaca oynar âdeta. Son yıllarda Cannes’ın festival dolaşımı kapsamında sektörün önemli bir aktöre dönüşen Netflix’e apaçık savaş açması ve Venedik’in Oscar habercisi filmlerin yuvasına dönüşmesiyle bu rekabetin daha da kızıştığını söyleyebiliriz. Bu yıl 78’incisi düzenlenen Venedik Film Festivali, günümüz auteur’lerinin yeni filmleriyle âdeta bir yıldızlar geçidine dönüşen Cannes’ın karşısına dijital platform destekli, Amerikan ve İtalyan yapımlarının azımsanamayacak ağırlıkta olduğu bir seçkiyle çıkıyor. Venedik’in Cannes’dan farklı olarak gösterimlerin seyirci kapasitesini yarıya indirip koltukları numaralı olarak vermesi ulaşılabilirliği sınırladığı ölçüde filmlere olan talebi de arttırıyor gibi görünüyor.

Parallel Mothers, Madres Paralelas
Madres Paralelas

Sabah altı buçukta, üç gün sonraki seansların biletlerinin tükenmesiyle bu yılki temponun ne kadar sıkı olacağını daha ilk günden haber veren festival, Pedro Almodóvar imzalı Madres Paralelas’la (Parallel Mothers) açılışını yaptı. Kendisinden evvel, Instagram tarafından müstehcen bulunan afişinin kaldırılmasıyla gündeme gelen Madres Paralelas, yönetmenin “olgunluk dönemi” olarak nitelendirebileceğimiz, estetik ve anlatıma dayalı tercihlerinin belirgin bir niteliğe sahip olduğu filmleri arasında yerini alıyor. Almodóvar, 2019 yılında çektiği Acı ve Zafer’le daha (Dolor y Gloria) otobiyografik sulara yöneleceği izlenimini vermiş olsa da, kadınlık ve annelik deneyimlerine, kuşaklar arası dinamiklere ve aile bağlarına dayanan bu anlatısıyla filmografisinin daha tanıdık kıyılarına geri döndüğü kesin. Yönetmenin Penélope Cruz, Rossy de Palma ve Julieta Serano gibi fetiş oyuncularını bir araya getirdiği Madres Paralelas beklenmedik tesadüflerin, kayıpların ve içgüdüsel kararların itici güç konumunda olduğu tipik bir Almodóvar melodramı. Aynı koğuşta doğum yapmak üzere olan Janis ve Ana isimli iki kadının kaderlerinin hiç tahmin etmedikleri bir şekilde birbirine bağlandığı film temelde ‘hastanede karışan çocuklar’ anlatısına dayanıyor. Yönetmen, melodram türüne özgü duygusal dinamiklerin tümüne başvurmasının yanı sıra sunduğu farklı kadın portreleriyle annelik deneyiminin çoğul, esnek ve belki de kusurlu olabileceği alanlar açıyor. Ancak Madres Paralelas’ta bu anlatıyla kesişen ve yönetmen için yeni sayılabilecek sosyal ve politik bir ağırlığı olan ikinci bir anlatı katmanı da yer alıyor. Penélope Cruz’un canlandırdığı Janis filmin başında, adli antropolog Arturo’dan, köyünde Franco rejimi tarafından öldürülmüş akrabalarının olduğu bir toplu mezarı bulma konusunda yardım istiyor. Film kısa bir süre sonra bu anlatıyı yarıda kesip Janis ve Ana’ya odaklansa da sonlara doğru bu iki anlatı pek de başarılı olduğunu söyleyemeyeceğimiz bir şekilde birbirine eklemleniyor. Bu katmanlı yapının iki ayrı film olarak çok daha tatmin edici sonuçlar doğuracağını düşünmemek elde değil. Yine de Almodóvar’ın sinemasında ülkesinin tarihsel ve toplumsal hafızasına dair kaygılarının ilk defa bu denli belirgin olduğu filmin ardından gelecekte nasıl projelere imza atacağı kesinlikle merak uyandırıyor. 

The Power of the Dog
The Power of the Dog

Seyirci karşısına çıkan ikinci Ana Yarışma filmi ise yönetmenliğini Jane Campion’ın üstlendiği ve başrollerini Benedict Cumberbatch, Kirsten Dunst ve Jesse Plemons’ın paylaştığı The Power of the Dog oldu. 2009 yapımı Parlak Yıldız’dan (Bright Star) beri beyazperdeden uzak kalan Campion, Thomas Savage’ın aynı adlı romanından uyarladığı bu tekinsiz post-western’le muhteşem bir dönüşe imza atıyor. 1925 yılı Montana’sında geçen hikâye çiftlik sahibi Burbank kardeşlere odaklanıyor. Benedict Cumberbatch çıplak elleriyle boğa testislerini koparan, damarlarından maskülenlik fışkıran zalim Phil Burbank’e –kimilerinin abartılı bulabileceği Amerikan aksanına rağmen– başarıyla hayat veriyor. Phil’le taban tabana zıt bir karaktere sahip olan kardeşi George, yemek yedikleri restoranın dul sahibesi Rose Gordon’la evlenince Phil, kendi hâkimiyet alanının tehlikeye girdiğini hisseden bir vahşi hayvan gibi saldırganlaşıyor ve Rose’a hayatı zindan etmek içinden elinden geleni yapıyor. Rose’un Phil ve adamları tarafından hareketleri “kadınsı” bulunduğu için aşağılanan, tuhaf alışkanlıklara ve zevklere sahip oğlu Pete’in evdeki güç dengelerini altüst edecek kadar tekinsiz bir konuma sahip olmaya başlamasıyla hikâyedeki av/avcı, zalim/kurban ikiliklerinin aslında göründüğünden çok daha çetrefil olduğu açığa çıkıyor. Bu noktada Phil ile Pete arasındaki beklenmedik yakınlaşma anlatının her an farklı bir yöne evirilecekmiş gibi görünen gerilim unsurunun temelinde yer alıyor. Phil’in sert ve vahşi dış görünüşünün altındaki bastırılmış arzularının nesnelerle, yüzeylerle ve dokularla temasında gün yüzüne çıktığı film ‘toksik maskülenite’ teması üzerine inşa edilmiş, derinlikli bir karakter portresi sunuyor. Buna karşılık geçmişte yaşanan travmaların başka insanlarda travmalara yol açmak için yeterli bir sebep olmadığını düşününce, anlatının seyircide Phil karakterine yönelik bir empati duygusu oluşturma eğiliminin sorunlu olabileceğini de belirtmeden geçmeyelim. Atmosfer yaratımında Jonny Greenwood dokunuşunun yoğun bir şekilde hissedildiği bu özgün ve melez tür filminin bu yılki Venedik seçkisinin (ve belki de Oscar sezonunun) öne çıkan yapımlarından olacağını söyleyebiliriz.


78. Venedik Film Festivali’ni takip eden Öykü Sofuoğlu’nun festival izlenimleri Altyazı’da. Günlüklerin tamamına ulaşmak için tıklayın: ‘Venedik Günlükleri 2021

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.