Lost’un senaristi Damon Lindelof’un yaratıcısı olduğu, oyuncu kadrosunda Justin Theroux, Carrie Coon, Liv Tyler gibi isimlerin yer aldığı The Leftovers, yayınlandığı üç sezon boyunca tüm beklentileri aşarak kendini Six Feet Under ve The Sopranos gibi HBO klasiklerinin yanına yerleştirmeyi başardı. Dünya nüfusunun %2’sinin bir anda ortadan kaybolduğu “Ani Ayrılış” (Sudden Departure) adı verilen bir olayın ardından Justin Theroux tarafından canlandırılan polis memuru Kevin Garvey ve ailesine odaklanan dizi oldukça zengin, imgesel ve alegorik dünyaya sahip. Dizi her ne kadar sırtını merak öğesine yaslasa da, gidenlerin nereye, neden ve nasıl gittiklerinden çok geride kalanlara ve onların bu gizemli olayla başa çıkma şekline ve yas süreçlerine odaklanıyor. Sürekli beyaz giyinen ve sigara içen, sessizlik yemini etmiş gizemli karakterlerin bir araya geldiği nihilist tarikat “Guilty Remnants” (Günahkar Geride Kalanlar), “Ani Ayrılış” sonrası aile, din, sevgi gibi değerleri hedefine alarak hayatın hiçbir içkin anlamının olmadığını savunurken, birçok insan da kendi inançlarını sorgulamaya başlıyor. İnsanın anlam arayışı, inanç, din, aile, ölüm gibi büyük temaları büyük bir ustalıkla inceleyen dizinin etkileyici müziklerinde usta isim Max Richter’in imzası bulunuyor. Yayınlandığı üç sezon boyunca tahmin edilemez yerlere gitmekten hiçbir zaman çekinmeyen, alternatif gerçeklikler arasında gidip gelirken zaman ve mekan algımızla oynayan dizi, tek bir karakteri derinlemesine işleyen bölümleri ve alegorik anlatımı ile, klasik bir edebi eser gibi, her zaman geri dönebileceğiniz, her döndüğünüzde farklı anlam katmanları açan benzersiz bir seyir deneyimi sunuyor. Erhan Bilen

<<<

>>>