Şu An Okunan
Çağıl Bocut ile Sardunya Üzerine Söyleşi: ‘Yoğun Hislerin Telaffuzu’

Çağıl Bocut ile Sardunya Üzerine Söyleşi: ‘Yoğun Hislerin Telaffuzu’

Sardunya, Çağıl Bocut

Çağıl Bocut’un dolaştığı birçok festivalden ödülle dönen ilk uzun metrajı Sardunya, ticari vizyonu atlayıp MUBI Türkiye’de gösterime girdi. Yönetmen Bocut’la filmin öykü dünyasını, estetik tercihlerini ve gösterim yolculuğunu konuştuk.

Söyleşi: Ekrem Buğra Büte

Yönetmenliğini ve senaristliğini Çağıl Bocut‘un üstlendiği Sardunya (2021), temel olarak bir baba-kız ilişkisine odaklanıyor. Yetişkinlik hayatının henüz başındaki Defne’nin babasının beyin kanaması geçirdiğini öğrenmesiyle aile evine dönüşüne ve ardından almak zorunda kaldığı büyük sorumluluklara tanık oluyoruz. Film, bir yandan bir ailenin iç ilişkilerine odaklanırken diğer yandan vicdan ve sorumluluk meselesine, sınıf ve statü konularına, güncel meselelere de duyarlı bir anlatı oluşturuyor. Türkiye prömiyerini yaptığı 40. İstanbul Film Festivali’nde Seyfi Teoman En İyi İlk Film Ödülü’ne layık görülen ve ardından pek çok festivali dolaşan Sardunya, ticari vizyonu atlayıp doğrudan MUBI Türkiye’de gösterime giren yerli filmler arasına katıldı. Yönetmen Çağıl Bocut’la, anlatım tercihlerinden karakterlerine mesafesine, dijital gösterim kararından estetik dünyasına Sardunya‘yı konuştuk.

Sardunya, aile fertleriyle ilişkiler, aile evine bir hastalık nedeniyle dönmek gibi pek çok insanın deneyimlediği meselelerle ilgileniyor. Sizin için bu hikâye ne kadar kişisel? Filmi oluşturma fikri ilk olarak nasıl ortaya çıktı?  

2009 yılında hikâyedekine paralel olarak ailemin birkaç ferdinin rahatsızlık geçirdiği bir dönem yaşadım. Hastalık ve kayıp gibi dönemler aile içerisindeki farklı dinamikleri ve güç dengelerini daha görünür kılıyor. Benim ailemde de babam felç geçirdiğinde onun daha insani ve farklı bir yanını tanıma fırsatı yakaladık. O dönem bunun filmini yapayım gibi bir bakış açım yoktu tabii. Ancak yoğun hisler yaşıyorum ve bir noktada bunları bir şekilde telaffuz etmem gerekiyor diye düşünüyordum açıkçası. Birkaç yıl sonra yaşadıklarımın toplumsal bir karşılığı olabileceğini düşünerek o dönemi anlatmaya karar verdim. Tabii genel olarak yaşananların özündeki duygular korunmuş olsa da senaryo orijinal hikâyeden daha farklı bir yöne doğru evrildi.

Senaryonuz bir baba-kız ilişkisini takip ederken vicdan, suç ve sorumluluk gibi konulara da eğiliyor. Senaryo yazım sürecinden, hikâyenin nasıl şekil aldığından bahsetmek ister misiniz biraz?

Hikâye önceleri bir baba-oğul ekseni üzerinde ilerliyordu. Ancak bir şekilde karakterlere ve baba-oğul arasındaki diyaloglara pek ısınamıyordum. Konuştukları ilgimi çekmiyor ve içimden bir baba-oğul hikâyesi daha anlatmak geçmiyordu. Hem daha özgün olacağını düşündüğüm, hem de içimdeki feminen tarafı daha çok keşfetmek istediğim için hikâyeyi baba-kız ekseni üzerine kurmaya karar verdim. Bu dönüşüm sürecinde kadın senaryo danışmanları ve başrolde oynayan İlayda Elif Elhih’e çok danıştım. Çünkü baba-oğul ve baba-kız dinamikleri çok farklı oluyor. Ayrıca yetişkinlik hayatının henüz başında bir karakter seçerek, kuşak çatışmasını daha görünür kılmayı hedefledim diyebilirim.

İlk etapta aile ilişkileri etrafında gelişen filmde yaşanan bir ölüm polisiye unsurların anlatıya dâhil olmasına neden oluyor. Odağın daima ana karakter Defne’de kalmasıyla merak unsurunun merkeze yerleştiğini görüyoruz. Bu polisiye kanalın filmin ilgilendiği aile, vicdan gibi diğer meselelere engel olmasından endişe ettiniz mi? Aradaki dengeyi sağlamak için neler yaptınız?

Evet endişe ettim ve hâlâ ediyorum. Polisiye unsurlar tür değiştirmek adına değil ama aile içi çatışmaları uçlara taşımak için eklediğim dramatik bir malzeme aslında. Bir de aileler dışarıdan bir tehdit algıladıklarında çevrelerine çok zarar veren mekanizmalara dönüşebiliyor, gerçek renklerini gözler önüne serebiliyorlar. Açıkçası bu ikiyüzlü yaklaşımın da Defne ve Nadir karakterlerinin duygu durumlarına, kararlarına ve iletişimlerine etki ettiğine inandığım için polisiye unsurları eklemeyi tercih ettim diyebilirim.

Sardunya

Film aileye dair pek çok zor konuyla ilgilenmesine rağmen anlatı seyirciyi duygusallığa itmek konusunda oldukça tutumlu davranıyor. Yalın, sakin bir anlatım tercih ediliyor. Bu tercihinizin sebebi temel olarak neydi? Karakterlerle ve yaşadıklarıyla mesafenizi ayarlarken özen gösterdiğiniz şeyler nelerdi?

Bence her seyirci çok zeki ve çoğu şeyi izlerken iyi anlıyor. Hâlihazırda dediğiniz gibi kuvvetli meselelerle ilgilenirken bir de bu konuları seyircilerin gözüne sokmaya gerek yok diye düşünüyorum. Bir de ağır temaları ele alırken her şeye rağmen hayatın devam ettiğini biraz Urla’nın doğasıyla, biraz karaktere mesafe alarak vermeye çalıştık.

Sardunya tek mekân diyemesek de büyük ölçüde kapalı mekânları mesken tutan bir film. Karakterleri genelde iç mekânlarda takip ediyoruz. Bu noktada görüntü yönetimi oldukça önem kazanıyor. Filmin görsel dünyasını nasıl kurdunuz? Evin dışındaki dünyanın doğal güzelliği ile karakterlerin fiziksel ve zihinsel buhranları arasındaki kontrastı oluşturmak için neler yaptınız?

Dediğiniz gibi ev, film içerisinde büyük bir yer tutuyor. Bu nedenle evin Defne için ifade ettikleri üzerine yoğunlaştık ve görsel tercihlerimizi ona göre oluşturduk. Evi, ilk olarak Defne’nin yabancı olduğu, sonra yavaş yavaş içerisine çekildiği, en sonda da hapishanesine dönüştüğü bir yer olarak planladık. Buna bağlı olarak filmin görüntü yönetmeni ve yakın arkadaşım Orçun Özkılınç ile görsel dili inşa etmeye çalıştık. Bu mesafeli ve köşeli aileyi anlatmak için daha simetrik ve sabit planları tercih ettik. Film boyunca geniş planlardan gitgide Defne’yi odağına alan bir kamera dili kullanıyoruz. Bunda da dediğiniz gibi Urla’nın güzel doğasından karakterin iç dünyasına uzanan bir yolculuk hissi yaratmayı hedefledik.

Sardunya özellikle polisiye unsurların anlatıya dâhil olmasıyla sınıf ve statü hakkında, güncel Türkiye toplumsal yapısı hakkında da düşünen bir film. Mari karakterinin hikâyedeki işlevi göçmenlik meselesini de gündeme getiriyor. Bu konular filmi oluştururken ne kadar önemliydi sizin için? Hikâyenin alegorik bir okumaya açık olduğunu düşünüyor musunuz?

Hikâyelerin büyüdüğümüz coğrafyalardan bağımsız olması pek gerçekçi gelmiyor bana. Statü, sınıf dengeleri, kutsallaştırılan aile kavramı, kurban meselesi, sağlık bürokrasisi gibi alt metni olan konular filme sirayet ediyor ancak ben ilk başta bir baba-kız hikâyesi anlatmak istedim. Büyük ölçüde de bu isteğime sadık kaldığıma inanıyorum.

Sardunya

Başroldeki İlayda Elif Elhih ve Ali Seçkiner Alıcı’nın performansları festival gösterimlerinde büyük beğeni topladı. Oyuncu seçim sürecinden, çekimlerin nasıl geçtiğinden bahsetmek ister misiniz?

Filmde çalıştığım bütün oyuncular, gerçekten çalışması çok keyifli, yaratıcı ve seyir zevki yüksek isimler. Ali Seçkiner Alıcı zaten oldukça tecrübeli ve yıllarını sanata vermiş bir isim. Başrol içinse henüz tanınmamış bir sima ile çalışmayı tercih ettim. Çünkü seyircinin zihninde oyuncunun bir önceki rollerine ait kodlar canlanıyor. Bunun için üniversitelerin tiyatro bölümlerinin derslerine girdim. İlayda’yı gördüğümde ve tanıdığımda onunla çalışmak konusunda hemen hemen emin gibiydim. İyi ki de öyle olmuş, güzel bir çekim süreci geçirdiğimize inanıyorum.

Filminiz festival gösterimlerinin ardından ticari vizyonu atlayıp doğrudan MUBI Türkiye’de seyirciyle buluşuyor. Bu son zamanlarda başka yeni yerli yapımlarda da rastladığımız bir tercih. Kararı vermenizde neler etkili oldu?

Aslında pek çok yönetmenin hayali, filmini büyük perdede izlemektir. Biz bunu Başka Sinema’nın özel etkinlikleri ile kısa bir süre için de olsa tatma şansını yakaladık. Daha uzun sürmesini isterdik ancak pandemi koşulları seyircilerin alışkanlıklarını değiştiriyor. Ancak diğer taraftan dijital platformlarda eskiden olmadığı kadar çok sinema filmi izleniyor. MUBI’de seyirciyle buluştuğumuz için çok mutluyuz. Sinema bağlamında en doğru platformlardan birisi olduğuna inanıyorum.


Sardunya, MUBI Türkiye’de izlenebiliyor.

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.