Tiger King: Amerikan Çirkini
Karantina günlerinde hayatımıza giren ve tüm dünyayı etkisi altına alan Netflix belgesel dizisi Tiger King, yaşanmış bir suç hikâyesini anlatıyor. Fakat bunun çok daha ötesine geçen dizi, Amerika üzerine belki bildik ama yine de çarpıcı şeyler söylüyor.
Genellikle “tüm zamanların en iğrenç filmi” olarak kabul gören Pembe Flamingolar (Pink Flamingos, 1972), çeşitli şoke edici aşırılıkların peş peşe sıralandığı bir gösteri gibidir âdeta. Diğer yandan, tüm bu grotesk hâline rağmen, hakkında yazılan pek çok yazı John Waters’ın en ünlü filminin Amerika’nın “neredeyse gerçekçi” bir portresi olduğundan dem vurur. Örneğin Empire dergisine yazdığı yazıda Christopher Hemblade, “eğer bu film Amerikan hayat tarzının bir fotoğrafıysa, Waters’da neredeyse bir kâhinin ileri görüşlülüğü var” der. Netflix yapımı yeni medya fenomeni Tiger King: Murder, Mayhem and Madness’ı izlerken aklımın bir köşesinde hep Pembe Flamingolar ve Waters’ın yeraltı klasiğiyle Amerika’nın gerçekliği arasında kurulan bağ vardı. Açıkçası günün birinde izleyeceğim bir belgeselin bana Pembe Flamingolar’ı hatırlatacağı kolay kolay aklıma gelmezdi.
İzlemediyseniz bile hikâyesini duymuş olmanız muhtemel; Pembe Flamingolar bir unvan için kıyasıya rekabet içindeki iki ailenin atışmalarını konu alır. Divine ile ailesi, Connie ve Raymond Marble’a karşı… Amaçsa dünyanın en iğrenç insanı olmak! Tiger King’de de benzer bir durum söz konusu. Merak etmeyin, burada şarkı söyleyen göt delikleri yok, kimse de bok yemiyor. Fakat vahşi hayvanların sergilendiği özel bir hayvanat bahçesinin sahibi Joe Exotic ve hayvanları onun elinden kurtarmaya çalışan aktivist Carole Baskin arasındaki mücadele ziyadesiyle şoke edici ve pis bir hâl alıyor. Hattâ, hem fiziksel hem de manevi anlamda, bu kadar çirkinliği uzun zamandır bir arada görmediğimi söyleyebilirim.
Hakkında yazılanlara bakılırsa, dizinin hayranları kadar söz konusu çirkinliği aşamayan ve Tiger King’i izleyemeyenler de var. Ancak bu belgeseli belki de en kıymetli kılan şey orada gizli. Tiger King’de gördüklerimiz ABD’nin üzerine kurulu olduğu değerlerin, en acımasız hâliyle kapitalizmin, kıyasıya rekabetin fetişleştirilmesinin, başarının tek ölçütünün rekabet ve başkasını yenmek, rekabetin tek kaynağının ise kendine yeni düşmanlar yaratmak olduğu bir dünyanın özündeki çirkinliğin tezahürü. Dizinin yönetmenleri Eric Goode ve Rebecca Chaiklin, beş yıl boyunca yakından takip ettikleri bu insanların hayatlarının perde arkasına baktıkça yeni şeyler keşfediyorlar. Sıktıkça içindeki iltihabı dışarı atan bir yara gibi, Tiger King’de de bu çirkinlik göz ardı edilemeyecek şekilde yüzeye çıkıyor.
Gerçek Bir Amerikan Kahramanı
ABD’de, özellikle de televizyonda pek çok örneğini gördüğümüz true crime (gerçek suç) hikâyelerinin bir örneği olan Tiger King’de kimin suçlu kimin suçsuz olduğu, hangi karakterin anlattıklarını daha inandırıcı bulduğunuz aslında pek önemli değil. Kamera önüne geçen hemen herkesin, izlediğimiz sözümona hayvan hakları mücadelesini dört bir yandan saran suç zincirine ama az ama çok bulaştığından şüphe duymak neredeye imkânsız. Esas vurucu olan tüm bunların para kadar, ünlü olmak sevdasıyla yapılması. Pembe Flamingolar’ın finalinde rakiplerini ölümle cezalandırırken basın önünde kendisini Tanrı ilan eden Divine’dan Trump Amerika’sına eğlence sektörü ve siyasetin ortaklığı, inanmayacaksınız ama –hem de Trump’ın başkanlık görevine geldiği seçimlerde– bağımsız aday olan Joe Exotic’in hikâyesine ne kadar da uyuyor. Ne büyük bir hayvanat bahçesi işleterek, ne şarkı söyleyerek, ne kendi televizyon kanalını kurarak ne de siyasete atılarak kazanamadığı şöhreti, 19 suçtan hüküm giyip hapse girdikten sonra bu belgesel sayesinde elde etmesi belki ironik, belki de tipik bir Amerikan Rüyası.
Tiger King’in gördüğü müthiş ilgi yedi bölümlük belgeseli tam anlamıyla bir fenomene dönüştürdü. Haftalardır sosyal medya Tiger King GIF’leri, ‘meme’leri ve tartışmalarıyla kaynıyor. Hattâ iddia edildiğine göre, Ryan Murphy aynı hikâyeyi kurmaca bir film veya dizi olarak yeniden çekecekmiş. Joe Exotic’i ise Rob Lowe oynayabilirmiş. Ancak dizinin hayranları tüm karakterler için oyuncu seçimi yapmışlar bile. Joe Exotic rolüneyse en çok Matthew McConaughey’yi yakıştırıyorlar. Tüm bunlar Tiger King’in ne kadar halis muhlis bir Amerika portresi olduğunu bize tekrar hatırlatıyor. Gerçekten de Pembe Flamingolar’ın belgesel versiyonu sanki. Waters’ın filminde “Herkesi öldürün” diye salık veren Divine’ın kahramana dönüşmesi bir şakayken, Tiger King’de izlediklerimiz ne yazık ki gerçek. Amerikalı bir arkadaşımın dizi hakkında konuşurken biraz da dalga geçerek söylediği gibi; “Joe Exotic gerçek bir Amerikan kahramanı!”
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde gazetecilik eğitimi alırken, 2000 yılında, Sinema Dergisi'nin kadrosuna editör göreviyle dâhil oldu ve profesyonel sinema yazarlığına başladı. 2009-2013 yılları arasında yazı işleri müdürlüğünü üstlendiği Sinema Dergisi'nde 13 yıl boyunca düzenli yazmaya devam etti. Bugün sinema yazılarına Altyazı ve Milliyet Sanat'ta devam ediyor.