Şu An Okunan
Uncharted: Pusulası Şaşmış Proje

Uncharted: Pusulası Şaşmış Proje

Uncharted

Aynı adlı popüler video oyunu serisinden uyarlanan Uncharted, Indiana Jones’tan bu yana sinemanın sık sık konu ettiği kayıp hazine avcıları temasını takip ediyor. Uzun zamandır merakla beklenen film, temanın çelişkilerini aşmaktan uzak bir yapım.

Video oyunları ve bunların sinema uyarlamalarıyla ilgili şöyle bir çelişki var: Bu oyunlar zaten günümüzde mümkün olduğunca sinemasal bir anlatım tarzıyla yaratılıyorlar. Bu oyunların yaratıcıları gerek grafik kalitesi, gerek öykü anlatımı, gerekse de biçimsel özelliklerle çıtayı kaliteli sinema filmlerinin yanına koyarak yola çıkıyorlar. Sonra Hollywood zaten kendi içinde kusursuzca bir üslupla inşa edilmiş bu video oyunlarının yakaladığı popülariteye sırtını yaslayacak şekilde sinema uyarlamalarına soyunuyor ve zaten hayli sinemasal biçimde üretilmiş bu oyunlar “tavşanın suyunun suyu” şeklinde bu sefer sinemaseverlere servis ediliyor. Kanımca, her anlamda mükemmel formülü yakalamış olan video oyunlarının sinemaya aktarıldığında yarattığı tatminsizlik de aynı lezzeti beyazperdeye taşıyamamalarından kaynaklanıyor. Bu, aynı adlı PlayStation oyunundan uyarlanan Uncharted (2022) için de ziyadesiyle geçerli. Zaten sinema keyfi yakalamak için yaratılan oyun, bir de sinemaya uyarlandığında aynı tadı vermiyor!

Indiana Jones Mirası

2000’li yılların en sevilen macera oyunları serilerinden biri olan ‘Uncharted’, Indiana Jones’un mirasçısı bir anlamda. Nathan Drake ve mentoru Victor Sullivan’ın maceraları, Lara Croft’tan beri egzotik mekânlarda hazine avcılığı yapmaktan büyük haz alan video oyunu tutkunları için yepyeni ve keşfi heyecan verici bir deneyime dönüşmüştü. Uzun süredir de yapımcı Avi Arad tarafından sinemaya aktarılmak için canla başla üzerinde çalışılıyordu. Ancak yıllardır oyunun hayranları tarafından merakla beklenen ve nihayet karşımıza gelen film değil hayranları tatmin etmek, ortalama bir sinemasever keyfi yaratmaktan dahi uzak görünüyor.

Filmde Nathan Drake (Tom Holland) ve Victor Sullivan (Mark Wahlberg), adını tarih kitaplarından iyi bildiğimiz kâşif Macellan’ın kayıp altın hazinesinin peşine düşüyorlar. Barselona’da onlara genç, güzel ve akıllı Chloe (Sophia Ali) de katılıyor. Uzun süre birbirlerine şüpheyle yaklaşarak ilerleyen üçlünün önündeki en büyük engel ise hazinenin aile yadigârı olduğunu iddia eden İspanyol mirasyedi Moncada (Antonio Banderas) ve onun hazineyi ele geçirmek için tuttuğu gözü kara yardımcısı Braddock (Tati Gabrielle). Hazine için hep birlikte egzotik diyarlarda canları pahasına büyük bir rekabete girişiyorlar. 

Uncharted

‘Uncharted’ her ne kadar sinemaya yeni uyarlanmış olsa da, kayıp hazine avcılığı Indiana Jones’tan bu yana, yani yaklaşık kırk yıldır birçok filmde karşımıza çıktı. Bunlar arasında Lara Croft: Tomb Raider (2001) gibi video oyunundan uyarlananlar da var. Mumya’dan (The Mummy, 1999) daha yeni izlediğimiz Jungle Cruise’a (2021) birçoğu vasat olarak nitelendirilebilecek örnekler arasında bile Uncharted pek fazla parlak fikir barındırmıyor. Neredeyse bir alt türe dönüşen ve yakında gelecek Sandra Bullock’lu Kayıp Şehir (The Lost City, 2022) ve beşinci Indiana Jones macerasında da tanık olacağımız üzere, günümüz insanının kısa yoldan köşeyi dönme hayalini besleyen bu fantezilerin şu sıralar revaçta olduğu da kesin öte yandan. 

Bu filmlerden alışık olduğumuz üzere genellikle beyaz adamın “renkli” insanların diyarında onların canlarını ve mallarını yağmaladığı fanteziler penceresinden bakacak olursak; Uncharted burada da sınıfta kalıyor. Batılıların “ilkellerin” hazinelerine ve tarihî eserlerine merakı bu tip filmlerde hiç şaşmadan tanık olduğumuz o açgözlü bakış açısından yana ilerliyor. Klasik Batılı bakış açısıyla üretilen bu filmler arasında, birkaç çarpıcı aksiyon sahnesini dışarıda bırakırsak, Uncharted’ı öne çıkartacak hiçbir özellik yok. Nathan ve Sully hazineyi ele geçirmek için Filipinler’e kadar ortalığı darmaduman ederek ilerlerken, neredeyse doğru dürüst tek bir “yerli” insana rastlayamıyoruz. İşin ilginç yanı, film bir yandan kadın kahramanları dışlayarak cinsiyet açısından, bir yandan da kötü adam tercihleriyle ırksal açıdan politik doğruculuğa hiç yanaşmıyor. 

İşlemeyen Formül

Yıllar içerisinde yarım düzineden fazla yönetmen eskiten projenin başına en son kiralık bir isim olarak Ruben Fleischer gelmişti. Fleischer’ı Zombieland (2009) ve Çaylak Soyguncular (30 Minutes or Less, 2011) gibi ergen komedileriyle tanımıştık. Kendisi en son Venom: Zehirli Öfke’yi (Venom, 2018) de benzer sulara çekerek büyük bir gişe başarısına erişmiş lakin eleştirel anlamda pek takdir görmemişti. Gelgelelim, Uncharted’da bu formül işlemiyor ve Nathan ile Sully arasında kurulan ergence ilişki baştan sona sırıtıyor. Üstüne bir de bu roller için seçilen Tom Holland ve Mark Wahlberg’ün karakterlerine hiçbir dramatik üslup katmayacak şekilde beden vermeleri filmi daha da sıradanlaştırıyor. Açıkçası Fleischer yönetmen olarak böylesi ciddi bir uyarlama için fazlasıyla hafif bir tercih olmuş. 

Uncharted’ın yaratıcıları şuradaki ironiyi de göremiyorlar: 500 yıl önce Coğrafi Keşifler esnasında Batılıların Doğuluların zenginliklerini yağmalaması günümüzde Uncharted gibi serüvenlerde kaldığı yerden devam ediyor. Hiç utanmadan bundan keyif alan beyaz adamın maceralarını da bize ballandıra ballandıra anlatmaları, art niyet değilse de en iyimser tahminle akıl tutulması.


Uncharted, 11 Şubat’tan itibaren sinemalarda.

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.