Puffball: The Devil’s Eyeball

Festivaller, ödüller, eleştirmenler, gişe… İşte bu değerlendirme kriterlerinin her birinde ayrı ayrı başarısız olmuş; kısmen “bu ne yahu?” denmiş bir film. Puffball: The Devil’s Eyeball’u (2007) izleyen az sayıdaki seyircinin yine az bir miktarı için ise, yine o akıldan çıkmayan Nicolas Roeg filmlerinden biri söz konusu. Fay Weldon’ın romanından uyarlanan Puffball, çok sıradan ve çok tuhaf bir film. Hem görsel olarak hem de doğal olanla doğaüstünü ters bir köşeden eşleştiren içeriğiyle. Aynı zamanda hem mitik ve hem de mitlere karşı oluşuyla. Örtük kara mizahıyla. Roeg en iyi filmlerinde olduğu üzere sosyoloji, felsefe, siyaset ve psikolojiye odaklanmadan, manevi olanın peşine düşüyor. Bunu da ihtiyar dâhilere özgü bir özgüvenle, dümdüz yapıyor. Yaşamın büyüleyici ve ürkütücü döngüsünden bahsederken cenin, rahim, sperm gibi biyolojik detayları şiirsel biçimde kadrajına dahil ediyor. Olaylar İrlanda kırsalında geçmekte. Şehirli bir çift, çiftçi bir ailenin yanındaki eve taşınıyor. İşin içine pagan büyülerinin karıştığı süreci, kadınlar arasındaki amansız doğurganlık rekabeti sürüklüyor. Nicolas Amca şöyle der gibi: “Yaşamı anlayın. Ama bir şey bilmediğinizi de bilin.”

Kültür-sanat gazeteciliğine 1999’da Radikal’de başladı. Sanat etkinlikleri düzenledi; radyo için müzik programı hazırlayıp sundu; kamera arkası belgeselleri ve kısa video’lar çekip kurguladı; sinemadan esinlenen iki sahne performansı yazıp yönetti. Haziran 2019 - Şubat 2022 tarihleri arasında Altyazı Sinema Dergisi'nde editörlük yaptı. SİYAD ve FIPRESCI üyesi.