Alan Berliner’in 1996’da babası hakkında çektiği ‘Kimseyi İlgilendirmez’, aslında daha çok kendisiyle babası arasındaki çekişmenin filmidir.
Yaz sayısında geniş bir dosyayla ele aldığımız Kieslowski sinemasının en önemli parçalarından olan ‘Öldürme Üzerine Kısa Bir Film’ gündeme de ışık tutan, güncelliğini kaybetmeyen bir film.
Michael Powell ve Emeric Pressburger imzalı ‘Aşk ve Ölüm’ (1946), 1945 yılında Almanya’ya yapılan taarruzda uçağı hasar gören bir İngiliz pilotun hikâyesini anlatır.
Paolo Sorrentino’nun ‘Muhteşem Güzellik’le ortaklıklar taşıyan filmi ‘Gençlik’i ilginç kılan, Fellini’yi hatırlatırcasına çok karakterli, çok bakışlı bir yapı kurması ve saçmalığa alan açan bir şölen havası yakalaması.
Dostoyevski’nin itiraf geleneğini kökten sarstığı romanı ‘Yeraltından Notlar’, Zeki Demirkubuz’un elinde de itiraf temelli bir filme dönüşüyor.
Fırat Yücel, Altın Portakal’da yaşanan sansür tartışmalarını geçmişteki benzer vakalarla birlikte ele alarak, bugün yaşananları anlamlandırabilmemiz için öncelikle hangi soruları sormamız gerektiğine bakıyor.
Eylül sayımızda Tayfun Pirselimoğlu’yla ‘Ben O Değilim’i konuştuk’. Pirselimoğlu, başka birinin yerine geçmenin dayanılmaz cazibesini ve sıradanın korkunçluğunu anlattı.
Muhteşem Güzellik, hayat denilen şölene efkâr ve bilgelikle bakan eski bir yazarın peşinden Roma sokaklarında, dost meclislerinde ve çılgın partilerde geziniyor. Paolo Sorrentino ’nun İtalyan sinemasının altın çağına referanslarla örülü filmi geçtiğimiz günlerde Yabancı Dilde En İyi Film Oscar’ını kucakladı.
Altın Portakal’da Ulusal Yarışma’da yer alan ‘Kısa Film’ ve ‘Uvertür’, mütevazı evlerin içinde de anlatılmaya değer meselelerin olduğuna işaret eden; bolca yanılarak, düşe kalka yapılacak filmlerin de bir anlamı olabileceğini kanıtlayan yapımlar.
‘Uzak İhtimal’den sonra büyük şehrin varoşu olarak nitelediği taşraya uzanan Mahmut Fazıl Coşkun, ‘Yozgat Blues’un romantik bir film olmaması için çabaladığını söylüyor.
Laurent Cantet’nin son filmi Can Ateşi, 1950’ler New York’unda erkek egemen düzene kafa tutan bir çetenin öyküsünü anlatıyordu. İstanbul Film Festivali’nde bir araya geldiğimiz yönetmenle, dayanışmayı, direnişi ve nostaljiyi konuştuk.
Mike Figgis, sinemanın bugünü, dijital teknolojinin olanakları ve arızaları üzerine laflamak için bulabileceğiniz en doğru yönetmen belki de. Son filmi Gördüğüne İnan’da (Suspension of Disbelief) soruyor, biz de ona soralım: Peki sinema nedir, ne işe yarar?
FIRAT YÜCEL – Son dönem Romanya sinemasının karakteristik özelliklerini taşıyan ama belli açılardan kendine has bir dil de yakalayabilen bir yönetmen Cristian Mungiu. Yeni filmi Tepelerin Ardında’yı, Altın Palmiyeli filmi 4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün’le birlikte düşünülsün diye çekmiş sanki.
Yeşim Ustaoğlu’nun yeni filmi Araf’ta iş ve ev arasında sıkışmış, yirmi dört saatlik vardiyalarla çalışan insanların hayatlarına usulca giriyor kamera. Sonra, hikâyesini çok duyduğumuz ama pek tanımadığımız genç bir kızın, Zehra’nın duygu dünyasına bakıyor. Ustaoğlu’yla Araf’taki aşkı ve bedellerini konuştuk.
FIRAT YÜCEL – Yann Martel’in çok satan romanından Ang Lee’nin sinemaya uyarladığı, uzun bir süredir heyecanla beklenen Pi’nin Yaşamı, kitabın inanç meselesi ile ilgili didaktik tavrını 3D teknolojisinin de yardımıyla neredeyse bir dayatmaya dönüştürüyor.