Şu An Okunan
Fatma Girik: “Starlık Doğuştan Gelir”

Fatma Girik: “Starlık Doğuştan Gelir”

Fatma Girik

Yeşilçam’ın en başarılı ikililerinden biri, Fatma Girik ile Memduh Ün 2004 yılında Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi’ne konuk olmuştu. O gün İbrahim Türk moderatörlüğünde yapılan söyleşide Girik tüm samimiyetiyle, Ün’le tanışma ve sinemaya başlama serüvenini de anlatıyordu. Sinemamızın “dört yapraklı yoncasının” bu unutulmaz yıldızını, kendi sözlerinden bir bölümle anıyoruz.

Fatma Hanım, sizin sinemaya girişiniz tesadüfen mi oldu?

Fatma Girik: Aslında tesadüfen ama Memduh kadar uzun senelerimi vermediğim ve çocukluktan başladığı için biraz farklı diyelim. Daha çok dansöz olmak istiyordum. Gençliğimde Yedi Kardeşe Yedi Gelin (Seven Brides for Seven Brothers, 1954) filmi vardı. Dans edip şarkı söylüyor, bu arada da rol yapıyorlardı. İşte ben bu tür şeylerde oynamak isterdim. 12 yaşlarındaydım, tahta bir evde oturuyorduk. Evin dört odası vardı. Her odasında bir aile otururdu. Biz de en üstte, arka tarafta, bahçeye bakan bir odada otururduk. Tam karşımızdaki odada da, Yeni Sabah gazetesinde işçi olarak çalışan bir adamcağız vardı. Bize her gün Yeni Sabah gazetesi getirirdi. O çalışmadığı günler figüranlık yapıyormuş. Biz fakiriz, annem genç bir kadın. Ben 12–13 yaşındayım ama beni pencereden bakarken görenler, büyük bir kızmışım gibi istemeye geldiler. Biz hep beraber Memduh’un filmine (Zeynep’in İntikamı) figüran gittik. O dönem İstanbul Lisesi’nin orta bölümüne yeni yazılmıştım. Annem, hep öğretmen olmamı istemişti. Anneme geçen gün “İyi ki öğretmen olmamışım, sürünecektik” dedim. Memduh’un filmine bir iki kez figüran gittikten sonra annem beni göndermemeye başladı. Babam, “ne istiyorsa onu yapsın” dedi. Ondan önce de bir gün masa başında oturuyorduk, babam gazete okuyordu. “Baba ben artist olmak istiyorum.” dedim. Gazete bir müddet öyle durdu, sonra aşağıya indirdi, dedi ki: “Bana bak her ne halt olmak istiyorsan ol, ama adam gibi bir şey ol.” Ardından Memduh’un ve Atıf Yılmaz’ın filmlerinde figüranlık yaptım. Sonra Kemal Film’e gittim. O zamanlar Kemal Film’e figüran gitmek bile ayrıcalıktı. Feridun Karakaya orada makyözdü. Bütün pudraları yüzüme vuruyor, boyaları yüzüme sürüyor, belki burada istikbali vardır diye beni Osman Seden’e beğendirmeye çalışıyor. Osman Seden “Yok, olmaz böyle” dedi. O panonun arkasında öylece kaldım. Ama kapıdan kovsalar pencereden gireceğim. Sonra Memduh Ün başrolünde Ayhan Işık’ın oynadığı Ölüm Peşimizde (1959) için beni çağırdı.

Memduh Ün: Burada bir saptama yapmam gerekiyor. O sıralarda Bir Serseri’yi (1959) çekiyorum. Tünel’e giderken bir tane bar var. Sabah oradan figüran getirdiler. O zamanlar çok kötü bir şey yapıyorduk. Şimdi düşündüğüm zaman hâlâ çok rahatsız oluyorum. Diziyorduk onları sıraya; “sen, sen gel” diyorduk, ötekilere de “siz gidin, yaramazsınız”. Bu yöntem o zaman çok yaygındı. Figürancıya “altı tane şöyle kadın, on tane böyle erkek istiyoruz” diyorduk. O da istediğimizin tamamen dışında manavın mostranın altına kötü malları koyduğu gibi bir şey gönderiyordu. Yine figüranları getirmişler, baktım güzelce bir kız var. Üzerinde ipek bir bluz var. Sene 1956. Galiba Fatma 13–14 yaşında. Dedim ki; “Şuna bak, beyaz da giymiş, boynuna bir şey bağlayayım da bara koyayım.” İlk kez Fatma’yı öyle oynattım.

Fatma Girik

Fatma Girik: Hemen Neriman Köksal kalktı: “Ben onun boynuna hemen bir eşarp koyarım” dedi. Saçımı da taradı. Sonra böyle bir sürü filmde farklı firmalarda oynuyorum. O filmler de Alkazar Sineması’nda oynuyordu. Karşısında da Saray Sineması var. Bakıyordum, “Allahım” diyordum, “benim burada ne zaman filmim oynayacak!”. Bir gün beni Melek Film çağırdı. Belgin Doruk’la Esat Mahmut Karakurt’un Ömrümün Tek Gecesi (1959) filminde köylü kızı rolünü oynayacağım. “Burada başrol oynayacağıma gider ikinci kızı oynarım, varsın filmlerim Saray Sineması’nda gösterilsin”, diye düşündüm. Sonra Memduh, Antalya’da çekeceği bir film için beni çağırdı. Bir sürü artist çağırmış, kimse gitmemiş “Bir de şuna bakalım, belki oynatırız” demiş. Yazıhanesine gittim. Ayaklarını masaya koymuş: “Biz film yapacağız. Senin gibi bir kız arıyoruz, şu kadar para vereceğiz, evet mi hayır mı?” dedi. “Hayır” deyip çıktım. Aradan seneler geçti, bir gün Reha Yurdakul’un evinde bir telgraf gördüm. “Kimse gelmiyor, o kıza istediği parayı verin, getirin” demiş. Bunun üzerine filmde oynadım. Sonra uzun bir müddet beni oynatmadı. Çeşitli firmalarda süründüm. Sonra Memduh beni Uğur Film’den çağırdı. Ayhan Işık’la oynatacakmış. Ben Ayhan Işık’la oynamayı düşünemiyordum bile. O günün parasıyla iyi bir para verdi.

Memduh Ün: Filmde Ayhan Işık oynuyordu, kötü adam da bendim. Fatma’yı çağırdık, yine büyük bir para istedi. Polisiye bir filmdi. Filmin adı Ölüm Peşimizde’ydi (1960). Filmin sonlarına doğru ben çok yoruldum. Kavga sahnesi de var. O zamanlar yönetmenler arasında bir dayanışma vardı. İhtiyaç olduğunda gidip birbirimizin filmini çekerdik. Atıf Yılmaz, Lütfi Akad, Halit Refiğ. Lütfi Akad’a dedim ki: “Ben yoruldum, bittim. Kavga sahnesi de var. Hem kavga edip hem de bu filmi çekemeyeceğim. İki günlük iş var, gel şunu çek.” Lütfi filmi çekmeye geldi. O sahnede Fatma ve Ayhan var. Lütfi çekti, sonra bana “Ya Memduh işin mi yok bu yeteneksiz kızları nereden buluyorsun?” dedi. Filmi çekerken gönül meselesi başladı aramızda. Ondan sonra yaptığım Avare Mustafa (1960) filmine Fatma’yı özellikle aldım. Ben oraya aldım diye Kemal Film Mahalleye Gelen Gelin’ de (1960) oynattı Fatma’yı.

Fatma Girik

Memduh Bey’in yapımcılığı kendi kendine öğrenmesi gibi siz de oynaya oynaya oyunculuğu öğrendiniz denilebilir mi? Memduh Bey’in veya başka yönetmenlerin katkısıyla…

Fatma Girik: Tabii ki, Memduh’un büyük etkisi var. İnkâr etmeyeyim, Memduh olmasaydı bugün ben, bilmiyorum…

Yani, star kimliğiniz açısından mı?

Fatma Girik: Hayır, starlık doğuştan gelir bana göre. Tabii ki daha gençsin, küçük bir muhittesin, sinemaya girmen çok zor. Ailenin seni her hafta bir filme gönderecek parası yok. Ama benim içimden geliyordu. Normal hayatımda da mesela ben eve giderken oynayayım diyorum. Taksiye biniyorum yalnız kadını oynuyorum. O arada bakıyorum münasebetsiz şoför oyun havası çalıyor. Ne yapsam olmuyor. Kalkıp oynayacağım. “Kardeş, lütfen kapatır mısın, hiç sevmem” diyorum. Orada bile içimden geliyor. Bu kırk sekiz senedir hep böyle oldu.


Söyleşinin tamamını ‘Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2004’ başlıklı kitapta okuyabilirsiniz.

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.