Şu An Okunan
6 Numaralı Kompartıman: Kendi Gerçeğinle Yüzleşebilmek

6 Numaralı Kompartıman: Kendi Gerçeğinle Yüzleşebilmek

6 Numaralı Kompartıman, Compartment No. 6

Rosa Liksom’un aynı adlı romanından serbest bir biçimde uyarlanan 6 Numaralı Kompartıman, görünürde çok az ortak noktası bulunan iki yabancının uzun bir tren yolculuğu esnasında yavaş yavaş birbirlerini tanımaya ve kendilerini keşfetmeye başladıkları bir yol filmi.

Batuhan Keskin

Finlandiyalı yönetmen Juho Kuosmanen, 69. Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış ödülünü kazanan ilk uzun metrajı Olli Maki’nin En Mutlu Günü’nde (Hymyilevä Mies, 2016), çıkacağı final maçı öncesi hayatının aşkıyla tanışan taşra fırıncısı bir boksöre odaklanıyordu. Yönetmen, senaryosunu Estonyalı senaristler Andris Feldmanis ve Livia Ulman’la birlikte kaleme aldığı 6 Numaralı Kompartıman’da (Hytti Nro 6, 2021) bu kez rotasını Rusya’ya çeviriyor. Kuosmanen’in bu ikinci uzun metrajı, 74. Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü Asghar Farhadi’nin Kahraman’ıyla (Ghahreman, 2021) paylaştı.

6 Numaralı Kompartıman bizi Moskova’daki bir ev partisine davet ediyor ve yirmili yaşların sonundaki Finlandiyalı arkeoloji öğrencisi Laura’yla tanıştırıyor. Bir grup Rus entelektüelin birtakım edebî alıntılarla birbirlerine hitap ettiği bu bohem buluşmada yalnızca uyruğu değil, bilgi birikimi açısından da bir yabancı gibi hissediyor Laura. Yeterince kitap okumadığı ve yazarların isimlerini yanlış telaffuz ettiği için gülüşmelere neden olduğundan kaygıya ve mahcubiyete kapılıyor. Felsefi konuşmalarıyla etrafına ışık saçan profesör sevgilisi Irina’nın ise Laura’nın aksine herkesin ilgisini ve hayranlığını kazandığını görüyoruz. Müzik ve edebiyatla ilgili birçok alıntının havada uçuştuğu ve kahkahaların eksik olmadığı bu partiden Laura’ya kalan nasihat ise şu cümle oluyor: “Geçmişi incelersen bugünü anlaman daha kolay olur.” 

Bu cümle, belki de yalnızca umutsuzca âşık olduğu Irina’yla daha fazla vakit geçirmek için kabul ettiği, binlerce yıllık gizemli petroglifleri göreceği Murmansk’a doğru uzun bir tren yolculuğunun bahanesi oluyor Laura için. Romantik olacağını düşündüğü seyahat, sevgilisinin katılmaktan son anda vazgeçmesiyle sigara ve bayat votka kokusunun sardığı, paslanmış musluklardan suların akmadığı ikinci sınıf bir kompartımanda, çok fazla içki içen ve uygunsuz sorular soran bir maden işçisiyle birlikte yolculuk etmek zorunda kaldığı bir kâbusa dönüşüyor. Farklı sınıflara ait olan, ilk anda birbirlerinden hiç hoşlanmayan bu iki “yabancıdan” derinlikli bir hikâye çıkmayacağını düşünüyoruz. Laura da böyle düşünüyor olacak ki yabancı düşmanı, saldırgan ve küfürbaz biriyle aynı kompartımanı paylaşmaktansa daha kalabalık üçüncü sınıf bir kompartımana geçmeyi yeğliyor; hattâ ilk molada inip Moskova’ya geri dönmeyi dahi düşünüyor. İlk isteği kondüktör tarafından ifadesiz bir yüzle reddedilirken ikinci dileğinden ise yaptığı telefon konuşmasında Irina’nın gönülsüzlüğünü sezince vazgeçiyor. Sırtında çantası ve elinde video kamerasıyla kompartımanına dönüyor, Rus erkekleriyle ilgili tüm stereotiplere uyan Vadim’le kaderine razı oluyor Laura. Başlangıçta kendini o kadar yalnız hissediyor ki, hiçbir zaman layık olduğunu düşünmediği, aralarında gülünç duruma düştüğü partideki insanların görüntülerini seyrediyor özlemle. İdealize ettiği Moskovalı entelektüeller ya da sevgilisi Irina gibi olma arzusuyla yanıp tutuşsa da bunun mümkün olmadığını içten içe biliyor ama kendi basit yaşantısını onlarınkiyle kıyaslamaktan da vazgeçemiyor. Potansiyelini ve limitlerini kabullenemediğinden içine düştüğü yetersizlik sarmalından bir türlü çekip çıkaramıyor kendisini.

6 Numaralı Kompartıman, Compartment No. 6

Yıkılan Önyargılar, Vazgeçilen Toplumsal Roller

Bu noktadan sonra, eğitimli bir üniversite öğrencisi olan ve Murmansk’a sırf merak ettiği petroglifleri görmek için gidebilecek maddi ve manevi konfora sahip Laura ile hayatını sürdürmek için Murmansk’taki bir madende çalışmak zorunda olan Vadim’in iç dünyalarında aslında o kadar da farklı olmadıklarını gösteriyor yönetmen. Önyargılar aşıldığında her ikisi de birbirlerinin dışarıya yansıttığından çok farklı sahip olduğunu anlıyor ve böylece aradaki buzların kırıldığına şahit oluyoruz. Çatık kaşları, tıraşlı saçı ve sakalıyla sert ve kavgacı bir adam gibi gözüken Vadim’in tren raylarında tek başına kartopu oynarkenki çocuksu yanına, Laura’nın kibirli görüntüsünün her istasyonda Vadim’in çocuksu doğasına yenik düşüşüne tanıklık ediyoruz. Kültürlü bir entelektüel rolünü oynayan Laura’nın bu fikri zamanla terk edişini, hayatta kalmak için tek şansının sert bir erkek gibi davranmak olduğuna inanan Vadim’in ise belki de kimseye göstermediği naif kişiliğini Laura’ya göstermesini izliyoruz. İktidar savaşını tamamen bırakmalarıyla birlikte aralarında samimi bir arkadaşlık kurulurken karakterlerimiz birbirleri için âdeta birer ayna işlevi görmeye başlıyor. Böylelikle uzun tren yolculuğu da aslında gerçekte kim olduklarının ayırdına varmalarına olanak sağlayan bir araca dönüşüyor. Görüntü yönetmeni Jani-Petteri Passi, ikili arasında dar kompartımanda oluşmaya başlayan bu sıcaklıkla kontrast yaratacak şekilde karla kaplı, egzotik Rusya manzaralarına çeviriyor zaman zaman 35mm kamerasını. Gerçekten hareketli bir trende gerçekleştirilen uzun çekimler, klostrofobiyi ve saatlerce sürecek bir tren yolculuğunun gerektirdiği sabrı sanki bizim de o kompartımandaymış gibi hissetmemize imkân tanıyor. 

6 Numaralı Kompartıman, Compartment No. 6

İki Benzer Ruh

Sinemanın tesadüfi karşılaşmalar için bir başlangıç noktası olarak tren vagonlarına her zaman farklı bir yer ayırdığı su götürmez bir gerçek. Kısa Karşılaşma (Brief Encounter, 1945), Trendeki Yabancı (Strangers on a Train, 1951) ve Gün Doğmadan (Before Sunrise, 1995) bir çırpıda akla gelen klasikleşmiş örnekler. 6 Numaralı Kompartıman, konusu itibariyle hemen akıllara Linklater’ın kült üçlemesinin ilk filmi Gün Doğmadan’ı getiriyor olsa da Kuosmanen, tren yolculuğu denince akıllarda canlanan “romantik aşk hikâyesi” izleğini takip etmiyor. Bir genç kadın ile erkeği kompartımanda baş başa izleyince izleyicinin kafasında kendiliğinden oluşan romantik ilişkiden ya da cinsel çekimdense iki benzer ruh arasındaki saf bağlantıya odaklanıyor. Merkezine aldığı bu iki karaktere yoğunlaşan film yan yollara sapmıyor, bu sebeple Liksom’un kitabındaki Sovyet Rusya vurgusuna dahi yer vermeyerek kendi hikâyesini 90’lı yılların sonlarına taşıyor. Seyircinin Sovyet Rusya’nın politik iklimine kafa yormasındansa yalnızca bu iki karaktere odaklanmasını yeğliyor. Böylelikle farklı bir zaman diliminde ve dünyanın herhangi bir yerinde benzer biçimde gerçekleşebilecek bir yolculuk inşa ediyor.

Bu yolculuğun nasıl sonuçlandığı, petrogliflerin neyi simgelediği ya da Vadim ile Laura’yı hayatlarının devamında neyin beklediği gibi sorular başka bir yol filminde merak unsuru olarak kullanılabilirdi ama Kuosmanen’inki, önemli olanın varış noktası değil yolculuğun kendisi olduğu hikâyelerden biri. Her iki karakterin de birbirleri sayesinde dönüştüğü, kendi olmayı öğrendiği, niteliklerinin farkına vardığı ve başkalarından kabul görme çabasından vazgeçtiği bir serüven. Hayatlarının amaçsızlığından dem vuran iki yabancının sosyal, kültürel ve sınıfsal farklılıklarına rağmen önyargıların ötesinde birbirlerine baktıklarında ne kadar benzer olduklarını fark ettikleri, belki de ruh eşlerini buldukları sinematik bir masal. Karlı Rusya manzaralarından oluşan atmosferine zıt sıcaklıktaki bu öykü Kuosmanen’in ilk filmi Olli Maki’nin En Mutlu Günü’yle birlikte düşünüldüğünde, kusurları olan, sıradan insanların bakış açılarını, inançlarını ve hayatlarını betimleme konusunda yönetmenin ne kadar hünerli olduğunu gösteriyor ve kendine has anlatımı ve stili olan bir yönetmenle karşı karşıya olduğumuzu müjdeliyor.


6 Numaralı Kompartıman, Başka Sinema salonlarında gösterimde.

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.