Oscar Isaac’in 5 Unutulmaz Performansı
9 Mart 1979 tarihinde Kübalı doktor bir baba ile Guatemalalı bir annenin oğlu olarak Guatemala’da dünyaya gelen Oscar Isaac, oyunculuk kariyerine 1996 yılında, henüz on yedi yaşındayken Illtown filminde figüranlık yaparak başladı. On iki yaşından beri çaldığı gitarından hiç kopmayan Isaac, Blinking Underdogs adlı rock grubunun 2001 yılında dağılmasıyla birlikte tamamen oyunculuğa yöneldi. 2002 yılında Her Şey Parayla Güzel (All About the Benjamins) filmiyle kamera önündeki kariyerine resmen başlayan oyuncu o tarihten bu yana elliyi aşkın film ve dizide rol aldı. Son olarak Bergman uyarlaması Bir Evlilikten Manzaralar (Scenes from a Marriage, 2021) dizisinde bir kez daha dikkatleri üzerine çeken Oscar Isaac’in doğum günü vesilesiyle, kariyerinin unutulmaz performanslarından beşini hatırlıyoruz.
Sen Şarkılarını Söyle
1960’lı yılların New York’unda geçen Coen Kardeşler imzalı Sen Şarkılarını Söyle’de (Inside Llewyn Davis, 2013) Oscar Isaac, hayatını müzik yaparak sürdürebilmek için her yolu deneyen bahtsız, savruk, biraz ukala ama aynı zamanda çok da duygusal bir adam olan Llewyn Davis’i canlandırıyordu. Müzik kadar melankolinin de ön planda olduğu filmdeki rolüyle kariyerinin ilk büyük zirvesine çıkan oyuncu, karakterin her duygusunu başarıyla yansıtmış, üstelik filmdeki şarkıları da kendi seslendirmişti. Llewyn Davis’i tarif ederken “ömür boyu sürecek bir rol” ifadesini kullanıyordu Isaac. Aradan geçen zamanda filmin etkisinden bir şey yitirmemesi, oyuncunun pek de haksız olmadığını kanıtlıyor.
Ex Machina
Dünyanın en büyük teknoloji şirketinde çalışan Nathan Bateman, Ava adında bir robot yaratır. Şirket çalışanlarından Caleb, bu robotun zekâ düzeyini ve bilincini test etmekle görevlendirilir… Turing testini merkeze alan ve 2010’lu yılların en sevilen bilimkurguları arasına giren Alex Garland imzalı Ex Machina’da (2014) Oscar Isaac, dış dünyadan yalıtılmış bir yerde, üst düzey teknolojiye sahip bir dağ evinde yaşayan Nathan’a hayat veriyordu. Kısa saçları ve sakalıyla dikkat çeken, bu gizemli dâhiyi akıllardan çıkmayacak bir performansla canlandıran Isaac, karaktere çalışırken satranç ustası Bobby Fischer ile ünlü yönetmen Stanley Kubrick’ten ilham aldığını söylüyor.
Yıldız Savaşları VII: Güç Uyanıyor
Sinema tarihinin en popüler serilerinden biri olan Star Wars’un son üçlemesinde Poe Dameron karakterine hayat veren Oscar Isaac, direniş ordusunun en iyi pilotunu başarıyla canlandırıyordu. J.J. Abrams bu karakteri tasarlarken ilk film Yıldız Savaşları VII: Güç Uyanıyor’un (Star Wars: The Force Awakens, 2015) ortasında ölmesini planlamış olsa da, daha sonra bundan vazgeçip Black Leader’i hem ilk filmin devamında hem de diğer iki filmde kritik bir karaktere dönüştürmüştü. Tamamen bu karaktere odaklanan çizgi romanlara da sahip olan Poe Dameron’a hayat veren Oscar Isaac, böylelikle bu üçlemenin en çok öne çıkan oyuncularından biri oldu. Isaac’in bağımsız filmlerden büyük bütçeli filmlere geçmesiyle ilgili bir soruya şöyle yanıt verdiğini hatırlatalım: “Ben bir oyuncuyum ve işim hâlâ aynı. Prodüksiyon ne kadar büyük olursa olsun, ‘oyun’ ile ‘kes’ arası hâlâ benim alanım. Orası kutsal bir yer.”
Yok Oluş
Başarılı biyolog Lena’nın gizli göreve gönderildikten sonra bir sene boyunca haber alamadığı kocası Kane, beklenmedik bir şekilde geri döner. Neler yaşadığıyla ilgili kesin cevaplar veremeyen Kane, sağlık sorunları da yaşamaktadır. Lena ve Kane, askerler tarafından bir tesise götürülür. Kane’in tedavi edildiği bu tesiste aynı zamanda, mutasyona uğramış bitki ve hayvanların olduğu Parıltı denilen bölgeyle ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Lena ile dört kadından oluşan gönüllü bir ekip, bu bölgeye girerek kendilerinden önce aynı görevi üstlenen ekibe ne olduğunu anlamaya çalışacaklardır. Ancak Parıltı bölgesinde, umduklarından çok farklı şeylerle karşılaşırlar. Bilinmezlik üzerine kurulu bir bilimkurgu olan Yok Oluş’ta (Annihilation, 2018) Lena karakterine Natalie Portman hayat verirken, Kane’i Oscar Isaac canlandırıyordu. Ex Machina’nın ardından bir kez daha Alex Garland’la çalışan Isaac, hem filmdeki flashback sahnelerinde hem de geri dönüş sonrası kısımlarda gösterdiği performansla akıllarda yer etmeyi başarmıştır.
Kumarbaz
Taksi Şoförü (Taxi Driver, 1976) ve Kızgın Boğa (Raging Bull, 1980) gibi Scorsese klasiklerinin senaristi olarak şöhret kazansa da 70’lerin sonundan itibaren yönetmen olarak da birçok önemli filme imza atan Paul Schrader’ın son filmi Kumarbaz (The Card Counter, 2021), eski bir asker ve kumarbaz olan William Tell’in hikâyesini anlatıyor. Schrader’ın neredeyse tüm senaryolarında olduğu gibi burada da hikâyeden çok karakter öne çıkarken Oscar Isaac filmi âdeta tek başına sürükleyen bir performans ortaya koyuyor. Gerek geçmişe döndüğümüz sahnelerde, gerekse karakterin geçmişiyle yüzleştiği sahnelerde döktüren Oscar Isaac’in kariyerinin en özel parçalarından biri.
Hazırlayan: Tuna Yüksel