Şu An Okunan
Kayıp Hafızanın İzinde: Sinemada Geçmişle Yüzleşme, Yas ve İnkâr

Kayıp Hafızanın İzinde: Sinemada Geçmişle Yüzleşme, Yas ve İnkâr

Pınar Yıldız’ın Metis Yayınları’ndan çıkan kitabı ‘Kayıp Hafızanın İzinde: Sinemada Geçmişle Yüzleşme, Yas ve İnkâr’, sinemanın tarihsel özneliğimizi nasıl şekillendirdiğine 2000’ler Türkiye sineması üzerinden bakıyor.

2000’ler teğet geçen darbe melodramlarına rağmen, televizyonda dallanıp budaklanma imkânı bulan devrim dizilerine sıkça rastladığımız bir dönemdi. Ülkenin değişen -ve krizden ayrı düşünülemeyen- atmosferiyle beraber beyaz perdenin ve ekranın anlattığı şey de sürekli değişmeye başladı: Atatürk filmleri, üç maymunu oynadığımız travmaları merkezine yerleştiren belgeseller, gişe başarısızlığıyla konuşulan “yeni darbe” filmleri, Yeni Osmanlı’nın oyun alanı büyük prodüksiyonlu diziler… Bu kolektif rüya&trans hâli hep aynı kapıya çıkıyor. Ya geçmişi hatırlama, temsil etmede bir düşmanlık arıyor; ya da yakın geçmişin çok ötesinde olan geçmişin bir anda ensemizde nefesiyle bizi kurmasına anlam veremiyoruz. Belki de tüm bu -yeniden- hatırla(t)ma kaosu dilimizden tek bir sorunun dökülmesine sebep oluyor: Ne oluyor!?

Bu kolektif hafızaya ve duygulanma kaosuna “Ne oluyor!?” sorusuyla dalmak güç. Zira insan kelimenin tam anlamıyla kaybolabilir ya da Türklüğün zıt kutuplarından birine mıknatıs gibi yapışabilir. Konu travmatik geçmişle yüzleşmek ve hesap vermek olduğunda kahramanlık ya da “masumluk” miti kuşandığımız Türklük hayatımızın hemen her alanına nüfuz etmiş olsa da, akademisyen Pınar Yıldız bizi sinemanın sınırlarında tutuyor.

Yıldız’ın Metis Yayınları’ndan çıkan çalışması ‘Kayıp Hafızanın İzinde: Sinemada Geçmişle Yüzleşme, Yas ve İnkâr’da, bir hatırla(t)ma aracı olarak sinemanın tarihsel özneliğimizi nasıl şekillendirdiğine ve imge&duygu repartuvarımızı nasıl her gün yeniden koordine ettiğine, 2000’ler Türkiye Sineması üzerinden odaklanıyor.

Kesik

Dört bölüm olarak kurgulanan çalışma, “Estetiğin Politikası: Felaketi Anlatmak Mümkün Mü?” olarak adlandırılan ilk bölümde “temsil krizi” meselesine yer veriyor. Adorno’nun klasikleşmiş “Auschwitz sonrası şiir yazmak barbarlıktır” cümlesiyle kurulan bölüm, sinema ve edebiyat aracılığıyla büyük felaketleri anlatmanın etik ve imkânsızdoğasına değiniyor. Son derece önemli bu, zira masumiyetle yok sayılan ya da yok sayılması için baskı kurulan felaketlerin kurmaca yoluyla “sıradan” hâle gelmesi ya da belgesel aracılığıyla anlatıldığında sanat değerini yitirerek tarihi belgeler haline dönüşmesi, sinemada hatırlamayı ve hatırlatmayı komplike bir mesele haline getiriyor.

“Türklüğün Hatırlama Politikası”, “Türklüğün Hakikatinde Dikiş Tutmayan Bir Kesik” ve “Çözülen Sır: Temsildeki ‘Yara İzleri’” olarak adlandırılan diğer bölümlerde bu komplike durumun izi, 2000’ler Türkiye sinemasında sürülüyor. Mustafa (Can Dündar, 2008), Veda (Zülfü Livaneli, 2010), Dersimiz Atatürk (Hamdi Alkan, 2010) filmlerinin analiziyle Yıldız, bu filmlerin ardından gündemi fazlasıyla meşgul eden “Neden iyi Atatürk filmi çekilemiyor?” sorusunu özdeşleşilemeyen, kurtarıcı baba figürüyle örülen ya da “olumlu Türkiye mizansenine” boğulan kurucu figürün eleştirisiyle cevaplandırmaya çalışıyor. “Türklük krizi”ni Freud, Judith Butler gibi isimlerin yas, melankoli, inkâr gibi kavramlar üzerine çalışmalarıyla katman katman açan Yıldız; Türklüğün ortak travması Balkan Göçü, Çanakkale Savaşı gibi olaylarla aynı tarih skalası üzerinde bulunan Ermeni Soykırımı’na, Fatih Akın’ın 2014 yapımı Kesik (The Cut) ve Atom Egoyan’ın 2002 yapımı Ararat filmleri üzerinden yaklaşıyor. Her iki cephe tarafından eleştirilen filmlerin temsil biçimlerine eleştirel bir mercek tutan yazar; son bölümde ise filmlerin felaket temsilinde aldıkları etik-politik pozisyon ve izleyicinin Türklük çerçevesi üzerinden “Dersim 1938” belgesellerine odaklanıyor.

Metis Yayınları’ndan çıkan ‘Kayıp Hafızanın İzinde: Sinemada Geçmişle Yüzleşme, Yas ve İnkâr’, bir madlenin ağza atılmasıyla başlayan uzun, narin bir yolculuk değil belki. Vahşetin, ötekileştirmenin, unutmanın, unutturmanın, konuşamamanın tarihi bu. Yine de, “Ne oluyor!?” sorusunu kuran bugünle ve geçmişle baş edebilmek için iyi bir başlangıç: Sinemaya hafıza ve duygu kumbarası olarak bakmak için. Hunharca üzerimize geçirilen mitik rollerden birer birer sıyrılmak için. Yüzleşmek için.

Kayıp Hafızanın İzinde: Sinemada Geçmişle Yüzleşme, Yas ve İnkar / Pınar Yıldız / Metis Yayınları / 236 sayfa / Mart 2021

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.