Küçük Adamlar: Kent Dönüşürken Dostluk
Aşk Başkadır filmiyle LGBTİ sinemasının önemli figürlerinden biri hâline gelen Ira Sachs ona ‘New York’un Yönetmeni’ diyenleri haklı çıkaran Küçük Adamlar’da, ergenliğe geçiş döneminde yaşanan o benzersiz dostluk ilişkileriyle kentsel dönüşüm meselesini ustalıkla iç içe geçiriyor.
Bu yazı, Altyazı’nın Eylül 2016 tarihli 164. sayısında yayımlanmıştır.
Yakın dönem Amerikan bağımsız sinemasının öne çıkan yönetmenlerinden Ira Sachs, çoğu izleyici tarafından yeni yeni tanınsa da, aslında yirmi beş yıla yakın zamandır sinema yapıyor. 90’lı ve 2000’li yıllarda, gerek kısa filmleri gerekse uzun metrajlarıyla kazandığı pek çok başarı var: Örneğin 2005’te Sundance’te En İyi Film ödülüne layık görülmüş Forty Shades of Blue gibi. Fakat Sachs, 2007 yapımı Married Life’tan sonra bir süre sessiz kalmış ve beş yıllık bir aradan sonra çektiği Işık Açık Kalsın (Keep the Lights On, 2012) ile sağlam bir geri dönüş yapmıştı. Kendisini uluslararası alanda daha geniş bir sinemasever kitlesinin radarına sokan da bu film oldu. Işık Açık Kalsın’ı 2014 yapımı Aşk Başkadır (Love is Strange) takip etti. Sachs, son dönemde yakaladığı başarıyı, yeni filmi Küçük Adamlar (Little Men, 2016) ile sürdürüyor.
Işık Açık Kalsın ile başlayan dönemi Sachs’in filmografisinde ayrı bir yere koyabiliriz. Sadece yönetmenin son üç filmiyle yakaladığı istikrarlı başarı nedeniyle değil, filmler arasındaki tematik ortaklıklar ve benzer bir sinema dili nedeniyle de mümkün bu. 1996 yapımı ilk uzun metrajı The Delta’da, gey olduğunu çevresinden gizleyen ve kendisini heteroseksüel olarak tanıtan genç bir erkeğin öyküsünü perdeye taşıyan Sachs, daha sonra Forty Shades of Blue ve Married Life ile sorunlu evlilik ilişkilerine odaklanmıştı. Yönetmenin kısmen otobiyografik olarak tanımladığı Işık Açık Kalsın ise uzun süreli bir eşcinsel ilişkinin dinamiklerini incelemekteydi. Berlin Film Festivali’nden Teddy Ödülü’yle1 dönen Işık Açık Kalsın, Sachs’i tekrar kuir festivallerin programlarına soktuğu gibi, daha geniş bir kitleye de ulaşarak o yılın en çok ses getiren bağımsız filmlerinden birine dönüşmüştü. Aşk Başkadır ise 39 yıllık beraberlikleri sonucunda evlenmeye karar veren New Yorklu eşcinsel bir çiftin karşılaştığı sorunları ele almaktaydı. Işık Açık Kalsın’ın ardından gelen Aşk Başkadır, Sachs’i LGBTİ sinemasının önemli isimlerinden birisi hâline getirdi.
Küçük Adamlar ise, her ne kadar Berlinale’de Teddy Ödülü’ne aday gösterilmiş olsa bile, doğrudan LGBTİ temalı bir film değil aslında. Bu noktada Küçük Adamlar’ın konusunu özetlemekte fayda var. On üç yaşındaki Jake’in hayatı dedesinin ölümüyle bir anda değişir. Ailesi, dedesinden miras kalan Brooklyn’deki eve yerleşmeye karar verir. Böylece Jake, okulların başlamasından hemen önce, bir yaz günü, ailesiyle beraber Manhattan’dan Brooklyn’e taşınır. Evin alt katındaki dükkânda yıllardır kiracı olan Leonor’un oğlu Tony, Jake’in bu yeni mahalledeki ilk arkadaşı olur. Kısa zamanda Jake ve Tony ayrılmaz bir ikiliye dönüşürler. Bunda ortak bir hayalleri olmasının da etkisi büyüktür. İkisi de görsel sanatlar ve performans sanatları alanında eğitim veren ünlü LaGuardia Lisesi’ne girmeyi düşlemektedir. Jake resim eğitimi almak, Tony ise oyuncu olmak istemektedir fakat aralarındaki dostluk, aileleri arasındaki bir anlaşmazlık yüzünden önemli bir darbe alır. Leonor’un artık hayatta olmayan dede ile paranın çok da konu edilmediği ayrı bir hukuku vardır. Fakat Jake’in ailesi, yani Leonor’un işlettiği dükkânın yeni vârisleri, bu duruma anlayış göstermekte zorlanırlar. Maddi durumları çok iyi değildir ve tek mal varlıkları olan dükkândan yeterince para kazanamamaktadırlar. Zira kentsel dönüşüm sonrasında dükkânın değeri ciddi anlamda artmıştır. Leonor yeni bir kira kontratı imzalamayı reddettikçe ilişkiler gerilir. Jake ve Tony ise birbirlerine tutunup, ailelerine karşı tavır almaya çalışırlar.
New York’un Yönetmeni
Küçük Adamlar, sinemanın da edebiyatın da ele almayı çok sevdiği, çocukluktan ergenliğe geçiş döneminde yaşanan o benzersiz dostluk ilişkileri üzerine bir film. Bu temaya odaklanan hikâyelerden genellikle eksik olmayan hüzün duygusu, geçmişteki bir kaybın acı tatlı nostaljisi burada da mevcut. Fakat Sachs, bu hissi şehir üzerine güncel politika ve sınıf meselesiyle ustalıkla birleştiriyor. Jake ve Tony’nin arkadaşlığının önündeki en önemli engel sınıf farkı. Nezaket kuralları ve artık hayatta olmayan dedenin hatırı bir süre geçerli olsa da iki aile arasındaki ekonomik koşulların belirlediği hiyerarşi çok geçmeden kendisini gösteriyor. Ira Sachs ve Işık Açık Kalsın’dan bu yana beraber çalıştığı senaryo yazarı Mauricio Zacharias, hikâye örgüsündeki bu düğümü kentsel dönüşümü kullanarak atıyor ve filmi New York’la ilgili güncel bir meseleye de bağlıyorlar.
Küçük Adamlar üzerine yazılan yazılarda kentsel dönüşümün ısrarla anılmasının bir nedeni de Sachs’in bir önceki filmi Aşk Başkadır’ın da aynı konuyla ilgileniyor olması. Aşk Başkadır’da yıllarca beraber yaşadıktan sonra evlenen eşcinsel çift, birdenbire işsizlik ve emlak krizi gibi sorunlarla karşılaşıyor ve maddi güçlerinin yeteceği bir ev bulamayınca akrabalarının veya tanıdıklarının evlerinde misafir olmak zorunda kalıyorlardı.
Sachs’in iki filmdir bu sorunu ele alıyor olması, kendisinin artık bir ‘New York Yönetmeni’ olarak akıllara kazınmasında önemli bir unsur, bunu teslim etmek lazım. Diğer yandan hem Aşk Başkadır’da hem de Küçük Adamlar’da karakterlerin şehri deneyimleme biçimi, dış mekânlarda geçirdikleri zaman filmin anlatısında önemli bir yere sahip. Hem Aşk Başkadır’ın eşcinsel çiftinin hem de Küçük Adamlar’ın başkarakterleri Jake ve Tony’nin evde geçirdikleri sürecin huzurlu olmadığı düşünülünce bu durum daha da belirginleşiyor.
Işık Açık Kalsın ve Aşk Başkadır’ın ardından gelen Küçük Adamlar’ın, bu filmler gibi LGBTİ temalı olmadığını söylemiştik ama üç film arasında bu düzlemde bir bağ da kurmak mümkün. Zira üç film de çevre koşullarının etkisine karşı direniş gösteren insan ilişkileri üzerine kurulu. Bu gelgitli bir aşk ilişkisi, yıllara yayılan ve artık dostluğa dönüşmüş bir evlilik ya da ergenliğe geçmekte olan iki çocuk arasındaki arkadaşlık olabilir. Başka bir deyişle, film Jake ve Tony arasındaki yakınlığa eşcinsellikle ilgili herhangi bir ima yüklemese de benzer şekilde hassas ve çevrenin baskısına direnen bir ilişki söz konusu. Bu nedenle Küçük Adamlar, Sachs’in filmografisinde önceki filmleriyle paralel bir noktada durmakta.
Özellikle bu üç filme bakınca, Işık Açık Kalsın’dan Küçük Adamlar’a doğru Sachs’in filmografisinde giderek gelişen ve hatta kusursuzlaşma kıvamına yaklaşan unsurun gözlemcilik olduğunu söyleyebiliriz. Sachs, gündelik detaylardan faydalanarak karakterlerini usul usul derinleştiriyor, sıradan bir andan seyircideki duygusal etkisi inanılmaz güçlü olacak bir sahne çıkartabiliyor. Küçük Adamlar, Sachs’in önceki iki filmine oranla daha mütevazı ama aynı zamanda daha rafine bir sinema diline sahip. Bu yüzden, başka bir yönetmenin elinde seyirciyi ağlatmak konusunda ısrarcı ve kaba bir melodrama dönüşebilecek hikâyesini son derece zarif, etkisi uzun süre geçmeyen bir finalle taçlandırabiliyor Sachs.
Not
1 Teddy, 1987 yılından beri Berlin Film Festivali çerçevesinde, bağımsız bir jürinin festival programındaki LGBTİ temalı filmleri değerlendirerek verdiği bir ödül.
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde gazetecilik eğitimi alırken, 2000 yılında, Sinema Dergisi'nin kadrosuna editör göreviyle dâhil oldu ve profesyonel sinema yazarlığına başladı. 2009-2013 yılları arasında yazı işleri müdürlüğünü üstlendiği Sinema Dergisi'nde 13 yıl boyunca düzenli yazmaya devam etti. Bugün sinema yazılarına Altyazı ve Milliyet Sanat'ta devam ediyor.