
Theo Angelopoulos, 70’lerde ve öncesinde film çekmeye başlamış olan kuşağın en kıdemli gezginlerinden ve inatla film yapmaya devam eden en büyük yönetmenlerinden biri. Sinemasıyla, her seferinde yeni ama bir öncekini andıran bir yolculuğa çıkan Angelopoulos’un gücü ve tutarlılığı, kendi projesine duyduğu inançtan ileri gelir.

ABBAS BOZKURT – Henüz Carlos Reygadas Karanlıktan Aydınlığa (Post Tenebras Lux) ile Cannes’da En İyi Yönetmen ödülünü almadan önce bir Reygadas portresi çıkarmanın zamanının geldiğini düşünmüş ve Japonya, Cennette Savaş ve Sessiz Işık’ın ardındaki zihni çözümlemeye girişmiştik. Birçok sinefil İstanbul Film Festivali’nde Reygadas’ın toplu gösterimini sabırsızlıkla bekliyor. Filmleri izlemeden önce onun dünyasına dair bir portre…

BERKE GÖL – Kubrick, Altman ve Scorsese gibi ‘büyük’ yönetmenlerin izinden giden Paul Thomas Anderson, Amerikan sinemasının teknik beceriyle anlatım ustalığını buluşturan nadir isimlerinden biri. Anderson’ın, 26 yaşında imza attığı Hard Eight’ten The Master’a tüm filmleri, arızalı adamların ‘görkemli endişeleri’ni perdeye yansıtıyor.