Sundance İzlenimleri I: Dev Bir Pijama Partisi Olarak Sundance
28 Ocak’ta başlayan Sundance Film Festivali bugün sona eriyor. Selin Gürel, festivalin bu ilk dijital deneyimi için gerçekleştirdiği kusursuz organizasyonu, canlı prömiyerler öncesinde açılan sanal bekleme odalarındaki sıcak sohbetleri ve Serhat Karaaslan’ın senaryo dalında Jüri Özel Ödülü kazanan sarsıcı kısa filmi Suçlular’ı anlatıyor.
Tuhaf zamanlar. Dünyanın bir numaralı bağımsız filmler festivalini kanepelerimizden takip ediyoruz. Sundance müdavimleri bu yıl kar fırtınası altında meşhur festival otobüsünün yolunu gözlemek zorunda değil. Tek yapmaları gereken doğru zamanda ekranlarının başına geçmek ve “Şimdi İzle” butonuna tıklamak. Bu yıl kalabalık salonlarda prömiyerler, film kaçırtan etkinlikler, gece kıyafetleri yerine atkı ve berelerin vazgeçilmez olduğu partiler, meşhur fotoğraf çekimleri, uzun kuyruklar yok. Bunlar yerine, bütün gün çıkarılmayan pijamalar, iki film arasında makineye bulaşık yerleştirmeler, sabahın dördünde kalkıp izlenen klostrofobik bir gerilimi kısa bir uykudan sonra kendi kâbusu sanmalar, bebeğiyle birlikte film izlemek zorunda kalmalar ve bol bol “play” tuşu var. Tüm bu kişisel ayrıntıları Türkiye’deki kanepemden nasıl öğrendiğimi merak ediyorsanız, pandemiyle birlikte değişen Sundance Film Festivali kanunlarından ilkiyle tanışmalısınız: Canlı prömiyerlerden 15 dakika önce açılan sanal bekleme odaları.
Katılımcılar arasındaki etkileşimi eskisi kadar canlı tutmak isteyen Sundance, normal bir festivalde film öncesi telefonlarına gömülen kitleyi yine ekranlarının başına ama bu kez birbiriyle iletişime davet ediyor. Filmden 15 dakika önce giriş yaptığınız bu alanda, dünyanın dört bir yanına dağılmış kanepelerden bağlanan kişiler o güne kadarki festival favorilerinden tutun da bulundukları yerde havanın nasıl, saatin kaç olduğuna ve festival deneyimini evde kimlerle yaşadıklarına varıncaya kadar birçok bilgiyi paylaşıyor. “Günaydın”lar “İyi geceler”e karışıyor. “Karlı bir Boston sabahından merhaba” diyen birine “Boston’da üniversiteye gitmiştim, canım Boston!” cevabı geliyor. Biraz hızlı yazmak zorundasınız, çünkü filmin başlamasına sayılı dakikalar var. Sundance kimsenin gözünün yaşına bakmıyor. Tam sohbet koyulaşmışken sohbet alanı kapanıyor ve film başlıyor. Giderayak herkes birbirine iyi seyirler diliyor. Sanal nezaket rekoru diye bir şey varsa, bu sohbet odalarında muhakkak o rekor kırılıyor. Eğer bu odalara girerseniz, filmin sonundaki canlı soru-cevap etkinliğine katılma, dahası yönetmene soru yazma hakkına sahip oluyorsunuz. Normal bir soru-cevap etkinliğinde elinizi kaldırmadan önce yüz kez düşünürken, bu küçük ekranda yazdığınız soru diğer katılımcılar tarafından favorilere eklensin de moderatörün dikkatini çeksin diye tırnaklarınızı kemiriyorsunuz. Bu da bir çeşit klavye delikanlılığı galiba.
Festivalin bu ilk dijital deneyimine kusursuz şekilde hazırlandığı ve katılımcıları da aynı oranda hazırladığını vurgulamak gerek. İlk festival gününden haftalar önce basın mensuplarının film programlarını kesinleştiren, rezervasyonları tek tık’la yaptıran, sitenin nasıl kullanılacağını öğretmek için Zoom toplantıları düzenleyen, aynı soruları sabırla tekrar tekrar cevaplayan, hatta bilgisayarlarımızın teknik yeterliliğini ölçebilmemiz için siteye eski yıllardan bir film yükleyip sistemi test ettiren, cevval bir festival ekibi görev başında. Sundance, başka festivallerin aksine dünyanın hangi bölgesinden katıldığınızı önemsemeksizin, tüm filmleri elinizin altına yerleştiriyor. Film ayıklamak, ülkeler arasına sınırlar çizmek yok. Geçmişte fiziksel olarak katıldığımız festivallerde bile basın mensupları olarak sınıflara ayrılırken, herkesi birer dünya vatandaşı olarak kabul eden ve ulaşılabilirliği tepe noktaya çıkaran bir festival var karşımızda. Pandemiye şükrettiğimiz nadir anlardan biri.
Bir Neslin Dokunulmazlığı…
Filmleri festivale seçilen yönetmenlerin Sundance sahnesinden, alkışlardan, spot ışıklarından, anlık seyirci tepkilerinden mahrum kalmasıysa elbette büyük talihsizlik. Bu yönetmenlerden biri de kısa filmi Suçlular (The Criminals) ile seçkiye dahil olan Serhat Karaaslan. Karaaslan’ın filminde, bir gece vakti evlilik cüzdanları olmadığı için otellere kabul edilmeyen iki genç sevgilinin masum mahremiyet arayışı sahici bir gerilime evriliyor. Cinsel özgürlüğün yolunu gözleyen bir neslin dokunulmazlığı olan kutsallarla mücadelesine dair, sarsıcı bir film Suçlular. Üstelik her şeye rağmen başlangıçtaki masumiyetini kaybetmiyor; karakterlerini bir gecede olgunlaştıran ama onları ezip geçmeyen, kontrollü bir hikâyesi var. Birinci sınıf sanat ve görüntü yönetmenliğinin katkısıyla sağlam bir atmosfer filmi aynı zamanda. Bittikten uzun süre sonra bile rahatsız ediciliğini koruyan ve uzun süre şehir otellerinin önünden geçirtmeyecek türden. 2021’de izlenecek filmler listenize mutlaka ekleyin.
Listenize eklemeniz gereken uzun metrajları da bir sonraki yazıda ele alalım.
Görseller: Ⓒ Courtesy of Sundance Institute
Uzun yıllardır hem basılı hem de dijital yayınlarda sinema üzerine yazıyor. Film eleştirmenliğiyle sevgi-nefret ilişkisi yaşıyor. 2002’de bir dergide yayımlanan ilk kısacık yazısından sonra ipin ucunu kaçırdı. O dergi Altyazı’ydı.