Şu An Okunan
Umut Tazeleyen Filmler: Denizkızları

Umut Tazeleyen Filmler: Denizkızları

Patty Dann’in 1986 yılında yazdığı romandan June Roberts’ın senaryolaştırdığı Denizkızları’nın başrollerinde Cher, Winona Ryder ve Christina Ricci var.

Bu yazı Altyazı’nın 191. sayısında yayımlanmıştır.

‘Kendini iyi hisset filmi’ diye bir tür var; çok azı gerçekten ‘iyi’ hissettirir. Malum, klişelere boğuldukları, kabaca ‘genel ahlak’ diyebileceğimiz toplumsal normları, vasatı sürekli yeniden ürettikleri için anaakımda şöyle ağız tadıyla kendini iyi hissetmek öyle kolay değildir. Benim istisnalarımdan biri Denizkızları.

Patty Dann’in 1986 yılında yazdığı romandan June Roberts’ın senaryolaştırdığı Denizkızları’nın başrollerinde Cher, Winona Ryder ve Christina Ricci var. Bayan Flax, üzerine kürdandan bayraklar iliştirdiği kanepelerden, yıldız şeklinde kestiği sandviçlerden ya da çöp şişlere dizdiği marshmallow’lardan gayrı yemek yapmayı dahi fazlaca meşakkatli bir yatırım olarak gören seksi mi seksi bir kadın. Cher, yani. On beş yaşındaki kızı Charlotte, annesinin peşinde yaşından çok şehir değiştirmiş, hiç tanımadığı babasından hatıra çirkin botlarına ve Yahudi olduğu hâlde Hıristiyan azizlerinin hikâyelerine tutunmaya çalışan bir tuhaf ergen. Fakat içinde uyanan arzular yüzünden rahibelerin iç çamaşırlarının rengini merak etmekten ve kasabanın gizemli yakışıklısı Joe’ya düşmekten kendini alamıyor. Dokuz yaşındaki Kate ise küvet doldurup suyun altında nefesini tutarak rekor denemeleri yapan, okyanusun dibi nasıldır acaba diye merak eden, taş toplayan, yüzme olimpiyatlarına hazırlanan bir kız çocuğu. Yani, ne anne anneye, ne genç kız genç kıza benziyor, ne de kız çocuğu kız çocuğuna. Daha çok, 60’lar Amerika’sında büyümeye çalışan, birbirlerini büyüten farklı nesillerden üç kadın, üç denizkızı.

Denizkızları, Bayan Flax’in köpük dolu küvetinde parmağını Amerikan haritasında rastgele bir noktaya koymasıyla başlıyor. Bu seferki istikametleri Massachusetts’te küçük bir kasaba. Ölüm, diyor, Bayan Flax –ve belli ki hep tekrar ettiği laflardan biri olduğu için ona ânında eşlik eden küçük Kate– geçmişe takılıp kalmak ya da bir yerde gereğinden uzun kalmaktır. Fakat Massachusetts’te “kasabanın orospusu” rolü bu kez genç Charlotte’a düşünce, Charlotte annesinden farklı bir tercih yapıyor ve onun kaçıp gitmesine de engel oluyor, en azından bir süreliğine.

Joe’yla öpüştükten sonra hamile kalmış olabileceğini düşünen bakire Charlotte, nihayetinde arzularıyla barışıyor. Joe’nun “hayatının erkeği” değil sadece arzuladığı biri olduğunun farkında. İlgi alanı Hıristiyanlıktan Yunan mitolojisine kayıyor. Bayan Flax bir süre daha hayatında kalacağı belli olan kasabanın ayakkabı satıcısı Lou’yla ne beraber yaşamayı kabul ediyor ne de evlenmeyi. Kate, şişme havuzunu evin içine taşırken bitiyor film.

Denizkızları’ndaki kadınların metaforu, arabanın kapısına kuyruğunu sıkıştırmış giden bir denizkızı galiba. Anaakımın stereotipik kadınları arasından hâlâ güçlü bir şekilde sıyrılıyorlar. Bir erkek için kasabayı terk etmeyen ya da bir erkek için kasabada kalmayan, hiçbiri bir erkeğe iliştirilmemiş bu üç kadın filmin sonunda, geleneksel aile yemeklerine inat, uyduruk yemeklerini hazırlarken mutfakta beraber dans edip eğleniyorlar. Fonda, “Eğer hayat boyu mutlu olmak istiyorsan güzel bir kadın alma, kendine evlenecek çirkin bir kadın bul” gibi şeyler diyen bir şarkıyla.

Denizkızları (Mermaids, 1990)

Yön: Richard Benjamin

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.