Şu An Okunan
Tunahan Kurt ile Karganın Uykusu Üzerine Söyleşi: ‘Zıtlıkların Gücü’

Tunahan Kurt ile Karganın Uykusu Üzerine Söyleşi: ‘Zıtlıkların Gücü’

Tunahan Kurt’un ilk uzun metrajı Karganın Uykusu, yaşam umudu kalmamış uyurgezer bir adamla oğlunun ilişkisine odaklanıyor. İlk gösterimini Altın Koza’da yapan ve pek çok ödül kazanan filmin yönetmeniyle yapım sürecini, biçimsel tercihlerini, festival yolculuğunu ve seyirci tepkilerini konuştuk.

Söyleşi: Övgü Gökçe


Advertisement

Geçtiğimiz yılın Eylül ayında 30. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin Ulusal Yarışma bölümünde ilk kez gösterilen ve izleyiciden büyük ilgi gören Karganın Uykusu, Sanki Her Şey Biraz Felaket’le birlikte festivalin en fazla ödül toplayan iki filminden biri oldu. En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Görüntü Yönetmeni, En İyi Müzik, Umut Veren Genç Erkek Oyuncu ödüllerinin yanı sıra film, Adana açısından özellikle önem taşıyan Yılmaz Güney Ödülü ve İzleyici Ödülü’nü de aldı. Karganın Uykusu, Adana’dan sonra 34. Ankara Film Festivali’nde En İyi Film ve SİYAD En İyi Film ödüllerinin de sahibi oldu. Filmin özellikle Adana’da bu derece sahiplenilmesinin en önemli sebeplerinden biri yönetmen Tunahan Kurt’un sinema yapma tutkusuna şehrin yabancı olmaması. Mekâna ve atmosfere yoğunlaşan ilgi çekici üslubu ve sürükleyici hikâyesiyle izleyiciyi etkileyen, hikâyenin temas ettiği farklı konularla çeşitli tartışmalar açma potansiyeli de barındıran Karganın Uykusu, yaşam umudu kalmamış uyurgezer bir adamla oğlunun ilişkisine odaklanıyor. Büyük ölçüde yalnız bir yaşam süren baba-oğulun yaşadığı aktarım istasyonuna geçici olarak yerleşen mülteci bir topluluğun gelişiyle farklı bir yön alan olay örgüsü, Karganın Uykusu’nu beklenmedik bir finale taşıyor. Filmi, vizyona girdiği bu tarihlerde yaratıcısı Tunahan Kurt’la konuştuk.

Öncelikle Karganın Uykusu’nun ilk gösteriminin yapıldığı Adana Altın Koza Film Festivali’ndeki atmosferi konuşarak başlayalım mı? Seyircinin filme ilgisi çok büyüktü ve sizi de kentle özdeşleşen bir sinemacı olarak gördüklerini gözlemleme fırsatımız oldu. Adana’da sinema pratiğiniz nasıl başladı? Sizi ilk uzun metrajlı filminiz olan Karganın Uykusu’na getiren süreçten biraz bahsedebilir misiniz?

Adana, tarihi itibariyle birçok yazar, şair, yönetmen, oyuncu yetiştirmiş zengin bir şehir. Şehrin de sinemaya karşı çok ayrı bir ilgisi var. Üniversite zamanlarından beri birkaç kısa film denemem olmuştu ancak bunlar tabii ki biraz eğlenme, meraklarımızı giderme amaçlı yapılan şeylerdi. İlk olarak festivallere katılacak bir kısa film üretme sürecine girmeye başladığımda etrafıma kuzenlerimi topladım ancak yine de istediğimiz, hayal ettiğimiz filmleri üretemiyorduk. Bu dönemde Nuri Cihan Özdoğan ile tanıştık. O da Adana’da kısa filmler üretmeye çalışan sinema âşığı birisiydi. Kendim gibi sinemaya âşık birisiyle karşılaşmak bana çok büyük bir güç vermişti. Nuri Cihan ile beraber ortak bir film üretmeye karar verdik. Beraber senaryosunu yazıp yönetmenliğini yaptığımız 2016 yapımı Sükut isimli kısa filmimizle festivaller gezmeye başladık. Daha sonra bu üretim devam etti. Yönetmenlikleri ayırsak da birlikte senaryo yazmaya ve birbirimizin filmlerine destek vermeye devam ettik. Bu dönemde Can Beslen, Farah Emine Erdem gibi sinemaya gönül vermiş arkadaşlarımızla tanıştık. Kısa filmlerle belli bir tecrübe ve başarı edindikten sonra artık anlatmak istediğimiz hikâyelerin uzadığını fark etmeye başladık. Bu dönemde ben Karganın Uykusu isimli uzun metraj sinema filmimin senaryosunu bitirmiştim. Filmi yapmaya karar verdik ve yine birçoğu şehrimizden olan arkadaşlarımız ile beraber projemizi hayata geçirdik. Şu an Nuri Cihan’ın ilk uzun metraj sinema filmi için çalışmalarımızı sürdürmeye devam ediyoruz.

Film hem atmosferi hem de Ahmet Ağgün’e Adana’da En İyi Erkek Oyuncu ödülü kazandıran Nasip karakteriyle çok beğenildi. Senaryo, mekân seçimleri ve oyuncularla çalışma sürecinde nasıl bir yöntem izlediniz?

Bir yönetmen olarak filmi ilk yazmaya başladığınız andan itibaren oluşturmak istediğiniz atmosfer hayal dünyanızda oluşmaya başlıyor. Ben karanlık bir film yapmak istiyordum ancak bu atmosferin çok ince bir çizgide kalmasını istiyordum. Görüntü yönetmenimiz Ziya Kasapoğlu senaryoyu ve benim kurduğum hayal dünyasını çok iyi okudu. Filmin atmosferine hizmet eden dünyayı çok iyi kurdu. Bu büyük oranda onun başarısıdır. Karganın Uykusu aslında benim hızlı yazdığım bir senaryo oldu. “Güzel şeyler çabuk olur” diye bir söz vardı, sanırım onu yaşadık. Hikâye kafamda ilk şekillenmeye başladığında not almamaya özen gösterdim. İçimde büyümesini ve bir anda dökülmesini istiyordum. Öyle de oldu sanırım. Çekimlerin yapıldığı maden aktarım tesisi benim çocukluğumun geçtiği zamanda faal olan bir aktarım istasyonuydu. Mekânı bilmem ve bazı sahneleri mekâna göre uyarlamam elimi biraz güçlendirdi açıkçası. Ben oyuncularla çalışmayı seven bir yönetmenim. Cast‘ı belirlemeye başladığımız süreçte beraber çalışacağımız arkadaşlarımızdan audition‘lar toplamaya başladım. Ana karakterler kafamda zaten vardı. Onlarla her sahneyi hazırlık sürecinde tek tek çalıştık ve bunları kayıt altına aldık. Akşamları kayıtları izliyor, hataları görmeye çalışıyordum.

Filmin görüntü dünyasını ve atmosferini kurarken görüntü yönetmeninin sizin hayal dünyanızı çok iyi anlamasının belirleyici olduğunu dile getirdiniz. Bir yandan da filmin yapım tasarımında sanat yönetiminin de oldukça etkili olduğunu görebiliyoruz. Filmin üslubunu oluştururken rejiyle ilgili tercihler nasıl gelişti, çok detaylı bir planlamayla mı hareket ettiniz, ya da farklı ve yeni gelişen durumlara dair bir açıklığınız da var mıydı? 

Bir filmi bence başarılı kılan birinci etken ekip arasındaki uyum. Bizim başarımız ekip arkadaşlarımız arasındaki uyumdu diyebiliriz. Filmimiz için oluşturulan ekipler daha sonra birçok projede beraber çalışmaya devam etti. Hatta en son tüm ekip olarak beraber bir reklam filmi çektik. Filmimizin sanat yönetmenliği için Sumru Aytaç ile anlaşmıştık. Ancak kendisi ön hazırlık aşamasında rahatsızlandı ve devam edemedi. Sumru Hoca’nın asistanlığını yapan Görkem Yazgan filme devam etti. Filmin çekim sürecinde ekip arasındaki sinerji ona da yeni alanlar tanıdı ve ilk filminde çok iyi bir performans sergiledi. Tabii Yusuf İnan Güneş’in de bu konuda filme çok ayrı bir desteği oldu. Çekime bir gün kala yaptığı dokunuşlar bizim için unutulmazdı. Yönetmen yardımcısı Elif Reis ile daha önce bir projede karşılaşmış ve iyi bir arkadaşlık ilişkisi kurmuştuk. İlk filmimde de beraber çalışmak istedim. Elif çok çalışkan ve zeki birisi. Ön hazırlık sürecinin tüm aşamalarına dâhil olarak yaşanabilecek aksaklıkları çok iyi notladı ve bizi çekim sürecinde çok iyi koordine etti. Tabii tek tek tüm isimlerden bahsedemiyorum ancak filmin tüm departmanları bence çok iyi bir iş çıkardı. Sizin aracılığınızla hepsine tekrar sonsuz teşekkürlerimi iletmek isterim. 

Filmin hem baba-oğul ilişkisi açısından hem de karakteri çevreleyen toplumsal örgü açısından kurduğu dünya anlatımla ilgili çeşitli zor kararlar barındırıyor muydu? Filmde yan hikâye olarak yer alan mülteci meselesi gibi farklı hassas ve temsil anlamında eleştiriye açık konular mevcut. Bu konulara temas ederken nasıl bir yaklaşım benimsediniz?

Nasip karakteri vicdan azabı ile yaşamaya çalışan bir baba. Küçük oğluna bir aile arayışı içine giriyor. Ona gerçek bir aile bulmaya çalışıyor. Bir babanın evladından ayrılması çok zor bir karar başlı başına. Bu karara en başta kendisini ikna etmesi gerekiyor. Nasip’in yaşadığı çevreden dışlandığını film içinde belirli bir süre sonra anlıyoruz. Bir süre sonra da karakter kendisini toplumdan uzak tutmaya başlıyor. Ben anlatacağım hikâyelerin yaşanmış ya da yaşanması en muhtemel hikâyeler olmasını istiyorum. Karakterin alacağı kararların bir o kadar da zor olmasından yanayım. Sinemada etkili bir anlatım için bu yadsınamaz bir gerçek. Yan hikâye olarak kalan mülteci sorununu hikâyenin içinde olması gerektiği kadar görmemizden yanaydım. Karakter her ne kadar bir sağlık sorunu yaşasa da bunun arkasına sığınsın ve kendisini rahatlatsın istemedim. Karakter kendini cezalandırma yolunu seçiyor. Benim için en hassas olan nokta aslında burasıydı. Ana karakteri sevdirmekten korktum, o yüzden çok ince bir çizgide olmasını istedim.

Tam bu dediklerinizden hareketle çocuk karakteri biraz konuşabiliriz belki. Bu kadar sert bir dünyanın ortasına hem bir çocuk karakter yerleştirmek, hem de bir çocuk oyuncuyla bu tür bir atmosferde çalışmak nasıldı? Maruz kaldığı dünya oldukça zor ve ağır. Bu konuda ne gibi önceliklerle hareket ettiniz, zorlandığınız noktalar oldu mu? 

Ben zıtlıklardan elinden geldiğince yararlanmaya çalışan birisiyim. Siyahın yanındaki beyaz diğer renklerin yanındaki beyazdan daha beyazdır. Bu sert dünyanın içinde bir çocuk görmek beni öyküyü ilk kurmaya başladığım andan itibaren heyecanlandıran bir durumdu. Çocuk oyuncumuz Alperen Aktaş benim kuzenim olur. Çok yetenekli ve sinemaya erken yaşlarda ilgi duyan birisi. Filmde çocuk psikoloğumuz Yasemin Başaranoğlu Küçük filmin ön hazırlık aşamasından itibaren çocuk oyuncumuzla görüşmeye başladı. Gerekli testlerden sonra onun da onayı ile Alperen’le çalışmaya başladık. Alperen, en çok zorlanacağımı düşündüğüm çocuk karakteri o kadar iyi yorumladı ki, neredeyse çok küçük hatalar ile sahneleri bitiriyordu. Alperen’in bu kadar iyi oynayacağını tahmin edebilseydim muhtemelen ona daha fazla sahne yazardım. Bu konuda çok zorlandık diyeceğim hiçbir şey olmadı aslında. Alperen Karganın Uykusu’nda göstermiş olduğu performans ile başka bir sinema filminde başrollerden birini kapmayı da başardı. Yolunun çok açık olduğuna inanıyorum. 

Adana ve sonrasındaki festival gösterimlerinde sizi etkileyen geri bildirimler oldu mu?

Filmin hem yurtiçi hem yurtdışı gösterimlerinde birçok seyirci ile etkileşimlerimiz oldu. Mülteci konusunda ajitasyondan uzak gerçekçi anlatımımızdan dolayı çok fazla tebrik mesajı aldık. Ama bence aldığım en ilginç geri dönüş bir istasyon çalışanından gelendi: “Hocam ilk defa bir yönetmen bizden bahsetmiş, kendi adıma çok sevindim” demişti. Belki ileride aldığımız mesajları sosyal medyada bir post olarak yayınlarız. 

Vizyon yolculuğuyla ilgili beklentileriniz neler? Bu esnada devam ettiğiniz yeni projeler var mı?

24 Mayıs’ta Bir Film’in dağıtımcılığında vizyona giriyoruz. Dağıtımcıların filmimizle ilgilenmesi bizi çok sevindirdi. Sanat filmlerinin Türkiye’de izlenme oranları aslında belli, bu yüzden birçok sanat filmi vizyona girmeden TV ya da dijital platform satışlarına yöneliyor. Biz bu konuda biraz daha şanslı sayılabiliriz. Filmimizin daha fazla seyirciye ulaşacak olması bizim adımıza gayet sevindirici. 

Son bir soru: Karganın Uykusu’nu tasarlama sürecinde çocukluğunuzdaki deneyimler dışında ilham kaynağınız olan filmler, metinler ya da başka kaynaklar var mıydı? Genel olarak sinema yapma tutkunuzda size yön veren yönetmenler kimler? Ya da bu aralar özellikle ilgilendiğiniz, heyecanınızı besleyen çalışmalar neler?

Karganın Uykusu için referans olarak bir film gösterecek olsam Abbas Kiarostami’nin Kirazın Tadı (Ta’m e guilass, 1997) filmini söyleyebilirim. Bu dönemde daha çok dinî kaynaklardan Hz. İbrahim ve oğlu İsmail’in hayatını okumaya çalıştım. Alt metin olarak işlemeye çalıştığım konulardandı. Hatta çocuk karakterimizin adı da buradan geliyor. Genelde bir öykü yazmaya başlamadan önce okumalar yapmaya özen gösteririm ancak Karganın Uykusu için durum tam böyle olmadı. Hızlı yazmam ve hızlı çekmem gerekiyordu. Tek bir yönetmenden bahsedemem ama beni sinemaya karşı heyecanladıran birkaç yönetmen ve filmini sıralayabilirim. Asghar Farhadi’nin Güzel Şehir (Shah-re Ziba, 2004), Kim Ki-duk’un Boş Ev (Bin-jip, 2004), Tunç Okan’ın Sarı Mercedes (1992), Mathieu Kassovitz’in Protesto (La haine, 1995) ve Giuseppe Tornatore’nin Cennet Sineması (Nuovo Cinema Paradiso, 1988) filmleri benim için çok ayrı. Her biri benim sinema yolculuğuma kendi içlerinde ayrı ayrı hizmet etmiştir. Şu an ‘Sineklerin Yasası’ isimli ikinci filmimin hazırlıkları içerisindeyim. Temmuz ayında TRT12 Punto’da finalistiz ve alacağımız dönüşler için şimdiden heyecanlanıyoruz. 2026 yılında yeni filmimizle tekrar seyirciyle buluşmayı hedefliyoruz. 


Karganın Uykusu, 24 Mayıs’tan itibaren sinemalarda.

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.