Gerçekliğin Eridiği Anlar
![](https://media.altyazi.net/wp-content/uploads/2024/12/2000h-all-we-imagine-as-light-still01-c-rapid-eye-movies-1600x900.jpg)
Sana da oluyor mu, böyle hayalle gerçek arasında, gerçekliğin eridiği ya da bazen yırtıldığı anlardan fışkıran bir şeylere tutulma ve ilhamını orada bulma, koruma, saklama hâli?
Sevgili Çiğdem,
Hayal Havuzu için ilk andan beri hayalimde canlanan türlü şeyler oldu. Yıllar yıllar önce heyecanlandığım, halen aklımın bir kenarında duran hayali ‘Fosforlu Cevriye’ uyarlamam mesela. Yıllar içinde ara ara yeniden döndüğüm Suat Derviş’le ilk hemhâl olduğum vakitler tuttuğum notları ‘Külkedisi Manifestoları’ kitabında yayımlamış, kendimce yeni baştan öykülemekten çok hoşlanmıştım. Senaryoya doğru ilerlemek yerine bunun daha yazılası var, sinemasına gelene kadar biraz yazıda kalayım, demiştim. Herhalde bir gün devam ederim. Ayrıca Neriman Köksal ve Orhan Günşiraylı versiyon neşesi ve sürprizleriyle kapı gibi duruyor halen, onunla epey bir süre daha idare edebiliriz, Aydın Arakon’un ruhu şâd olsun. Şimdi bir başka 26 Kasım sabahı yine tatsız tuzsuz uyanmışken Neriman Köksal’ın adamları bir güzel patakladığı sahneler yanıp sönüyor kafamda; tüm kötülere karşı özsavunma konusunda kendisinden ilham alabiliriz sanki.
İlham deyince, üretmek istediğim şeylerle ilgili kurduğum hayallerin, eninde sonunda hep hayatımdaki kadınlarla kesişen fikirlere, duygulara açıldığını söylememe bilmem gerek var mı. Her gün türlü vesilelerle yüzümüzü buruşturtan, içimizi sıkan gerçeklerle baş ederken de, hayal kurabildiğimizi hatırlarken de onların varlığından cesaret almadığım bir an yok. Bu hissi çok iyi bildiğini biliyorum. Peki sana da oluyor mu, böyle hayalle gerçek arasında, gerçekliğin eridiği ya da bazen yırtıldığı anlardan fışkıran bir şeylere tutulma ve ilhamını orada bulma, koruma, saklama hâli? Sahne aynıdır ama bir anda sesler uzaklaşır, Türkan Şoray dumanlar arasından gülümseyerek bakar, her şey donar, gibi bir an. İlk ve tek kısa filmimi tam yirmi yıl önce aynen böyle bir andaki erimeye kapılıp, bir tür gündüz düşünü filme geçirmek için bana omuz veren kadın arkadaşlarımla yapabilmiştim. Yakınlarda hayal edebildiğim yeni hikâye ve fikirlerin ucu da mutlaka kadınlara değiyor. Senin böyle yakalayıp sıkıca tuttuğun, biriktirdiğin hangi fikirler var aklında acaba?
Geçenlerde izlediğim iki film tam da bunu yapıyordu. Tesadüftü belki üst üste gelmesi ama bambaşka üsluplarda, birbirine uzak ülkelerde gelişse de bu hikâyelerin kadınların dünyasından taşmasının bir anlamı olduğuna eminim. İlki bir büyüme öyküsüydü. Her yandan kuşatılmış, sınıfsal çıkışsızlığın içinde kendine bir yol arayan genç, siyah bir kadını izliyorduk ve hayal ile gerçek arasında, ürkütücü denebilecek kadar tuhaf bir karakterle kesişiyordu yolu. Bir süre olaylar, aşina olduğumuz türde bir ‘İngiliz sınıf bilinci filmi’nin gerektirdiği şekilde yer yer punklaşarak aktı. Fakat sonra, aile içi şiddetin doruk noktasını sert bir şekilde temsil eden toplumsal gerçekçi bir anda film birden çatırdadı ve yarıldı. Kendimizi bakış açısına bıraktığımız genç kadının hayatına kabul ettiği o tuhaf karakter dev siyah kanatlarıyla bir kuşa dönüştü. Ve biz daha ne olduğunu anlamadan şiddet faili üvey babadan hepimizin intikamını tek seferde aldı ve sonra onu pençelerinin arasına sıkıştırıp çok uzak diyarlara (herhalde cehennemin dibine) götürdü. Bu derece karanlık ve sert bir sahnenin bu denli ferahlatıcı, neredeyse masalsı bir etki yaratması büyüyen bir kadının cesaretinden mi kaynaklanıyor, bunun üzerine düşünmek güzel olmaz mı?
Peşi sıra izlediğim bir başka filmdeyse olaylar yine yoksul sınıfın derdine tasasına odaklandığımız bambaşka bir mekânda, Mumbai’de geçiyordu. Pırıltısına ilk andan itibaren inandığım ama tevekkülünü biraz fazla bulduğum (hemşire) kadın karakterimiz kendisini bırakıp giden ve sonra sırlara karışan kocasının yokluğunda halen üzgün ve ümitsiz bir yaşam sürüyordu. Yaptığı şeyi koşullara rağmen en düzgün şekilde yapmaya devam etmesinin uyandırdığı saygı ve başka ihtimallere kapalı oluşunu görmenin getirdiği kederle ona ve hayatındaki yakın ilişkilerine eşlik ederken çok beklenmedik bir şey oldu. Sonlara doğru bir yerde, yine filmin baştan itibaren yerleştirdiği toplumsal gerçekçi tonun aktığı sahneler birden buharlaştı, filmde aniden ayrı bir düzlem açıldı. Kadının hiç tanımadığı bir yerde, kıyıya vuran hiç tanımadığı bir adama yaptığı ilkyardımın ardından, hafızasını kaybetmiş bu adama bakarken geçirdiği dakikalar aslen kocasıyla hesaplaştığı oyunlu bir zamana doğru esnedi. Bu kez ferahlatıcı değil iç burkucuydu belki ama başka hiçbir şekilde çıkılamayan bir sıkışmışlıktan film dilinde sıyrılabildiğimiz, kurulu zamanmekânı boşa düşüren, özgürleştirici bir an açıldı önümüzde. Kadın baştan beri içinde tuttuğu nefesi, bu kez dışarı verdi sanki.
Bu tür anlarla yaşayabilir, bu tür anlarda buluşabiliriz dedim ben de kendime ve bu hissin verdiği güçle bunu hemen sana yetiştirmek istedim.
![](https://media.altyazi.net/wp-content/uploads/2024/12/cigdem-kose-ovu-gokce-web-1024x454.jpg)
Sinemacı dostumuz Çiğdem Mater, diğer Gezi Davası tutsakları Mine Özerden, Can Atalay ve Tayfun Kahraman’la birlikte 25 Nisan 2022 tarihinden beri hapiste. Osman Kavala ise kendine yöneltilen suçlardan defalarca beraat etmesine rağmen 1 Kasım 2017’den beri tutuklu. Hayal Havuzu’nu bu karanlık günlerde Çiğdem’e ve tüm Gezi tutsaklarına hayallerimizle yoldaşlık etmek için açtık.
![Avatar](https://media.altyazi.net/wp-content/uploads/2020/10/ovgu-foto.jpg)
Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema-TV Bölümü’nde yüksek lisans yaptı, tezini devrim sonrası İran sinemasında anlatım üzerine yazdı. Ohio Üniversitesi Disiplinlerarası Sanatlar Bölümü’nde sinema ve estetik alanında doktora çalışmalarını sürdürdü; çeşitli üniversitelerde görsel kültür, Türkiye sineması ve ülke sinemalarıyla ilgili dersler verdi. Kurulduğu 2001 yılından itibaren Altyazı Sinema Dergisi ekibine dahil oldu; sinema yazarı, yayın kurulu üyesi ve editör olarak çok sayıda yayında görev aldı ve seminerler verdi. 2011-2023 yılları arasında farklı disiplinlerde sanat programları ve kültürel işbirlikleri geliştirdiği Diyarbakır Sanat Merkezi’nde program koordinatörü ve direktör olarak çalıştı. Halen Altyazı Sinema Derneği’nde yönetim kurulu üyesi olarak görevini sürdürüyor.