Seçimlere Odaklanan 5 Film
3 Kasım Salı günü ABD yeni başkanını belirlemek üzere sandığa gidiyor. Her başkanlık seçiminde olduğu gibi bu aralar da tüm dünya gözlerini ABD’ye çevirmiş durumda. Dört yıl önce ABD Başkanı seçilerek şimdiden yüzyılımızın en çarpıcı olaylarından birine imza atan iş insanı ve televizyon yıldızı Donald Trump’ın tekrar seçilip seçilemeyeceği merakla bekleniyor. Tüm dünyanın karamsarlığa gömüldüğü bu tuhaf yılda yapılacak kritik seçimlerin sonuçlarını beklerken yüzümüzü yeniden sinemaya çeviriyor ve seçim mefhumuna farklı açılardan bakan beş filmi hatırlıyoruz.
Mançuryalı Aday / The Manchurian Candidate
Yön: John Frankenheimer
Richard Condon’ın aynı adlı romanından uyarlanan Mançuryalı Aday (1962), siyasi gerilim filmleriyle tanınan usta yönetmen John Frankenheimer’ın imzasını taşıyor. Soğuk Savaş’ın yarattığı paranoya atmosferini siyasi bir komplo hikâyesi üzerinden ele alan film, komünistler tarafından “beyinleri yıkanan” bir grup askere odaklanıyor. Beklenmedik bir şekilde siyasi olarak yükselişe geçen Kore Savaşı gazisi Raymond Shaw etrafında gelişen hikâye, 2004 yılında Jonathan Demme tarafından yeniden beyazperdeye uyarlanmış, söz konusu savaş ise Körfez Savaşı olarak değiştirilmişti. Başrollerinde Frank Sinatra, Laurence Harvey ve Janet Leigh gibi isimlerin yer aldığı Mançuryalı Aday, eleştiri oklarını iktidar uğruna her yola başvuran politikacılara yönelten bir siyasi gerilim.
Başkanın Bütün Adamları / All The President’s Men
Yön: Alan J. Pakula
Sinema tarihinin en meşhur gazetecilik filmlerinden Başkanın Bütün Adamları (1976), 20. yüzyılın en büyük seçim manipülasyonlarından birisine, Watergate skandalına odaklanır. Başkan Richard Nixon’ın yeniden seçim kampanyası için oluşturulan komitenin karıştığı yolsuzlukları ortaya çıkaran iki genç gazetecinin hikâyesini anlatan film, yılların eskitemediği bir klasik. Dustin Hoffman ve Robert Redford’ın unutulmaz performanslarıyla Carl Bernstein ve Bob Woodward’a hayat verdiği Başkanın Bütün Adamları, 49. Akademi Ödülleri’nde sekiz dalda Oscar’a aday olmuş ve törenden dört ödülle ayrılmıştı.
Başkanın Adamları / Wag the Dog
Yön: Barry Levinson
Seçim kampanyası ile seçimleri manipüle etmek arasındaki, etik açıdan son derece ‘kalın çizgi’nin pratikte sıklıkla aşıldığı malum. Başrollerini Robert De Niro ile Dustin Hoffman’ın paylaştığı kara komedi Başkanın Adamları (1997), bu acıklı fakat kanıksanmış gerçeği en net biçimde perdeye taşıyan filmlerden biri. Filmde mevcut ABD başkanının tam da başkanlık seçimleri öncesinde bir seks skandalına karışması üzerine, Beyaz Saray gündemi değiştirmek adına, işi Hollywood yapımı sahte bir savaş sahnesi prodüksiyonunu haber olarak servis etmeye kadar vardırıyor. Ve Saray’ın kullandığı ‘milliyetçi duyguları sömürme’ kartı, her zamanki gibi dikkatleri gerçeklerden başka yöne çevirmeyi başarıyor.
Seçimler / Election
Yön: Alexander Payne
Amerikan toplumunun gündelik yaşamına dair güçlü gözlemleriyle küçük hikâyeleri büyük ölçekte işleyen Alexander Payne, Seçimler’de (1999) de, bir lisede okul başkanı seçimi sürecinden yola çıkarak ülkenin seçim kampanyalarına ve karanlık siyasetine bakıyor. ABD toplumunu “oy vermeyi umursamayışı” üzerinden hicveden filmde seçimlerde en yetkin olanın değil, en popüler ve ahlaksız olanın öne çıkışına tanık oluyoruz. Neden bir başkan seçmeleri gerektiğini bile kavrayamayan gençlik üzerinden ülkenin siyasi şuursuzluğuna atıf yapan filmdeki seçim kampanyasında, kitlesel ilgiyi de “oy vermeyin” çağrısı yapan kişi toplayacaktır.
Milk
Yön: Gus Van Sant
Milk (2008), 70’li yılların ABD’sinde eşcinsel hakları için mücadele eden, ülkede resmî bir makama seçilmiş ilk açık LGBTİ+ birey olan Harvey Milk’in gerçek öyküsüne odaklanıyor. Milk’in kırkıncı yaş gününden kırk sekiz yaşında öldürülmesine uzanan süreci zamanda gelgitlerle ele alan film, bir yandan alışıldık biyografi kalıplarına uyarak kullanarak Harvey Milk’in siyasi kariyeriyle özel hayatı arasında mekik dokurken, bir yandan da bu sürecin ABD siyasetinde yarattığı köklü dönüşümü gözler önüne seriyor. Gus Van Sant’ın ölüm, yalnızlık, bireyin kendini gerçekleştirme çabası gibi favori temaları etrafında dolaşan filmdeki rolüyle Sean Penn, En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar ödülü kazanmıştı.