Şu An Okunan
Genç Pehlivanlar: Pehlivan Ocağı

Genç Pehlivanlar: Pehlivan Ocağı

Henüz ergenlik çağında olan bir grup gencin hayatlarını spora adamaları ve bunun için yaptıkları çetin çalışmaları anlatan Genç Pehlivanlar, Türkiye’deki erkeklik hâllerini farklı boyutlarıyla ele alan Mete Gümürhan imzalı bir belgesel.


Bu yazı, Altyazı’nın Ocak 2018 tarihli 179. sayısında yayımlanmıştır. 


Mete Gümürhan’ın Genç Pehlivanlar’ı Türkiye sinemasının bu alandaki kısır üretimi göz önüne alındığında bir ‘spor filmi’ olarak kayıtlara geçirilebilir hiç kuşku yok ki. Ama işte mevzu spor da olsa dönüp dolaşıtp toplumsal meselelerin bir noktasına gelmek zorunda kalıyor. Serdar Akar’ın Dar Alanda Kısa Paslaşmalar (2001) filmi örneğin, futbolun “arsadan borsaya” transfer olduğu bir dönemi mahalle kültürü içinde ele alıyordu. Emre Şahin’in Takım: Mahalle Aşkına’sı (2015) ise kent rantının spor alanları üzerindeki kıyıcı etkisini anlatmak için futbolu iyi bir enstrüman olarak kullanmayı başarıyordu. Ama pür bir spor filminden bahsedeceksek belki de aklımıza gelen ilk film Kristen Stevens ve İnan Temelkuran ikilisinin Siirtli kadın güreşçi Evin Demirhan’ın izini sürdükleri Siirt’in Sırrı (2012) olmalı.

Peki, bu dağılım içinde Genç Pehlivanlar’ı nereye koyabiliriz? İlk bakışta Siirt’in Sırrı’yla ortak bir dili ve duyguyu paylaşıyormuş gibi görünüyor. Filmin spor yapan gençlerin hikâyesini anlatıyor olması, onların birer güreşçi olarak yetiştirilme süreçlerini takip etmemiz bu duyguyu daha da pekiştiriyor. Evet, Genç Pehlivanlar henüz ergenlik aşamasında olan bir grup gencin hayatlarını spora adamaları ve bunun için yaptıkları çetin çalışmaları getiriyor seyircinin önüne. Ama film bitip de üzerine biraz düşünmeye başladığınızda geriye kalan şey ‘spor’a dair imajlar olmuyor. Daha çok, Türkiye’de erkeklik hâllerine temas ediyor film; bu gençlerin eğitim gördükleri merkez gibi, çeşitli kurumların sporcu yetiştirme misyonuyla birlikte erkeklik kültürünü nasıl yeniden ürettiğine tanıklık etmemizi sağlıyor. 

Acemi Birliği

Filmin ana mekânı Amasya’daki bir spor merkezi. Kasabalarından, köylerinden gelen çocuklar bir yandan okullarındaki eğitimlerine devam ediyor, diğer yandan da yatılı olarak kaldıkları ve ihtiyaçlarının büyük bir kısmının karşılandığı bu merkezde güreş eğitimine tabi tutuluyorlar. İçlerinde eskiler olduğu gibi yeni gelenler de var. Merkezin öğretmenleri film boyunca gençlerin yalnızca güreş eğitimiyle değil, sağlık sorunlarıyla ve ailelerine duydukları özlemin yarattığı sıkıntılarla da ilgileniyorlar. Ancak güreş eğitim merkezinin içselleşmiş yapısı, aslında tam bir askerlik düzeniyle işliyor.

Filmin açılış sahnesinde çocuklar bir tartının üzerinde kilolarını ölçtürüyor ve eğitimcileri tarafından uyarılar alıyorlar. Bir sonraki aşama okul ihtiyaçlarının karşılanması için tuhafiye dükkânına gitmek oluyor. Ardından ilk güreş eğitiminin olduğu gün sayım yapılan sahneyi izliyoruz. Bütün bu ritüeller aslında askerlik süreçlerinin birer parçası. Sağlık taraması, kıyafet, yatakhane ve yemekhanenin kurallarının hatırlatılması… Ama asıl çarpıcı olan çocukların ilk güreş eğitimi öncesinde bir tür ‘içtima’ya tabi tutulması. Çocukların sol omuzları üzerinden yanındakine bakıp sıra numarasını söylediği sayımla başlıyor bu sahne. Ardından tıpkı askerlikteki içtimalarda olduğu gibi, eğitimcilerin en kıdemli olanının çocuklara yeni dönemi anlattığı tatlı sert bir konuşma geliyor. Bu sahnede yine askerlik düzenine uygun olarak daha alt ‘rütbedekiler’ deneyimli olanın hemen yanı başında dizilmiş bekliyorlar. Sonra deneyimli olanın emriyle, diğer hocalardan birisi çocukları salonda koşturmaya başlıyor. Bu, taşradaki bir güreş okulunun içselleştirilmiş rutin uygulaması olabilir şüphesiz. Ama ilhamını askerlik ritüellerinden aldığı kesin.

Aslında uygulanan, tipik bir acemi birliği eğitimi. Çocukların özgüvenini sarsacak ithamlardan kaçınılması, sorunlarıyla yakından ilgilenilmesi, canları sıkıldığında bazen sertçe olsa da çoğu zaman bir abi edasıyla yaklaşılıp bu sorunların çözümü için yol gösterilmesi gibi farklı tarafları var hiç kuşku yok ki. Ama bütün bunlar, eğitim merkezindeki düzeneğin askerî usulden farklılaşması için yeterli olmuyor. Bu hiyerarşi güreşçiler arasında da işliyor hâliyle. Kıdemli güreşçiler, genç güreşçileri yemekhane ve yatakhane gibi alanlarda denetliyorlar.

Erkeklik Çarkı

Yönetmen Mete Gümürhan, bütün bunların yanı sıra bir yandan çocukların okuldaki durumlarını da göstererek ikili bir dünya kurmaya çalışıyor. Okul bölümlerinin İstiklal Marşı’nın okunduğu sahneyle açılması da bu anlamda manidar. Böylece ‘hazır ol’ vaziyetinin hayattaki sürekliliği aktarılmış oluyor. Film de bunun farkında olacak ki, merkeze aldığı çocukların müsabakalarının sonuçlarıyla ya da güreşçi olma heveslerinde kat ettikleri mesafeyle fazla ilgilenmiyor. Bu süreçleri gösteriyor göstermesine ama sanki çocukların hayatında bunların çok da belirleyici olmayacağını kamera da biliyor. Sürekli burnu kanayan ve doktor tarafından güreş çalışmalarına ara vermesi tavsiye edilen Beytullah’ın annesinin, oğlunun “okuyup adam olmasına” dair beklentisi, gelecekle ilgili tasarrufun başka türlü olduğunu gösteriyor zaten. Belki çocukları gerçekten sporcu olsun diye, belki güvenilir bir yerde kalarak eğitimiyle birlikte güreş öğrensin diye, belki de çocuk öyle istedi diye yollamışlar çocuklarını oraya… Gerekçe ne olursa olsun, güreş okulunun misafirleri ve hocaları da biliyor ki bu yirmi altı çocuktan belki bir iki tanesi iyi güreşçi olacak, o kadar. Ama eğitimin yanı sıra onları bir ‘erkek’ gibi hayata hazırlamak da az şey değil!

Bu yüzden Ahmet’in hareketleri yapamayınca hırsından ağlamasının, bir yıl öncenin şampiyonu Muhammed’in yenilmesinin, Berkay’ın ailesinin yanına geri dönmek istemesinin güreşle ilgisi yok aslında. Görüntü yönetmeni André Jäger’in kamerayı çocuklara unutturmayı, mekânın bir parçası hâline getirmeyi başardığı Genç Pehlivanlar, ergenliğin ilk basamaklarındaki bir grup gencin minderde rakiplerini dize getirmekten çok, hayatta karşılaşacakları zorlukları aşmak için “erkekliği” öğrenme süreçlerini ve bunun toplumsal olarak ne kadar içselleştirildiğini göstermesi açısından birçok veriyle dolu.

“Peygamber Ocağı” uygulamalarının, orta hâlli bir taşra kasabasında bulunan bir “Pehlivan Ocağı”nda da nasıl içselleştirildiğini ve erkeklik çarkının erken bir dişlisi hâline geldiğini göstermesi açısından çarpıcı bir film Genç Pehlivanlar.


Genç Pehlivanlar 26 Şubat’tan itibaren MUBI Türkiye’de izlenebiliyor.

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.