Altın Koza Günlükleri 2024 #4
Ulusal Yarışma’da tüm gösterimler tamamlanırken Altın Koza’da sona yaklaşıyoruz. Yarışmada gösterilen son üç film hakkındaki ilk izlenimlerimizle Altın Koza Günlükleri tamamlanıyor. Festivalde ödüller bu akşam düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak.
Yeni Şafak Solarken
Yaratıcı belgeselleriyle tanıdığımız Gürcan Keltek’in ilk uzun metraj kurmacası Yeni Şafak Solarken, Altın Koza programı duyurulduğundan beri merakla beklenen yapımlardan birisiydi. Dünya prömiyerini Locarno’da yapan ve burada Boccalino d’Oro Film Eleştirmenleri En İyi Film Ödülü’nü kazanan film gerek sinemasal yaklaşımı gerek seyirciyle iletişimi bakımından hem eleştirmenleri hem de izleyiciyi ikiye bölmüş gibi görünüyor. Filmde Cem Yiğit Üzümoğlu’nun canlandırdığı Akın’ı farklı psikolojik ve sinemasal katmanlar üzerinden takip ediyoruz. Son birkaç yılını hastanede psikiyatrik tedavi altında geçiren Akın’la hastaneden yeni taburcu olmuş ve hayatına geri dönme çabasındayken tanışıyoruz. Akın, camileri, mezarları, başka âlemlerin bu dünyadaki anıtlarını mesken edinmiş durumda sanki. Neyi aradığını bilmez hâlinin peşinde onunla birlikte Akın’ın güvenilmez, görünenin ötesine meraklı ve bol değişkenli dünyasına giriş yapıyoruz. Gürcan Keltek, bu dünyayı (ve aslında bu mekânı, İstanbul’u) atmosferik ve gerilimi yüksek bir ses bandıyla, oldukça stilize bir görsel bakışla resmediyor. Öte yandan başkarakterinin parçalanmış zihnini film malzemesinin sınırlarını esneterek yorumluyor. Epizodik bir anlatıya sahip filmin bilhassa “Duru Görü” başlıklı ilk kısmının seyirciyi anlatının içerisine çektiğini fakat ilerleyen sürelerde devamlı seyirciyi dışarı attığını, yeniden bakmaya davet ettiğini ve sözünü biçimin içerisine gizlerken bir yandan da anlatı kapsamı olarak da devamlı genişlediğini, majörleştiğini görüyoruz. Bunun da giderek daha da stilize hâle gelen biçimin içerikle bağının iyice kopması ve biçimin iyice baskınlaşarak yüzeye dönüşmesi, imajdan ibaret kalması riskini getirdiğini söylemek gerek. Gürcan Keltek’in filminin seyirci dostu bir yol seçtiğini söylemek mümkün değil elbette. Seyircisinden epey sabır ve söz-anlam bütünlüğünün ötesinde bir zihinsel çaba talep ediyor. Bilhassa ses tasarımı ve görüntü yönetimi konusundaki özeni de açık. Seyircisiyle buluşma yolculuğunun nasıl olacağını ise zaman gösterecek şüphesiz.
Hakkı
Yarışmadaki ilk filmlerden Hakkı’nın yönetmenliğini Hikmet Kerem Özcan, başrolünü ise Bülent Emin Yarar üstleniyor. Filmde, ailesiyle birlikte bir Ege kasabasında yaşayan Hakkı’nın kasabanın yakınlarında bulunan antik kent kalıntıları ve onun yarattığı turizm imkânları üzerinden geçinme çabasını izliyoruz. Maddi olarak bazı zorluklar yaşayan Hakkı bir gün bahçesinde tesadüfen değerli bir antik kalıntıya rastlıyor ve hayatının kurtulduğunu düşünüyor. Bu heykeli satma çabasından sonra ise daha fazla kalıntı bulma konusunu kafaya takıyor ve bu takıntısıyla yaşamaya başlıyor. Filmin senaryosunda da Hikmet Kerem Özcan’ın imzası var. Hakkı, bulunduğu yerleşim yerinin özelliklerini de kullanarak epey mizahi, hafif ve keyifli bir biçimde başlayıp karakterin içine düştüğü takıntıyla giderek daha karanlık, daha gerilimli bir atmosfere sürükleniyor. Anlatısını büyük ölçüde başroldeki Bülent Emin Yarar’ın performansıyla ilerleten film her ne kadar Yarar’ın başarılı performansıyla bu yükü bir miktar taşısa da senaryoyu işletecek, derinleştirecek ve heyecanlı hâle getirecek unsurlardan yoksun kalmaya devam ettikçe sıradanlaşmaktan kurtulamıyor. Karakterin ana motivasyonu da abartılı bir takıntıdan ibaret kalıyor. Yan karakterlerin bu anlatının merkezî yapısına dâhil edilememesi ve takip edilen akışın çeşitlenememesi de buna eklenince biraz fazla risksiz bir anlatı takip ediyoruz.
On Saniye
İlk filmi Kaygı’yla (2017) oldukça ses getiren, ardından Cadı Üçlemesi’yle belgesel sinemaya önemli bir katkı yapan Ceylan Özgün Özçelik’in yeni filmi On Saniye, yarışmada seyirciyle buluşan son film oldu. Başrollerine kendi kuşaklarının öne çıkan iki oyuncusunu, Bergüzar Korel ve Bige Önal’ı taşıyan film bu iki karakteri tek bir mekânda karşı karşıya getirmek ve yaşadıkları yüzleşmeyi takip etmek üzerine kurulu. Tek mekân sayılabilecek bir formatta, aynı binanın farklı odalarında geçen film doğal olarak temelde diyalog trafiği üzerinden işliyor. Filmde, çocuğu öğrenim gördüğü prestijli okuldan atılan bir annenin okula gidişini ve rehber öğretmenle yaşadığı yüzleşmeyi takip ediyoruz. Diyalog sürdükçe iki karakterin de suçları, ‘günah’ları ve birbirleri hakkındaki düşünceleri adım adım ortaya çıkmaya başlıyor. Ceylan Özgün Özçelik’in rejisi bu tek mekânlı, bol diyaloglu dünyayı dinamik bir üslupla izliyor. Kameranın âdeta yerinde duramadığını, kendi etrafında dönmekten, en durağan anlara stilize kadrajlar seçmekten kaçınmadığını izliyoruz. Ekin Fil imzalı yüksek tempolu müzik de filmi neredeyse baştan sona sarıyor. Karakterlerin konuştukları konunun ağırlığı ve yoğunluğunu gerilim seviyesini devamlı yükselterek ağırlıyor yönetmenin rejisi. Fakat filmin özellikle senaryo tarafında akışkan bir işlerlik sunduğunu söylemek de zor. 2022’de seyirciyle buluşan LCV’nin senaryosunda da imzası bulunan Erdi Işık’a ait senaryo iki karakterin birbirleri hakkındaki düşünce ve kanaatlerinin adım adım açılmasına dayalı bir mücadele şeklinde ilerlerken hikâye örgüsüne ait kırılmaların işaret ettiği bazı anlamlar da, hikâyenin sunduğu akışın kendisi de soru işaretleri barındırıyor. Senaryo kurgusunun Özçelik’in gerilim dozunu yükselten rejisini taşımakta güçlük çektiğini, iki yetenekli oyuncunun performans alanına alan açacak bir çok yönlülük arz etmekte zorlandığını görüyoruz. Filmin bilhassa cinsiyet rolleri ve bunun algılanış biçimleri üzerine kafa yoran dengesi irili ufaklı pek çok dramatik oyun ve espriyle bezeli bir yapı sunmakla birlikte hikâyenin ana kırılma noktaları esas soru işaretlerini yaratıyor On Saniye’de.
1988'de İstanbul'da doğdu. İstanbul ve Mimar Sinan üniversitelerinde sosyoloji eğitimi aldı. Çeşitli yayınevlerinde editörlük yaptı, sinema ve edebiyat üzerine yazılar yazdı. 2017 yılında yazmaya başladığı Altyazı’da editör ve yazı işleri müdürü olarak görev alıyor. SİYAD ve FIPRESCI üyesi.