Altyazı
Karayip Korsanları (Pirates of the Caribbean) serisinin yönetmeni ve senaristleri, aynı formülü bu kez western türüne uyguluyorlar.
New York’ta 2 Gün, Julie Delpy’nin 2007’de çektiği Paris’te 2 Gün’ün (2 Days in Paris) devamı niteliğinde.
Dehşet Kaseti, Blair Cadısı (1999), Baskın (2011) ve You’re Next (2011) gibi akılda kalan korku filmlerinin yönetmenlerinin dahil olduğu kalabalık bir yönetmen kadrosuyla çekilmiş bir film.
Arıların kimyasallarla daha fazla bal üretmeye zorlandığı sömürü sistemini açık eden film, dünyadaki arı nüfusunun neden azaldığını tedirgin edici bir açıklıkla ortaya koyuyor.
Günümüz toplumunun, özellikle de genç kesimin internet ve sosyal paylaşım siteleriyle bağımlılığa varan ilişkisinden bir korku filmi çıkaran Ölüm Kapanı’nın, bu güncel konuya eleştirel bir bakış açısı getirmek gibi bir derdinin olmadığı açık.
Başvuru: Kabul, yönetmenliğe Amerikan Pastası (American Pie) ile başlayan ve Bir Erkek Hakkında (About a Boy) ve Babamın Kâbusu (In Good Company) filmleriyle kendini kanıtlayan Paul Weitz’ın imzasını taşıyor.
Katilin patolojisini, Kilise’nin bağnazlığı ve ahlakçı bir ailenin baskılarıyla ilişkilendiren Beşinci Emir: Ölüm, psikolojik gerilim türünün takipçilerini cezbedebilir.
Havada Aşk Var, bağlanmak konusunda çekinceleri olan erkek ve duygusal yönünü fazla dışa vurmamaya çalışan kadın klişeleri üzerine kurulu, son derece hafif bir romantik komedi.
Tıpkı Kara Şövalye serisi gibi “ciddi” ve karanlık bir tona sahip olan Man of Steel, Superman’i varoluşsal sorunlarla baş etmeye çalışan bir kahraman olarak karşımıza çıkarıyor.
Hukuk sisteminin işlemediği bir dünyada adaleti bizzat yerine getirmek zorunda kalan sıradan vatandaş motifi üzerine kurulu Muhbir’in kozu, aksiyon sineması takipçilerinin sevdiği Dwayne Johnson.
Emek Sineması 20 Mayıs 2013 tarihinde yıkıldı, ama Emek Sineması’nın yıkımına karşı 3 buçuk yıldır verilen mücadelenin burada bittiğini söylemek, bugüne kadar bu konuda oluşan bilinç ve iradeyi yok saymak anlamına gelecektir. Çünkü bu mücadele, Emek Sineması’nın tüm kıymetine ve biricikliğine rağmen, sadece Emek’le ilgili değil.
Yönetmenlik konusunda çok da deneyimli olmayan Stephen Chbosky’nin oldukça ses getiren kendi romanından uyarladığı Saksı Olmanın Faydaları, aynen uyarlandığı roman gibi bir büyüme hikâyesi.
Paranoyak, yalıtılmış bir mekânda geçen, gerçeklikle paranoyayı iç içe geçiren, gizem yüklü bir gerilim filmi.
Geçtiğimiz İstanbul Film Festivali’nde ‘Antidepresan’ bölümünde gösterilen Erkek Aklı, ilk bakışta Wes Anderson tarzı bir komedi gibi gözükse de, özgünlükten uzak ve Roman Coppola’nın başarılı kariyerine yakışmayan bir film.
Devir, gelenekle modernite arasındaki çatışmayı ele alırken, kurmacayla belgeselin araçlarını iç içe geçiren bir deneme.
Buz Devri’nde (Ice Age) de çalışmış olan Chris Wedge’in yönettiği ve çevreci mesajlarıyla dikkat çeken Doğal Kahramanlar, Buz Devri’nin aksine yalnızca küçük izleyicilere hitap edecek bir yapım.
Taşıyıcı (Transporter) serisinde rüştünü ispat eden Louis Leterrier’nin yönettiği Sihirbazlar Çetesi, bu ayki aksiyon filmleri arasından ilginç bir seçim olabilir.
26 Mayıs akşamı yapılan kapanış töreniyle ödüller sahiplerini buldu ve Cannes Film Festivali sona erdi. Cannes’dan notlarımızın sonuncusunda, ödülleri değerlendirirken, ödüllerin dışında kalsa da ilgiyi hak eden Roman Polanski’nin Venus in Fur ve James Gray’in The Immigrant filmlerine gözatıyoruz.