57. Antalya Altın Portakal Film Festivali başladı. 2020’de düzenlenebilen tüm festivaller gibi pandemi önlemlerinin her türlü alışkanlığı dönüştürdüğü Altın Portakal’da, sinema etrafında bir araya gelmenin sevinci ile salgın ortamının tedirginliği bir arada yaşanıyor.

2020 boyunca düzenlenen birçok film festivali gibi Altın Portakal da pandemi önlemleri çerçevesinde, kısıtlı şartlarda gerçekleştiriliyor. Gösterimlerin ‘Yıldızların Altında’ temasıyla oluşturulan üç açık hava sinemasında, sınırlı sayıda seyircinin katılımıyla yapıldığı festivalde açılış ve kapanış törenleri de alışıldık coşkusundan uzak biçimde, seyirciye kapalı olarak düzenleniyor. Aynı zamanda Altın Portakal’la özdeşleşen kortej de bu sene iptal edilmiş durumda. Ulusal Yarışma’da yer alan filmlerin basın toplantıları da alışıldığı üzere gösterimden hemen sonra değil, ertesi sabah yapılıyor. Kısıtlı şartlar Altın Portakal’ın geleneksel ihtişamına bir miktar gölge düşürse de festivalin bir şekilde yapılabiliyor olması, Mart ayından bu yana Türkiye’de etkili olan pandemi ortamında sinema sektörünün uzun süre sonra yeniden bir araya gelmesini sağladığı için önem taşıyor.

Festival 3 Ekim akşamı düzenlenen açılış töreniyle başladı. Yekta Kopan’ın sunuculuğunda gerçekleştirilen törende Ulusal ve Uluslararası Uzun Metraj, Belgesel ve Kısa Film yarışmalarında yer alan filmlerin tanıtımlarının yanı sıra jüri üyeleri ve devlet yetkililerinin konuşmalarına yer verildi. Konuşmalarda COVID-19 tedavisinin devam etmesi nedeniyle festivale katılamayan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek’in sağlık durumuyla ilgili bilgiler ve katılımcıların geçmiş olsun dilekleri öne çıktı. Emek Sineması’nın yıkıldığı dönemin Beyoğlu Belediye Başkanı olarak hatırladığımız Ahmet Misbah Demircan’ın ‘Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı’ sıfatıyla sinema sanatının değeri üzerine bir konuşma yapması ise, sinemaseverler açısından törenin sürprizi oldu.

Ulusal Uzun Metraj, Uluslararası ve Belgesel kategorilerindeki gösterimler ise 4 Ekim Pazar günü başladı. Festivalin her daim en ilgi çeken bölümü olan Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda gösterilen ilk yapım, Atalay Taşdiken’in Kar Kırmızı’sı oldu. Mommo: Kızkardeşim (2008) ve Meryem (2013) gibi filmleriyle tanınan Taşdiken’in yeni filmi, Anadolu’nun bir sınır kasabasında geçen bir intikam hikâyesine odaklanıyor. Hapisten çıkıp evine dönen bir erkeğin aradan geçen zamanda yaşananların peşine düştüğü Kar Kırmızı, bir yandan farklı türler arasında gezinirken diğer yandan erkekliğe dair eleştirel bir bakış geliştirmeye çalışıyor. Filmin basın toplantısında Taşdiken’in ‘Türk westerni’ olarak nitelendirdiği, aynı zamanda suç, seri katil ve kara mizah unsurlarını da barındıran üslubunun çerçeveye alınan taşralı erkek dünyasına getirdiği yaklaşımla uyumu, tartışmaya açık bir görüntü çiziyor.

Ulusal Yarışma’da ilk gece seyirciyle buluşan bir diğer yapım ise Reis Çelik’in yedinci uzun metrajı Ölü Ekmeği’ydi. İnat Hikâyeleri (2004) ve Lal Gece (2012) gibi Ölü Ekmeği de yönetmenin doğup büyüdüğü Kars, Ardahan yöresinin yerel kültürüne eğilen bir film. Bu kez bir dönem anlatısıyla 1960’lı yıllarda geçen bir hikâyeye odaklanan Çelik, Anadolu’nun âşık kültürünün ve geleneklerinin etrafında bir öykü kuruyor. Diğer yandan filmin merkezindeki Mustafa karakterinin büyüme hikâyesini izliyoruz. Mustafa’nın kişisel dünyası ile yöre kültürünün anlatıldığı bölümler arasında kurulan ya da kurulamayan bağların anlatının işleyişi açısından temel öneme sahip olduğu filmin ödül yarışındaki iddiasını, önümüzdeki günlerde yapılacak gösterimler belirleyecek.

Festivalin Uluslararası Yarışma ve Ulusal Belgesel Yarışması bölümlerinde de gösterimler başladı. Uluslararası Yarışma’da Massoud Bakhshi’nin En Uzun Gece (Yalda) ve Emmanuel Courcol’un En Başarılı Prodüksiyon (Un Triomphe) filmleri Türkiye seyircisiyle ilk kez buluşurken Ulusal Belgesel Yarışması’nda ise Zeynep Dadak’ın Ah Gözel İstanbul, Pervin Metin Candan’ın Bir “Sinema Paradiso” Hikâyesi ve Metin Akdemir’in Hayalimdeki Sahneler filmleri Türkiye prömiyerlerini gerçekleştirdi.

>>>