Şu An Okunan
Cannes Günlükleri 2023 #2: The Zone of Interest, Occupied City, Anatomy of a Fall, Banel & Adama

Cannes Günlükleri 2023 #2: The Zone of Interest, Occupied City, Anatomy of a Fall, Banel & Adama

Geçtiğimiz günlerde Nuri Bilge Ceylan’ın yeni filmi Kuru Otlar Üstüne‘nin de prömiyerini gerçekleştirdiği ve 76. kez düzenlenen Cannes Film Festivali tüm hızıyla devam ediyor. İkinci haftasına giren festivalde Jonathan Glazer, Steve McQueen ve Justine Triet gibi yönetmenlerin yeni filmleri izleyici karşısına çıktı.

Bir önceki filmi Under the Skin ile büyük beğeni toplayan Jonathan Glazer’ın merakla beklenen yeni filmi The Zone of Interest, festivalin Ana Yarışma bölümünün favorilerinden. Auschwitz’deki toplama kampında geçen film, radikal biçimsel tercihleri ve kan dondurucu üslubuyla Holokost temsili adına uzun süre konuşulacak bir yapım. Kampın içini ve soykırım kurbanlarını göstermeyi tamamen reddeden film, kampın yöneticisi olan Nazi subayı ve ailesine odaklanıyor. Kampın hemen yanında yaşayan aileyi çiçeklerle dolu bakımlı bahçelerinde havuza girerken, ferah ormanlık alanlarda piknik yaparken ve evlerinde keyifle yemek yerken görüyoruz. Kamp binaları ise sürekli kadrajın içinde, bahçenin arkasında, bütün ağırlığıyla görüş alanımızda. Evde Yahudilerin “yakılmasıyla” ilgili dehşet verici espriler ya da sohbetler dönerken, arkada kampın dumanı tütüyor. Bu tüyler ürpertici manzaraya, sürekli ses bandında duyduğumuz mekanik bir uğultu eşlik ediyor. Bu uğultu neredeyse tüm film boyunca tüm rahatsız ediciliğiyle hiç durmadan devam ediyor. Yer yer soyut, rengi bozulmuş/negatifleşmiş ya da rastgele imgelerle kesintiye uğrayan görsel anlatıya, Mica Levi’nin tekinsiz ve mekanik tonlarla bezeli besteleri eşlik ediyor. Neredeyse tamamı geniş bir alan derinliğine sahip sabit kadrajlardan oluşan filmde karakterlere çok uzaktan bakıyoruz, hepsi ifadesiz ve bir makine gibi. Kampın içinde yaşananların dehşetini, asla olanları doğrudan göstermeden aktarmayı başarıyor Glazer. Film özellikle yine bir toplama kampında geçen Saul’un Oğlu (Saul fia, 2015) için de çokça tartışılmış, “Holokost kurbanları ve kampın içinde olanlar temsil edilebilir mi?” sorusuna ve Holokost temsili söz konusu olduğunda seyirciye “oradaymış gibi” hissettirmenin etik çıkmazına da bir cevap niteliğinde. İçeriyi asla göstermeden, arka planda yaşanan dehşeti ve temsili edilemeyen felaketi, evin içindeki “normalle” ve gündelik yaşantıyla yan yana koyuyor Glazer. Pencereden içeri giren duman ve is, arkadan ara ara gelen çığlık sesleri, yanık kokusu, bitmek bilmeyen dip gürültüsü, asla açmayan güneş… Tüm bunların içinde, müthiş bir inkar ve utanmazlıkla akmaya devam eden hayatın normalliği; Holokost yaşanırken hayatın “dışarıda” devam etmiş olmasının dehşetini bize tüm gerçekliğiyle geçirmeyi başarıyor. Herhangi bir türe dahil edemeyeceğimiz, izlemesi oldukça zor olan The Zone of Interest, tüyler ürpertici bir “aile filmi”.

The Zone of Interest

Holokost’u temsilin alternatif yollarını arayan bir başka film ise, Steve McQueen imzalı belgesel Occupied City. Festivalde yarışma dışı olarak gösterilen film, McQueen’in uzun süredir yaşadığı Amsterdam’da çektiği bir belgesel. Bir yandan yönetmenin pandemi boyunca şehirde çektiği pek çok mekânı dolaşırken, bir yandan da arka planda bu görüntülerin dehşet verici tarihini duyuyoruz. Güncel halini izlediğimiz her bir mekânın Nazi işgali dönemindeki halini, orada yaşayan ya da saklanan Yahudilerin isimlerini ve hikâyelerini dinliyoruz. McQueen, zaman zaman sanki pandemi ve işgal dönemi arasında sorunlu bir paralellik kuruyormuş gibi gözükse de, filmin geneline baktığımızda şehrin tarihsel ve sinematik bir haritasını çıkarmaya çalıştığını görüyoruz. Zaman zaman pandemideki kısıtlamalara karşı gerçekleştirilen protestoların görüntüsü ve ses bandında dinlediğimiz şiddet yan yana geldikçe, geçmişle bugün arasındaki farka dair ironik bir etki bile ortaya çıkıyor. Bu görüntülerin faşist rejimin anılarıyla bir arada anlatılması, gerçekten de zaman zaman yönetmen bu ikisi arasında politik olarak sorunlu bir bağ kuruyormuş gibi hissettirebiliyor. Yine de temelde yönetmenin asıl yaratmak istediği etkinin, pandemiyle yeniden bakmak ve düşünmek zorunda kalınan şehrin belki çoktan unutulmuş olan şiddet ve işgal tarihini hatırlatmak olduğunu söyleyebiliriz. Pandemiyle kırılan “normali” ve şehri; temsili mümkün olmayan bir tarihin, kayıpların, sürülenlerin ve evlerinden edilenlerin hayaletleriyle dolduruyor bir nevi. 

Ana yarışmanın Kuru Otlar Üstüne ve The Zone of Interest’in dışında dikkat çeken bir diğeri filmi ise Justine Triet imzalı gerilim Anatomy of a Fall (Anatomie d’une chute). Kocası balkondan düşerek ölen bir kadın ve oğluna odaklanan film, bir diğer yarışma filmi The Zone of Interest’te de oynayan Sandra Hüller’in yine başarılı bir performans sergilediği, seyircisini daima diken üstünde tutmayı başaran bir mahkeme dramı. Kocasını öldürmekle suçlanan yazar Sandra ve kocasının ihmalkarlığı sonucu geçirdiği kazada görme yetisinin bir kısmını yitiren oğlu Daniel arasındaki ilişkinin, mahkeme salonunda anlatılanlar ve yaşananlarla nasıl bozulup yeniden kurulduğunu izliyoruz film boyunca. Sandra’nın suçlu olup olmadığı konusunda bizi sürekli şüphede bırakan Triet, seyircisini çoğunlukla Daniel’ın poziyonunda tutuyor. Film boyunca didik didik edilen balkondan düşme anını her açıdan görmemizi, zihnimizde o anın anatomisini çıkarmamızı ve yaşananları farklı suçlular ve suçlarla defalarca yeniden hayal etmemizi istiyor. Film her ne kadar Sandra ve kocası arasındaki gerilimi etkileyici bir şekilde ortaya koyan açılış sahnesi ve ince ince işlenmiş senaryosuyla gerilimi ayakta tutmayı başarsa da, temelde iyi çekilmiş bir mahkeme dramasından daha fazlasını da vaat etmiyor. 

Ramata-Toulaye Sy’ın ilk uzun metrajı Banel & Adama ise Ana Yarışma’nın zayıf filmlerinden. Senegal’de geçen mistik bir hikâye anlatan Banel & Adama, genç bir çiftin aşkını ve bu aşka engel olan toplumsal baskıları ele alıyor. Sy, ana karakteri Banel’in korkularını yansıtmak için kullandığı duyusal sinematografik tercihleriyle yer yer etkileyici görsel bir üslup kuruyor. Ancak bu üslubun zaman zaman anlatının fazlaca önüne geçtiğini ve anlatıya tam olarak eklemlenemediğini de söylemek gerek. 

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.