Aylaklar: Belirsiz Geleceğe Doğru
Federico Fellini’nin kariyerinde önemli bir dönüm noktası olarak anılan Aylaklar, ‘Fellini 100’ seçkisinin ilk filmi olarak MUBI Türkiye‘de yayında. Yönetmenin Yeni Gerçekçiliğin etkisinden uzaklaşıp geliştireceği özgün üslubun ilk ipuçlarını veren bu erken dönem Fellini klasiği, sürprizlerle dolu uzun bir yolculuğun ilk durağı.
Bu yazı Altyazı’nın Mart-Nisan 2020 tarihli 194. sayısındaki Federico Fellini dosyası kapsamında yayımlanmıştır.
1953 tarihli Aylaklar küçük, kırsal bir kasabada amaçsız bir şekilde gençliklerini tüketen bir grup arkadaşın öyküsünü anlatıyor. Finansal sorunlar, işsizliğin getirdiği sıkıntı, aile kurmanın zorlukları birbirine eklendikçe hayat filmin takip ettiği genç erkeklerin hepsi için giderek zorlaşıyor. Bir yanda karakterlerin henüz gerçekleştiremedikleri ama tamamen vazgeçmeye de hazır olmadıkları hayalleri ya da arzuları var, diğer yanda ise onları toplumsal baskılarla ve kasaba hayatının gerçekleriyle yüzleşmeye sürükleyen koşullar. Aylaklar bu ikilemi farklı şekillerde yaşayan beş karakteri takip ediyor ama filmin odak noktasında bu gençlerden ikisi var aslında; filmin başında grup lideri olarak tanımlanan Fausto ile aylaklar takımının en genç üyesi Moraldo. Moraldo’nun kız kardeşi Sandra hamile kalınca bebeğin babası olan Fausto ile Sandra apar topar evlenmek zorunda kalıyorlar. Dolayısıyla Fausto, diğer “aylak” dostlarından ayrılıp düzenli bir işe girmek ve kendisine hiç uygun olmayan aile babası rolünü üstlenmek durumunda kalıyor aniden. Moraldo’yu ise Fellini’nin filmdeki yansıması olarak görmek mümkün, zira öyküdeki bütün iniş çıkışlar boyunca bu karakterin bakış açısını ve değişimini takip ediyoruz.
Kâğıt üzerinde klasik bir Yeni Gerçekçi drama gibi görünen Aylaklar, Fellini’nin kariyerinde önemli bir dönüm noktası olarak anılıyor. Filmde Yeni Gerçekçiliğin gösterişten uzak görsel dokusunun izlerini bulmak ve hikâyeyi toplumsal düzeyde (kuşaklar arası ilişkiler, yoksulluk ve işsizlik, taşra ile şehir arasındaki uçurum gibi temalar üzerinden) okumak mümkün. Ama Fellini Aylaklar’ın daha ilk sahnesinden itibaren bu gerçekçi katmandan uzaklaşıp daha sonraki filmlerinin en önemli parçası hâline gelecek olan ele avuca sığmaz, yaratıcı ve esnek üslubun peşine düşüyor. Aylaklar ‘Bayan Denizkızı’ isimli absürd bir güzellik yarışmasıyla, kalabalık ve hareketli bir sekansla açılıyor. Güzellik kraliçesi baygınlık geçirip güçlü bir yaz yağmuru da aniden bastırınca, filmin ilk sahnesi giderek kaotik hâle geliyor, hattâ neredeyse gerçeküstü bir boyut kazanıyor. Yani bir bakıma ünlü filmleri sıklıkla ‘karnavalvari’ olarak tasvir edilen Fellini’nin ilk karnavalı diyebiliriz bu güzellik yarışmasına. Festival sezonunun başlangıcı şerefine düzenlenen kostümlü dans partisinde ya da yazar olma heveslisi “aylak” Leopoldo’nun yaşlı bir aktörle görüşmek için varyete tiyatrosuna gittiği bölümde de benzer bir oyunbazlık, daha doğrusu Yeni Gerçekçiliğin dışına taşan bir performans vurgusu söz konusu.
Fellini’nin kendi sesini bulduğu, dönemin İtalyan sinemasına hâkim olan gerçekçi üsluptan uzaklaşıp özgün bir stil geliştirdiği bu dönemin ilk adımlarını; yönetmenin 1952 yapımı bir önceki filmi Beyaz Şeyh’te de bir ölçüde görmek mümkün. Fakat Fellini sinemasının ilk olgun ve bütünlüklü örneği olarak Aylaklar’ın adını anmak yanlış olmaz. Zaten Beyaz Şeyh ile Aylaklar arasında pek çok orta nokta mevcut: İki filmin senaryoları da aynı yazarlara (Fellini, Ennio Flaiano ve Tullio Pinelli) ait, aktörler Alberto Soldi ve Leopoldo Trieste her iki filmde de önemli rollerde karşımıza çıkıyorlar, ayrıca bu iki film Fellini’nin ünlü müzisyen Nino Rota’yla ilk iki işbirliği. Aylaklar’ın sonunda Moraldo kasabasından ayrılıp belirsizliklerle dolu bir yolculuğa çıkarken gelecekte onu nelerin beklediğini kestirmek imkânsız. Ama Fellini’nin kendisine çok yakın bulduğu bu karakterin öyküsüyle çıktığı sinema serüveninde nereye ulaşacağını Aylaklar sayesinde öngörmek mümkün. Bu film, sürprizlerle dolu uzun bir yolculuğun ilk durağı.
MUBI Türkiye’nin Altyazı okurlarına özel teklifini görmek için tıklayın.
Amerika’daki Western Washington Üniversitesi’nde sinema dersleri veren ve festivaller hakkında araştırma yapan Odabaşı, Cannes Critics Week jürisinde ve iki kez Berlinale Talents programında yer aldı.