Cate Blanchett’in Unutulmaz 7 Performansı
Oyunculuk kariyerine 1990’lı yılların başında, ülkesi Avustralya’da başlayan Cate Blanchett, günümüzde kuşağının en önemli oyuncularından birisi konumunda. Kariyerinde iki Oscar, üç Altın Küre, üç BAFTA ödülü başta olmak üzere sayısız ödül kazanmış, sinemanın yanı sıra tiyatro ve televizyon mecralarında üretimlerde bulunmuş, Cannes ve Venedik film festivallerinde jüri başkanlığı yapmış bir sinema figürü o. Bugünlerde 52. yaşını kutlamaya hazırlanan tecrübeli oyuncunun mütevazı bağımsızlardan dev bütçeli Hollywood yapımlarına uzanan çok yönlü kariyerindeki önemli basamakları hatırlıyoruz.
Kraliçe Elizabeth
Henüz yalnızca birkaç dizi ve aralarında Oscar and Lucinda’nın (1997) da bulunduğu az sayıda filmde rol almış olan Cate Blanchett, ilk büyük çıkışını yirmi dokuz yaşında Kraliçe Elizabeth’le (Elizabeth, 1998) gerçekleştirdi. Birinci Elizabeth’in hükümdarlığının erken dönemlerini konu alan film, hem gayri meşru çocuk ilan edilmiş hem de hainlikle suçlanmış kraliçenin erkek egemen bir düzende verdiği kanlı iktidar mücadelesini konu alıyordu. Shekhar Kapur’un yedi dalda Oscar’a aday gösterilen filminden dokuz yıl sonra gelen devam filmi Elizabeth: Altın Çağ (Elizabeth: The Golden Age, 2007) ise bu kez olgunlaşmış ve gücünü sağlamlaştırmış bir kraliçe tablosu çiziyordu. Blanchett her iki filmdeki performansıyla da En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar’a aday gösterildi.
Yüzüklerin Efendisi
Edebiyat tarihinin en görkemli klasiklerinden ‘Yüzüklerin Efendisi’nin Peter Jackson imzalı üç filmlik beyazperde uyarlaması, başrol oyuncuları kadar anlatıya görece küçük rollerle katkı sağlamış isimlerin kariyerleri açısından da büyük önem arz ediyor. İlk film Yüzük Kardeşliği’nden (The Fellowship of the Ring, 2001) itibaren her üç filmde de yer alan Cate Blanchett, üçlemenin en unutulmaz karakterlerinden Galadriel’i canlandırıyordu. Orta Dünya’nın soylu elflerinden Galadriel, aynı zamanda J. R. R. Tolkien’in “bir tarih kitabı” olarak bahsettiği eserinin perdedeki anlatıcısı rolünü de üstleniyordu. Yüzük’ün tarihi boyunca kimlerin elinden geçtiğinin aktarıldığı prolog bölümünde izleyiciye Blanchett’in sesini eşlik ediyordu.
Göklerin Hâkimi
2004 yılının ödül sezonuna damga vuran Martin Scorsese imzalı Göklerin Hâkimi (The Aviator, 2004), Cate Blanchett’ın kariyerinin de en önemli duraklarından biri. Blanchett’e En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalındaki ilk Oscar ödülünü kazandıran filmde Leonardo DiCaprio iş adamı, havacı ve yapımcı Howard Hughes’u, Cate Blanchett ise Hollywood’un altın çağının en büyük yıldızlarından Katharine Hepburn’ü canlandırıyordu. İkiliye Alec Baldwin, Kate Beckinsale, John C. Reilly, Jude Law, Gwen Stefani ve Adam Scott gibi isimlerin eşlik ettiği Göklerin Hâkimi, 1920’lerden 1940’lara, Hughes’un inişli çıkışlı hayatını ve kariyerini takip ediyordu.
Skandal
Zoë Heller’ın aynı adlı romanından uyarlanan ve Richard Eyre’in yönettiği Skandal (Notes on a Scandal, 2006), biri yaşlı biri genç iki öğretmen arasında kurulan, giderek tutkulu ve gerilimli bir hâl alan ilişkiye odaklanıyor. On beş yaşındaki bir öğrencisiyle ilişki yaşayan bir resim öğretmeni olarak izlediğimiz Cate Blanchett’a emekliliğe ayrılmak üzere olan başka bir öğretmen rolünde ünlü oyuncu Judi Dench’in eşlik ettiği Skandal’da canlandırdığı Sheba Hart karakteri, Cate Blanchett’a hem Altın Küreler hem de Oscarlarda En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu adaylığı kazandırdı.
Beni Orada Arama
Christian Bale, Marcus Carl Franklin, Richard Gere, Heath Ledger, Ben Whishaw ve Cate Blanchett’in ünlü müzisyen Bob Dylan’ın yaşamından ve kariyerinden farklı dönemleri canlandırdıkları Beni Orada Arama (I’m Not There.,2007), aynı zamanda Todd Haynes ile Cate Blanchett’in ilk işbirliği olma özelliği taşıyor. Ünlü oyuncunun filmde, düşünceli ve derinlikli ‘Jude Quinn’ personasına hayat veriyor. Filmin Blanchett’e ayrılan bölümünde Dylan’ı bir basın toplantısında konuşurken ya da insan doğası hakkındaki düşüncelerinden bahsederken izliyoruz. Bu filmdeki rolüyle bir kez daha En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar’a aday gösterilen Cate Blanchett, aynı yıl Elizabeth: Altın Çağ filmiyle de En İyi Kadın Oyuncu dalında ödüle aday gösterilmişti.
Manifesto
Manifesto’da (2015) bir değil tam on üç farklı karakterle izleyici karşısına çıkan Cate Blanchett, sanat ve düşünce tarihine yön vermiş çeşitli akımların manifestolarını okuyor. Julian Rosefeldt’in daha önce bir video art enstalasyonu olarak tasarladığı, Manifesto’yla da uzun metraj bir filme dönüştürdüğü projede Blanchett bir sahnede evsiz bir karakteri, bir sahnede haber spikerini, bir sahnede fabrika işçisini, bir sahnede öğretmeni canlandırırken manifestoları monologlar hâlinde seslendiriyor. Ünlü oyuncunun birbirinden çok farklı karakterlere büründüğü bu deneyim, Sundance ve Tribeca gibi festivallerde izleyiciyle buluşmuştu.
Carol
Todd Haynes ile Cate Blanchett’in yolunun bir kez daha kesiştiği ve her ikisinin de kariyerinin dönüm noktalarından birine dönüşen Carol (2015), Patricia Highsmith’in ‘Tuzun Bedeli’ romanının bir uyarlaması. 1950’lerin New York’unda bir Noel arifesinde tanışan Carol ile Therese’in ilişkisine odaklanan film, genç bir fotoğrafçı olan Therese’in perspektifinden duyguların keşfedildiği bir yolculuk, Carol açısından ise kalıplarda sıkışıp kalmış evli bir kadının kurtuluş arayışı olarak değerlendirilebilir. Başrolü Rooney Mara’yla paylaşan Blanchett’in canlandırdığı Carol, genç fotoğrafçı âşığıyla birlikte muhafazakâr toplumsal normları yıkmak ile onlara boyun eğmek arasında ikilemde kalıyor. Usta oyuncu Carol’la, toplamda yedinci kez Oscar’a aday gösterildi.
Hazırlayan: Cem Hakimoğlu
