Şu An Okunan
Umut Tazeleyen Filmler: Büyük Diktatör

Umut Tazeleyen Filmler: Büyük Diktatör

“Büyük Diktatör’de (The Great Dictator, 1940) Chaplin iki rolü birden canlandırır: Tomanya ülkesinin despot lideri Adeniod Hynkel ve Yahudi bir berber. (…) Diktatörün sesi her daim ölümden yanayken, ezilenin sesi barıştan yana olur.”

Bu yazı Altyazı’nın 173. sayısında yayımlanmıştır.

Charlie Chaplin Büyük Diktatör’ü yazarken Almanya’da faşizm kol gezmektedir. Filmin yapım sürecinde Avrupa hızla savaşa sürüklenirken, Chaplin’i vazgeçirmeye çalışanlara karşın film tamamlanır. Bu süreçte yaşadıklarını aktarırken Chaplin, tereddütten ziyade bir aciliyetten bahseder: “Devam etmeye kararlıydım çünkü Hitler’e gülünmeliydi.”

Büyük Diktatör’de Chaplin iki rolü birden canlandırır: Tomanya ülkesinin despot lideri Adeniod Hynkel ve Yahudi bir berber. Birinci Dünya Savaşı’nda geçirdiği bir kaza sonucu yıllarca hastanede bilinci kapalı hâlde yatan Yahudi berber, uyandığında kendini bir polis devletinde bulur. Mahallesi gettoya dönüşmüş, kapıları işaretlenmiş, herkesi korku sarmıştır. Fırtına Birlikleri mahalleliyi sürekli taciz etmektedir. Bir noktada Hannah adında genç bir kadın, karşılaştığı haksızlıklar ve kötü muameleler karşısında, korkusunu bastırarak askerlere direnir. Hannah ve berber, birbirinden güç alarak Fırtına Birlikleri’nin hakkından gelirler. Filmdeki getto sahnelerinin, Nazi işgali altında çekilen Roma Açık Şehir’le (Roma Città Aperta, 1945) kimi benzerlikleri çarpıcıdır. Her iki filmde de çatılar, yeraltı geçitleri, gizli odalar, avlular –yani küçük ve dar mekânlar, sokağın sahipleri olan askerlere direnmenin mekânları olur. Sokaklardaysa bu sessiz direnişin dile geldiği duvar yazılamalarını görürüz. Chaplin’in slapstick ustalığının zirveye ulaştığı berber sekanslarıyla film, sessiz sinema estetiğini sürdürür.

Yahudi gettosunun sessizliği sıklıkla Hynkel’in kitlelere hitap ettiği bağırış çağırışlarla kesilir. Hynkel’i yakın çekimde kameraya bakarak ağzından salyalar saça saça konuşurken görürüz. Bu sahnelerde Chaplin’in, Riefenstahl’ın kullandığı estetikten esinlendiği, hatta bizzat İradenin Zaferi’ne (Triumph des Willens, 1935) gönderme yaptığı söylenebilir. Hynkel’i iktidar düşkünü bir aptal olarak resmeder Chaplin; çoğunlukla öngörüsüz bir düşmanlıkla herkese saldırmakta, nispeten mantıklı sorular soran veya sorunlara işaret eden bakanlarını keyfine göre kovmaktadır. Mussolini parodisi Benzino Napaloni ülkeye geldiğinde, aralarında absürd bir güç mücadelesi başlar: Psikolojik üstünlük kurmak adına Hynkel kapıdan ilkin kendisi girmek, daha yüksek bir sandalyede oturmak, kitleleri ilk selamlayan olmak, kürsüde daha uzun konuşmak ister. Fakat kendisinden daha deneyimli ve “karizmatik” bir diktatör olan Napaloni tarafından sürekli alt edilir, ezilir, küçümsenir.

Chaplin, diktatör rolünde çok konuşması gerektiğini çünkü diktatörlerin bunu yaptığını, buna karşılık Yahudi berberi sessiz dönem estetiğinde canlandırmasının sembolik bir anlamı olduğunu belirtir. Diktatör çığırtkan, kelimenin hem sembolik hem sözlük anlamıyla ölüme mahkûm edilenlerse sessizdir. Fakat filmin son sahnesinde Yahudi berberin sesini duyarız: Mikrofonu eline geçirir geçirmez kitleleri dünya barışına davet eder. “Her yerde barış olsun!” diye haykırır. Diktatörün sesi her daim ölümden yanayken, ezilenin sesi barıştan yana olur… Chaplin, filmin son sözüyle o dönem faşizmin girdabındaki insanlara umut verebildiyse, bugün bu barış çağrısı faşizmin türlü veçhelerinin yükselişte olduğu dünyamızda elbette bize de umut verebilir… Ya da gülme gücü!

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.