Karantina Söyleşileri #16: Çiçek Kahraman
Küçük Kıyamet, Uzak İhtimal, Bizim Büyük Çaresizliğimiz, Mavi Dalga, Nar, Anons gibi filmlerin kurgucusu Çiçek Kahraman, Hamburg ve Berlin’de geçirdiği salgın günlerindeki deneyimlerini ve ruh hâlini anlatıyor.
Söyleşi: Sinan Yusufoğlu
“Dışarıda yemek yemeyi ve kalabalık olarak eğlenmeyi çok özledim. Öyle ki rüyalarımın baskın konusu hep kalabalıklar ve eğlence.”
Salgın günlerinde kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Salgın önlemleri alındığında Hamburg’da bir uzun metraj kurgusuna yeni başlamıştım. Sekiz hafta boyu işe gidip geldiğim için pandemiye ve kendi ruh hâlime çok da odaklanamadım. Bir noktada ellerimde egzama çıktı ve ancak kendime iyi olmadığımı itiraf edince geçti. Kurgu bitince Berlin’e döndüm ve Berlin’de geçirdiğim beşinci haftaya girdim. Şu anda çoğu insan gibi okuduklarıma ve izlediklerime odaklanamama sorunları yaşıyorum ama hislerimi dinlemeye başladığımdan ve bu süreçte iyi olmak zorunda olmadığımı kabul ettiğimden beri daha az zorlanıyorum.
Almanya’da yaşıyorsunuz bir süredir. Orada durumlar nasıl?
Almanya’da sokağa çıkma yasağı uygulaması olmadığı için kendimi çok kısıtlanmış hissetmedim. Burada insanlar sakin ve dikkatli. Bunda devletin hızla dağıttığı maddi desteklerin ve sağlık sistemine olan güvenin de etkisi var. Berlin’de şu anda sokaklar insan dolu ve çoğu sokakta maske takmıyor. Kafeler ve restoranlar açıldı. “Normal”e hızlı bir dönüş var, hattâ benim için biraz fala hızlı bile olabilir. :)
“Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” gibi radikal bir söylem de hâkim. Sizce bu günler geçince dünyada bir şeylerin değişme ihtimali var mı?
Bence büyük bir değişim olmayacak, nasıl pandemi sürecinde önlemlere hızla adapte olduysak, eski hayatımıza dönünce de ona yeniden hızla adapte olacağız diye düşünüyorum. Bu konuda biraz karamsarım.
Kişisel olarak bir şeyler değişecek mi hayatınızda?
İki ülkede yaşayan birisi olarak çok sık uçağa biniyordum ancak uzun süre eskisi kadar sık uçabileceğimi düşünmüyorum.
Bu salgın ve karantina günleri bitince ilk olarak ne yapacaksınız? Neleri özlediniz?
Dışarıda yemek yemeyi ve kalabalık olarak eğlenmeyi çok özledim. Öyle ki rüyalarımın baskın konusu hep kalabalıklar ve eğlence. Ancak en çok, sevdiklerime dokunabilmeyi özledim.
Kapanan sinema salonları, iptal edilen festivaller, dijital platformların yükselişi derken sinemanın geleceğini de konuşur olduk. Özellikle bağımsız sinemanın geleceğine dair neler düşünüyorsunuz?
Bir süre hep birlikte tökezleyeceğimiz kesin. Ama bir yandan pandemi döneminde çok yaratıcı fikirler de ortaya çıktı. WhatsApp tiyatroları, Zoom konserleri, Zoom partileri, Instagram canlı yayınları gibi daha önce hayatımızda olmayan bir sürü format çıkıverdi ortaya. Bu değişiklikler hem bağımsız sinemanın içeriğini hem de üretim biçimini etkileyecektir kuşkusuz. Şimdiden Zoom üzerinden çekilecek filmlerle ilgili konuşulmaya başlandı örneğin.
Fanny ve Alexander
Karantinada vaktiniz nasıl geçiyor? Neler okuyor ve izliyorsunuz?
MUBİ’de çok fazla vakit geçiriyorum. Yakın zamanda erişime açılan arşiv bölümündeki Truffaut filmlerini izliyorum bir haftadır. TV dizilerinden Normal People ve The Morning Show favorim. Yayınlandığında izlemediğim Sopranos’u izliyorum. Bergman’ın Fanny ve Alexander’ına (Fanny och Alexander, 1982) başladım. Okuduklarıma gelince: Kerem Eksen’den ‘Uyku Krallığı’, Alfred Döblin’den ‘Berlin Alexanderplatz’ ve Franz Hessel’dan ‘Walking in Berlin’ adlı kitapları okuyorum.