Şu An Okunan
15. Documentarist’te İzlenebilecek 10 Dikkat Çekici Belgesel

15. Documentarist’te İzlenebilecek 10 Dikkat Çekici Belgesel

Herr Bachmann und seine Klasse

Türkiye’nin en önemli belgesel etkinliklerinden birisi olan Documentarist bu yıl 15. yaşını kutluyor. Her yıl olduğu gibi çok sayıda belgeseli seyirciyle buluşturmaya hazırlanan festival programından 10 önerimizi paylaşıyoruz. 

Bu yıl 15. kez seyirciyle buluşmaya hazırlanan Documentarist İstanbul Belgesel Film Günleri, Türkiye’den ve dünyadan pek çok filmi altı gün boyunca İstanbullu sinemaseverlerle buluşturuyor. İstanbul’da birçok mekânda düzenlenen film gösterimleri ve yan etkinlikleri bir araya getirecek festivalin programı oldukça zengin. Bu yıl Altyazı Fasikül’ün video serisi Aşağıdan Yukarıya bünyesinde üretilmiş Atlas ve Tanık’ın yanı sıra Altyazı Yayın Kurulu üyelerinden Ayça Çiftçi’nin yeni filmi O Sırada Henüz’ün de yer aldığı festival programının derinliklerine dalıyor ve dikkat çeken 10 uzun metraj belgeseli bir araya getiriyoruz. 


Aşk, Mark ve Ölüm

Aşk Mark ve Ölüm

Arabeks (2010) ve Motör: Kopya Kültürü & Popüler Türk Sineması (2014) belgeselleriyle tanınan Cem Kaya’nın yeni filmi, Almanya’da Türkiye kökenli müzisyenlerin ortaya koydukları sanatsal üretime, kültürel alanda yol açtıkları dönüşüme, meselenin sosyal ve ekonomik boyutlarına odaklanan bir arşiv belgeseli. Berlinale’de Panorama bölümünde epey ses getiren Aşk, Mark ve Ölüm (Liebe, D-Mark und Tod, 2022) 60’lı yıllardan günümüze, sıla hasretiyle yazılmış türkülerden hiphop gruplarına ve pop yıldızlarına uzanan, izleyiciye pek çok farklı duyguyu aynı anda yaşatan coşkulu bir film.


Bay Bachmann ve Sınıfı

Maria Speth’in Berlinale’den Jüri Ödülü’yle dönen belgeseli Bay Bachmann ve Sınıfı (Herr Bachmann und seine Klasse, 2021), Almanya’nın Stadtallendorf kentindeki bir okulda öğretmenlik yapan Bay Bachmann ve öğrencilerine odaklanıyor. Belgesel, bir yandan farklı kültürel ve etnik kökenlere sahip öğrenciler arasındaki diyalogları takip ederken, bir yandan da yönetmenin deyişiyle “tabuları olmayan ve öğrencilerini önyargısızca harekete geçiren” Bay Bachmann’ın öğretim sürecini ele alıyor. 


Bedenini Güneşe Dön

Turn Your Body to the Sun

Hollandalı yönetmen Aliona van der Horst imzalı Bedenini Güneşe Dön (Turn Your Body to the Sun, 2021) İkinci Dünya Savaşı’nda Naziler tarafından esir alınan bir Sovyet askerinin hayatına odaklanıyor. Yönetmenin askerin kızı Sana’nın arayışına dahil olduğu ve film arşivlerine yeni gözlerle baktığı film, savaştan geriye kalmış ve izleri silikleşmiş milyonlarca hayatın kalıntılarını arıyor. Film, prömiyerini IDFA’nın Uluslararası Yarışma bölümünde gerçekleştirmişti. 


Çocuğumuz 

Çocuğumuz

Ukraynalı yönetmen Marina Belobrovaja’nın Visions du Réel’de gösterilen filmi Çocuğumuz (Menschenskind!, 2021), ebeveynlik kavramına sıradışı bir bakış atıyor. Bir sperm donörü yardımıyla hamile kalan yönetmen, kendi yolculuğundan yola çıkarak geleneksel aile kurumunun gerekliliklerini yerine getirmeyen ve farklı aidiyet biçimleri geliştiren ailelere yöneltiyor kamerasını. 


Eat Your Catfish

Senem Tüzen, Adam Isenberg ve Noah Amir Arjomand’ın birlikte imza attıkları Eat Your Catfish (2021), aynı zamanda Arjomand’ın annesi olan ALS hastası Kathryn’in hayatının son dönemlerine odaklanıyor. Ağır hastalığın ve bakım sürecinin tüm ailede yarattığı duygusal tahribatı gözlemci kamerayla belgeleyen film, bu son derece ağır konuyu, yüzünü neredeyse hiç görmediğimiz Kahtryn’in hayat dolu, yer yer öfkeli, yer yer alaycı üst sesi eşliğinde, tüm boyutlarıyla sunmayı başarıyor. Dünya prömiyerini Amsterdam Belgesel Film Festivali’nde (IDFA) yapan Eat Your Catfish İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışması’nda En İyi Belgesel ödülüne layık bulunmuştu.


Genderation

Genderation

1999 yılında milenyumun sonundaki cinsiyet akışkanlığı fenomenini araştıran Gendernauts adlı belgesele imza atan Monika Treut bundan yirmi yıldan fazla bir süre sonra filmin kahramanlarıyla yeniden buluşmak için California’ya geri dönüyor. Genderation’la (2021) bir dönem trans hareketinin öncüleri olan bu isimlerin bugüne bakan Treut, günümüz ABD’sindeki yaşama gendernauts’ın direniş tecrübesi ve bugünkü varoluşları üzerinden bakıyor. Festival kapsamında 1999 yapımı Gendernauts‘u da izlemek mümkün.


Küçük Filistin

Little Palestine [Diary of a Siege

1957’den 2018’e kadar dünyanın en büyük Filistin mülteci kampına ev sahipliği yapan Şam’ın Yermuk ilçesindeki kuşatmaya odaklanan Küçük Filistin (Little Palestine [Diary of a Siege], 2021), savaşın ve kuşatmanın gündelik hayatını belgeliyor. Yermuk’ta doğan ve 2015’te DAEŞ tarafından sınır dışı edilinceye kadar burada yaşayan yönetmen Abdallah Al-Khatib’in 2011-2015 yılları arasında aldığı kayıtlara dayanan film Suriye’deki savaşın izleri üzerine son dönemde yapılmış dikkat çekici belgesellerden birisi. 


Koudelka: Aynı Nehirden Konuşmak 

Koudelka

Coşkun Aşar imzalı Koudelka: Aynı Nehirden Konuşmak (2021) efsanevi Magnum fotoğrafçısı Josef Koudelka’nın hayatına, sanatına ve antik kentlerin arkeolojik kalıntılarını konu alan son projesi ‘Ruins’deki duygusal yolculuğuna odaklanıyor. Son 26 yılda defalarca fotoğrafladığı 200’den fazla Helen ve Roma antik kentini tekrar tekrar ziyaret eden Koudelka’nın dünyasına açılan film seyircisini ilham verici bir sanatçının yolculuğuna konuk olmaya davet ediyor. 


Nelly ve Nadine

Nelly & Nadine

Bu yıl Berlinale’nin Panorama bölümünde yarışan Nelly ve Nadine’de (Nelly & Nadine, 2022) Magnus Gertten, İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde Malmö limanına yanaşan bir gemiyle İsveç’e sığınan, toplama kamplarından kurtarılmış insanların görüntülerinin izini sürüyor ve Holokost’tan kurtulup yıllar sonra yeniden kavuşan iki sevgilinin ilham verici öyküsünü anlatıyor. Documentarist’in ‘3×3 Magnus Gertten’ bölümünde ayrıca, İsveçli yönetmenin yine söz konusu gemiyi çıkış noktası olarak alarak arşiv görüntülerinden beslenen diğer iki filmini, Umut Limanı (Harbour of Hope, 2011) ile Her Yüzün Bir Adı Var’ı (Every Face Has a Name, 2015) da izlemek mümkün.


Rüzgâr Tayı 

Rüzgâr Tayı

Sidar İnan Erçelik’in yapımı beş seneye yayılan ilk uzun metraj belgeseli Rüzgâr Tayı (2020), gözlemci üslubuyla öne çıkıyor. Çıldır Gölü’nün sert doğasında açılan film, atlarıyla yaşayan ve onları yarışa hazırlayan bölge sakinlerinin gündelik hayatına uzatıyor kamerasını. Bir süre oğluyla birlikte tayını yarışa hazırlamaya çalışan çoban Osman’a odaklanan Rüzgâr Tayı, daha sonra ise İstanbul’un at yarışlarına geçiş yapıyor. Burada ise mesleğiyle ilgili çelişkiler yaşayan jokey Selim’in hikâyesini takip eden film,  insan ve doğa arasındaki ilişkiyi etkileyici bir şekilde irdeliyor.


15. Documentarist programını incelemek için tıklayın.

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.