Şu An Okunan
Oyuncu: Yeşilçam Yıldız Sisteminde Bir Anti-Yıldız – Adile Naşit

Oyuncu: Yeşilçam Yıldız Sisteminde Bir Anti-Yıldız – Adile Naşit

Sibel Öz’ün ‘Oyuncu: Yeşilçam Yıldız Sisteminde Bir Anti-Yıldız – Adile Naşit’ kitabı sinemamızın unutulmaz figürlerinden Adile Naşit’i tüm yönleriyle tanımamızı sağlarken aynı zamanda Yeşilçam dönemine eleştirel bir bakış da yöneltiyor.

Kısacık boyu ve şen kahkahasıyla, Yeşilçam’ın –Tolstoy’un şahane tabiriyle– “kendine özgü mutsuzlukları” olan mutsuz ailelerinin anaç paydası Adile Naşit. Sinema ve tiyatro geçmişimizde onu es geçmek, onun nostaljik ve sıcacık rüzgârına kapılmamak imkânsız. Ancak bilinçli bir izleyici olarak onu nostaljik kafesler içine hapsetmek de mümkün değil: Özgür kılmanın yolu anlamaktan, anlamanın yoluysa tüm boyutlarıyla ele alabilmekten geçiyor.

Sibel Öz’ün derinlikli çalışması ‘Oyuncu: Yeşilçam Yıldız Sisteminde Bir Anti-Yıldız – Adile Naşit’, sinemamızın en ikonik isimlerinden Adile Naşit’i ve sanat hayatının büyük bir kısmında dâhil olduğu Yeşilçam sinemasını birçok yönüyle ele alan bir kitap.

‘Adile Naşit ve Ailesinin Yaşam Öyküsü’ başlıklı ilk bölüm, bir dönemin kültürel belkemiğini oluşturan Direklerarası’nda başlıyor. Sözlü kültür ve tiyatroyla yoğrulan kültürel atmosferi “solumaya” fırsat veren bu girişle beraber okur; Adile Naşit’in ailesi ekseninde bir sanat yolculuğuna çıkıyor. Tiyatromuzun boyutlanmasında önemli rol oynamış Komik-i Şehir Naşit Bey’in sanat yolculuğu, Osmanlı’dan Türkiye’ye “geçiş”in sancılarını gözlemlemeyi mümkün kılıyor. Böyle bir süreçte sahnenin tam da ortasında doğan Selim ve Adile Naşit’in, her açıdan sarsılan kültürel zemine rağmen nitelikli oyuncu olma “inatları” ise onların karakteri ve sanat disiplini hakkında güçlü ipuçları veriyor.

Bu inatçılık, dönemin geçmişi yadsıyan “yenilikçi” girişimleriyle kontrast yaratıyor. Zira çok güçlü bir sözlü kültür ve tiyatro geleneğiyle yoğrulan toplumun bir anda kendini dünyaya kıyasla bir adım “geriye düşüren” Doğu kültüründen “kurtulmak” için “Batılı” estetiğe, yani sinemaya yönelmesi; sinemanın kazandığı kritik rolle birlikte estetik gelişimden ziyade ticari kazanca odaklanması, aslında bugünün de en mühim kültürel üretim sorunlarından. Ve bu sorunun çarpıklaştırdığı tabloda hâlâ renklerinden ve anlamından ödün vermeyen “fırça darbeleri” var.

Adile Naşit Yeşilçam’ın karakteristik lakin daima tekrarlanan fırça darbelerinden şüphesiz. Ancak onu tekrara düşüren, kişisel tercihleri ya da yetersizliği değil. Tam tersine; başta oğlu ve eşi olmak üzere sevdiklerinin ölümüyle sürekli sınanan, hayatının son dönemlerinde kanserle mücadele eden Adile Naşit kederli öyküsüne rağmen neşeli, bağdaştırıcı, vicdanıyla sanatçı ahlakını aynı potada eritebilmiş güçlü bir kadın. Onu yalnızca asla kızamayan bir ana, evi çekip çeviren bir eş, aksak dilli Ermeni komşu tiplemelerinden oluşan bir çemberin içinde görebiliyor oluşumuz, Yeşilçam’ın dayatılarından ileri geliyor.

Bu noktada çalışmanın ikinci bölümü ‘Adile Naşit ve Yeşilçam Sineması’, Yeşilçam’ın “nostaljik bir yuva”dan ziyade bir kültürel üretim sistemi olarak ele alınmasına vesile oluyor. Yeşilçam’ı şekillendiren ve Yeşilçam tarafından şekillendirilen toplumsal kültürü, bu kültürün ön plana çıkardığı anlatı türlerini ve tüm bunların üretim sistemine nasıl yansıdığını gözlemleyerek okur, madalyonun görünmeyen, daha doğrusu es geçilmek istenen yüzüne odaklanıyor. Böylece karakterlerin tek boyutluluğu etrafında örülen ve ısrarla tekrarlanan trajik ya da komik anlatılar, hoş bir anı olmaktan ziyade birçok açıdan ele alınabilecek sosyolojik birer unsur hâline geliyor. Kazanılan yeni perspektifle beraber Adile Naşit’in filmografisinin değerlendirilmesi ise Naşit’in neden ve nasıl nostaljik bir kafese hapsedildiğini gözler önüne seriyor.

Kitabın son bölümü, ‘Yeşilçam Yıldız Sisteminde Bir Anti-Yıldız: Adile Naşit’ ise bu kafesin yalnızca Adile Naşit’i hapsetmediğini; yıldız sisteminin dünyanın birçok yerinde birçok oyuncuyu esarete sürüklediğini hatırlatıyor. Bir dönemin “ideali” olan Hollywood sisteminden bu yana “yıldız” oyuncuların çoğunluğun “arzu nesnesi” hâline getirilmesi, yeteneklerinin ve şahsiyetlerinin “sivri” taraflarının törpülenmesi kültür üretiminin içinde barındırdığı yozlaşmanın en bariz göstergesi. Dünyanın diğer yerlerindekine benzer şekilde bu sistemin Yeşilçam’da Türkan Şoray, Fatma Girik, Hülya Koçyiğit ve Filiz Akın üzerinden işlemesi, bu dört oyuncunun dört farklı “ideal kadın” tiplemesine sinemadan ziyade en çok günlük hayatta birebir uymak zorunda olması, aslında bugün bile idrak edemediğimiz çarpık bir tablo.

Ancak Adile Naşit’i tam olarak bu sistemin esiri olarak göremeyiz, zira o, “ideal” kriterlerden bir o kadar uzak. Onu “çoğunluğun” annesi hâline getiren ama diğer yandan da çoğunluğun dışında kalmasına sebep olan tüm karakteristik özellikler, yıldız sisteminin belki de en istemeyeceği, en fazla sindirmeye çalışacağı şeyler.

1,45 boyu ve 32 numara ayaklarıyla, Ermeni kimliğiyle, aslında son derece mesafeli özel hayatıyla yıldız olmaktan uzak; gelgelelim kimsenin ezip geçmek istemeyeceği anneliği, samimiyeti ve insani değerleriyle bağrımıza bastığımız bir yıldız aynı zamanda. Hiçbir zaman başrol değil; gelgelim her zaman kendi rolünden ve tüm rollerden bir adım ötede. Ötede olması ne egodan ne de hırstan; doğası gereği bir adım gerideyken bile ötede ışıldayabiliyor, tıpkı gökyüzünde süzülenler gibi…

Sibel Öz’ün keyifli çalışması ‘Oyuncu: Yeşilçam Yıldız Sisteminde Bir Anti-Yıldız – Adile Naşit’ Yeşilçam’a ve yakın Türkiye tarihine dair birçok kapıyı aralarken sıcacık ve güçlü, saygılı ve bir o kadar da asi bir kadını, Adile Naşit’i tüm yönleriyle tanımamıza vesile oluyor. Hayatını sanata ve insanlara adayan, trajik hayat hikâyesinde gülemeyen ama trajik hayatlarımızda kahkahasıyla her zaman elimizden tutan Naşit böylelikle okurun belleğinde, her zaman özlenecek sıcacık, sağlam bir dosta dönüşüyor.

Oyuncu: Yeşilçam Yıldız Sisteminde Bir Anti-Yıldız – Adile Naşit / Sibel Öz / İletişim Yayınları / 256 sayfa

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.