Şu An Okunan
After Life – Üçüncü Sezon: Yaşamdan Sonra Ölüm

After Life – Üçüncü Sezon: Yaşamdan Sonra Ölüm

After Life

Ricky Gervais’in yas sürecinde etrafındaki herkese kin kusan Tony’yi canlandırdığı After Life’ın üçüncü sezonu şaşırtmayan ancak çok dokunaklı bir sona bağlanıyor. Kusurlarla barışmak üzerine bu muhteşem kara komediyi özgün kılan şey, kahramanının dönüşüm sürecini görülmedik bir biçimde yansıtması.

Ricky Gervais’in canlandırdığı Tony’nin ağzına geleni söyleyerek başladığı After Life, aklına eseni yaptığı üçüncü ve final sezonuyla nihayete eriyor. Gervais’in kendi paltosundan çıkardığı her hâliyle aşikâr Tony’nin huşu içindeki kurmaca kasaba Tambury’de hayat arkadaşı Lisa’nın (Kerry Godliman) ardından matem tutma süreci altı bölümlük bu final sezonuyla aslında çok da şaşırtmayan, gelgelelim çok dokunaklı ve anlamlı bir sona bağlanıyor. 

Tony her anlamda Ricky Gervais’in kalemi bir karakter. Politik doğruculukla uzaktan yakından alakası olmayan bir komedyenin küçük bir kentte her önüne gelene ağzına geleni söyleyebilmesi ancak hayatındaki en değerli varlığı kaybetmiş olmasıyla mümkün olabilirdi. Lisa’yı kansere kurban vermenin getirdiği acıyla Tony önce intiharı düşünüyor, ne var ki köpeği Brandy’nin (Anti) varlığı ile son bir hamleyle yaşama tutunmaya çalışıyor. Gelgelelim, artık hayata karşı daha kayıtsız, umarsız, kızgın… Karşısına çıkan herkese şöyle ağzını doldura doldura hakaret ediyor, kin kusuyor. Bunu yaparken kimin ne hissedeceğini asla umursamıyor. Bunu bir “süper güç” gibi görüyor ama çevresindekilerin acıyarak onu daha iyi bir insan yapma çabasıyla bu “güç” zamanla dağılıp gidiyor. Öyle veya böyle, bu, her şeyden önce sevdiği kadının yasını tutan bir adamın bu kayıpla yaşamına devam etmeye çalışmasının hikâyesi.

After Life

Gözyaşları ve Kahkahalar

Tony ile Gervais’in tek ortak noktaları terbiyesizlikte ve küstahlıkta çığır açmaları değil; aynı zamanda her ikisi de hayvansever ve ateist. Bu iki unsur da dizinin tutunduğu kimi temel temalara dokunuyor. Köpeği Brandy zaten daha ilk bölümde Tony’nin hayatını kurtarıyor. Bir bakıma, Lisa’dan da Tony’ye kalan en kıymetli yadigâr Brandy. Bununla birlikte, ateist olduğu için Tony öfkesini kusabileceği bir Tanrı da bulamıyor hâliyle. Belki biraz da bu yüzden yas tutmanın klasik beş aşaması Tony’de işlemiyor. İlk üç aşamayı atlayıp doğrudan depresyon ve kabullenmenin içine düşüyor ve orada debeleniyor sürekli. Eli montunun cebinde dolanan, etkileşimde olduğu herkese karşı mahcup mahcup gülümseyerek kafasını onaylar biçimde aşağı yukarı sallayıp duran Tony, aslına bakarsanız, depresyonu kabullenmiş görünüyor. Lisa’ya yaptığı eşek şakalarının videolarını kucağındaki laptopundan devamlı olarak izleyip, tıpkı izleyici gibi, gözyaşları ile kahkahalarını yan yana akıtması da bu kabullenmişliğin uzantısı.

Tony’nin inançlı insanları küçümsediğini tahmin etmek zor değil ama final sezonunda adım adım kim neye inanıyorsa onu öyle kabullenmenin en doğrusu olduğunu kavrıyor. Ondan sonra da etrafındakilere diğerkâmlıkla yaklaşmaktan kaçınmıyor. After Life belki bu açıdan Tony’yi klişe bir iyiliksevere dönüştürüyor ama diziyi özgün kılan şey bu süreci daha önce başka hiçbir yerde görmediğimiz biçimde vermesi. Tony’deki karakter dönüşümü benzersiz bir kabullenişle, bir öze dönüşle hayata geçiyor. 

After Life

Tony’nin yazar olarak çalıştığı yerel yayın Tambury Gazetesi’ndekiler de dâhil olmak üzere etrafındaki herkes ona parmak ısırtacak kadar acıklı hayatlar sürüyorlar. Her birinin hayatında Tony’ninki kadar olmasa da ona yakın intihar gerekçeleri yok değil doğrusu. Buna bir de her bölümde haber yapmak üzere gidip görüştüğü insanların sıradışılıklarını ekleyince, After Life acayip tiplerin acıklı hâllerinin cirit attığı, kusurlarla barışık olmak üzerine muhteşem bir kara komediye dönüşüyor. Ricky Gervais’in kalemi bu dizide benzersiz lezzette karakterleri ete kemiğe büründürüyor.

Dizinin final bölümünde Tony, yolunun kesiştiği herkesi küçük bir taşra karnavalında bir araya getiriyor. Hepsinin hayatını bir şekilde hâle yola koyuyor. Her birinin hayatına dokunmanın verdiği iç huzuruyla da uzaklaşıp gidiyor. Brandy’yle birlikte bir şekilde Lisa’sına kavuşuyor.

Her şeye rağmen, After Life hayata dair kötümser bir dizi değil. Evet, bu dizi yalnızca birkaç saniye arayla kahkaha atarken gözlerinizi dolduruyor, ağlarken de ağzınızı kulaklarınıza kadar yayabiliyor. Üstelik, dizinin izleyiciye sunduğu yegüne düalite de bu değil: Yaşam-ölüm, sevgi-nefret, doğru-yanlış, gülmek-ağlamak… Bunlar gibi hayata dair pek çok temel zıtlığı masaya yatırıyor ve günün sonunda çok büyük bir kayıptan sonra bile hayatın banalliğine tutunup gitmekten başka bir çare olmadığını savunuyor. Kötümser değil ama gerçekçi bir üslupla… Tony’nin gazetede sürekli didiştiği reklamcı Kath’le nadiren yaşadığı samimi bir anda dediği gibi: “Bence hayat bir daha yaşayamayacağımız için çok kıymetli. Eğer sana daha iyi hissettirecekse ölümden sonra yaşama inanabilirsin ama bence hayatı sihirli kılan esas şey sonsuza kadar ortalıkta olamayacağını kavradığın zamanlar.”


After Life, Netflix Türkiye’de izlenebiliyor.

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.