Şu An Okunan
Altın Portakal Günlükleri 2020 #4

Altın Portakal Günlükleri 2020 #4

Altın Portakal’da yavaş yavaş sona yaklaşılırken, çarşamba akşamı Ulusal Yarışma’da Azra Deniz Okyay’ın ilk uzun metrajı Hayaletler ve Tunç Şahin’in İnsanlar İkiye Ayrılır’ı Türkiye prömiyerlerini yaptı.

Festivalin dördüncü gününde, Ulusal Yarışma’nın merakla beklenen filmlerinden ikisi izleyici karşısına çıktı. Bunlardan ilki, dünya prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali’nde beğeniyle karşılanıp festivalin Eleştirmenler Haftası bölümünde Büyük Ödül’e layık bulunan Hayaletler’di. Kısa filmi Küçük Kara Balıklar’la (2013) ve kısa metrajlı belgeseli Sulukule Mon Amour’la (2016) tanıdığımız Azra Deniz Okyay’ın bu ilk uzun metrajı, uzun elektrik kesintilerinin hayatı felç ettiği, polis helikopterlerinin vızır vızır uçtuğu, her köşe başında kontrol noktaları kurulmuş, sokakları tekinsiz bir İstanbul’u mesken tutuyor. Devasa rezidanslarla yıkık dökük mahallelerin birbirine karıştığı, hem güncel hem de distopik bir dünyadayız. Dansçı arkadaşlarıyla birlikte ünlü olma hayalleri kuran genç Didem’in (Dilayda Güneş), belediye temizlik işçisi olarak çalışan ve hapisteki oğlu için acilen para bulması gereken İffet’in (Nalan Kuruçim), mahalledeki çocuklara gönüllü eğitim veren güncel sanatçı Ela’nın (Beril Kayar) ve kentsel dönüşümün yarattığı ranttan kendine düşen payın peşindeki Raşit’in (S. Emrah Özdemir) yer yer birbirine de dokunan hayatlarından kesitler izliyoruz.

Kamera söz konusu karakterlerin peşinde oradan oraya sürükleniyor olsa da, Okyay’ın filmi onlara gerçekten yakınlaşmaya, derinlemesine bir karakter analizi yapmaya girişmiyor. Bunun yerine her birini son derece geniş çerçeveli bir “Yeni Türkiye” tablosunun farklı noktalarını temsil eden işaretler olarak kullanıyor. Nitekim filmin değindiği meseleler kentsel dönüşüm ve inşaat ekonomisinden Suriyeli sığınmacılara, dip dibe yaşayan insanlar arasındaki kültürel ve sınıfsal uçurumdan patriyarkanın kadınlar ve çocuklar üzerinde kurduğu baskıya, gündelik hayata yerleşen ırkçılıktan polis şiddetine, çok geniş bir kapsama sahip. Günümüz İstanbul’u gerçekten de tüm bunların yan yana, iç içe, üst üste yaşandığı devasa bir metropol, buna şüphe yok. Ne var ki bütün bu meseleler üst üste yığıldığında, filmin herhangi birine yeterince odaklanması, her konuda izleyicinin zihninde hâlihazırda kayıtlı bulunan birkaç cümlelik özetlerin ötesine geçen taze ve incelikli bir yorumda bulunması çok zorlaşıyor. Bunun yerine, tamamen semboller (arabanın camından görülen mahalle manzarasıyla dev gökdelenlerin görüntüsü arasındaki keskin çelişki, camiye karşı içilen bira, şehrin birbirine karışan sesleri…) üzerinden ilerleyen hızlandırılmış bir Türkiye özetiyle karşı karşıya kalıyoruz. Bu bakış açısından dolayı filmin yurtdışında aldığı övgüler ile Türkiye’deki algılanışı arasında bir farklılık olacağını öngörmek zor değil.

Tüm bunlar bir yana, tıpkı karakterleri gibi hiç yerinde durmayan kamerasıyla, baştan sona kaybetmediği ritmiyle, basit ama cesur biçimsel denemeleriyle, müzik kullanımı konusunda elini korkak alıştırmamasıyla Hayaletler’in heyecan verici bir ilk film olduğunu teslim etmek gerek. Festival boyunca nadiren rastladığımız sinema duygusunu hissettiren filmin, Azra Deniz Okyay’ın bundan sonra yapacağı filmler konusunda merak uyandırmayı başardığını da çekinmeden söyleyebiliriz.

2014 yapımı Karışık Kaset’in yönetmeni, yedi orta metrajlı filmden oluşan 7Yüz’ün (2017) yaratıcısı Tunç Şahin’in ikinci uzun metrajı İnsanlar İkiye Ayrılır ise, günümüz Türkiye’sine çok farklı bir perspektiften bakıyor. Borçlu insanlar ile alacaklı banka arasında aracılık yapan, her türlü meşru ve gayri meşru yönteme başvurarak borçları tahsil etmeye çalışan bir şirketi merkezine alan film, bu şirketin tahsilat görevlileri Duygu (Burcu Biricik) ve Bahadır (Aras Aydın) ile köşeye sıkıştırmaya çalıştıkları borçlu Ceren’e (Pınar Deniz) odaklanıyor. Bir yandan birbirleriyle rekabet ederken bir yandan da Ceren’in hayatını altüst eden Duygu ile Bahadır’ın hikâyesini, üç farklı zaman dilimi arasında gidip gelen karmaşık bir senaryo kurgusuyla izliyoruz. Bankanın yaşanan dramatik olayla ilgili yürüttüğü soruşturma ile söz konusu olayın yaşandığı sürecin farklı aşamaları arasında mekik dokuyan anlatı, önceleri izleyicinin kafasını karıştıran, taşların yavaş yavaş yerine oturduğu bir tür dedektiflik hikâyesi olarak işliyor. Üç ana karakteri yakından tanımaya başladıkça her biriyle ilgili fikrimiz değişiyor ve film o bilindik “av/avcı” diyalektiğiyle oynayarak belirli bir merak ve gerilim duygusu uyandırmayı başarıyor.

Öte yandan, İnsanlar İkiye Ayrılır’ın gösterişli yanı olan bu karmaşık anlatı yapısının, esasında çok da karmaşık olmayan bir olay örgüsünü içinden çıkılması güç bir bulmaca olarak sunmakta kullanıldığını belirtmek gerek. Art arda gelen sürprizler filme sürükleyicilik katıyor katmasına; ancak finale doğru sıralanan açıklamalar silsilesi bazı şeylerin altını tekrar tekrar çiziyor ve nihayetinde o kadar da derin olmayan bir tablo çıkıyor ortaya.

Yine de günümüz Türkiye’sindeki finansal kapitalizmin acımasız yüzüne dair tespitleriyle, bu sistemin bireyi öğüten işleyişine dair verdiği ayrıntılarla dikkate değer bir film İnsanlar İkiye Ayrılır. Bunu yaparken bu sistemin içinde farklı konumlarda yer alan bireylerin vicdani ve ahlaki sorgulamalarına alan açıyor, sisteme uyum sağlamak ile onun açıklarını yakalamak ya da ondan intikam almak arasında gidip gelen tercihlerine dair akıl yürütüyor. Yüz binlerce insanın hayatını karartan bir sistemi ifşa etme çabası takdire şayan olsa da, tasvir edilen bu sisteme dair, bireysel hesaplaşmaların ötesinde bir söz duyma ihtiyacı hissederek ayrılıyoruz filmden.

Ulusal Yarışma’nın beşinci gününde Orçun Benli imzalı Gelincik ve Tankut Kılınç’ın ilk uzun metrajı Dersaadet Apartmanı izleyici karşısına çıkacak.

<<<

>>>

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.