Ulysses Çevirmek, çevirmen Kawa Nemir’in James Joyce’un başyapıtı ‘Ulysses’i Kürtçeye çevirme yolculuğuna tanıklık ediyor.
Zamanın Akışında’nın kahramanları, yanlarında bir projeksiyon makinesiyle, yakın tarihin yükünü taşıyan Almanya’yı dolaşırlar.
Merve Kayan ve Zeynep Dadak imzalı Mavi Dalga, Türkiye sinemasının farklı kodlarını bilinçli olarak tersine çeviren, inadına ters yönlere giren bir film.
Bu sorunun cevabını Yaramaz Çocuk’ta bulmak mümkün değil. Oskar Roehler kendisinin de hayran olduğu yönetmenin…
Avusturyalı yönetmen Ulrich Seidl’la 2013 yılının Temmuz ayında buluşmuş ve Cennet Üçlemesi başta olmak üzere pek çok konuyu konuşmuştuk.
Andrey Konchalovskiy’ye 71. Venedik Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ödülünü kazandıran Postacının Beyaz Geceleri, gerçek ve gerçeküstü, belgesel ve kurmaca arasında gidip gelen, bir noktada tüm bunların anlamını sorgulayan bir film.
Rüyalar, anılar ve hayal gücüyle ilişki kurmamıza vasıta olmak sinemanın birincil vazifesi değil miydi? Jacques Rivette imzalı bu oyunbaz film tam da bunu yapıyor.
Tarkovski sineması uzaydan düşmüş gibi tuhaf, hep yanı başımızdaymış gibi tanıdık bir bölge. Bugün onun başyapıtı İz Sürücü‘yü yeniden izlemenin etkisini tarif etmek de filmdeki bölgeyi tanımlamak kadar zor.
Suikastçı (2015) karakterlerin nefes alışlarına, kalp atışlarına, yaprakların hareketlerine, dikkat kesilerek wuxia türünün içinde meditatif bir hâl arıyor, kendi ritminde büyüyen bir dünya yaratıyor.
Billy Wilder sinemasına dair beş madde…
Bir Amerikan taşra kasabasına dehşet saçan palyaço Pennywise’ın yeni sürümüyle karşılaşmadan önce, elinde balonla gülümseyişini hatırlıyoruz.
Çöküş (Der Untergang, 2004) ile tanıdığımız Oliver Hirschbiegel, Hitler’e başarısız bir suikast düzenleyen George Elser’in öyküsünü anlatırken, sıradan bir Almanın yaşananları değiştirebileceğine, tarihin farklı yazılmış olabileceğine dair inanç taşıyor.
Ardavazt Peleşyan, durmadan gökyüzüne bakan insanları resmeden bir öncü sinemacı. Takipçisi olmayan bir avangard belki. İsmi Vertov ve Eisenstein’la yan yana anılması gereken bir gizli hazine.
Jerzy Skolimowski’nin 1981 yılında yalnızca bir buçuk haftada yazıp tamamladığı ‘Kaçak İşçiler’ Altın Palmiye’den En İyi Senaryo ödülüyle dönmüştü.
‘İnsanları Seyreden Güvercin’de yaşam ve ölüme dair tefekküre dalan Roy Andersson, bizden de kuşlar, palyaçolar, mizah ve gerçekçilik gibi konular üzerine fikirlerini esirgemedi.
‘Umudun Peşinde’, Katolik Kilisesi’nin 1950’lerde İrlanda’da evlilik dışı hamile kalan genç kadınlara yaptığı zulmü perdeye taşıyor.
Belmin Söylemez’in ilk uzun metrajı Şimdiki Zaman, hem geçmiş hem de gelecek baskısıyla mücadele eden işsiz bir genç kadının yaşamına odaklanıyor.
‘Sinema ve Sanat: Bir Aşk Hikayesi’ adlı kitabın yazarı Heinz Peter Schwerfel, İstanbul Film Festivali’nde deneysel sinema üzerine ‘Serbest Radikaller’ başlıklı bir söyleşi gerçekleştirmişti. Schwerfel, 11 Mayıs’ta Dirimart ve Santralistanbul’da görme şansına erişeceğimiz Shirin Neshat sergisinin de küratörü. Schwerfel’le, kitabının temel mevzusunu, çağdaş sanat ve sinemanın ilişkisini konuştuk.