Şu An Okunan
Bir An: Akvaryum

Bir An: Akvaryum

“I’d be safe and warm if I was in LA

California dreamin’ on such a winter’s day”

Mia’nın hikâyesini izlemeye başladığımız andan da önceleri, belki kendisinin de bilmediği bir gitme arzusu yerleşik içinde. Eve gelip annesiyle bu tartışmayı yaşamadan biraz önce Mia, bir arazide, kime ait olduğunu bilmediği bir atın zincirini taşla parçalamaya çalışırken yakalanıp kaçıyor. İngiltere’nin varoşlarında, sevgisiz, alkolik bir anne, uzaklaştırıldığı okulu, kafa attığı kız arkadaşları ve onu her durumdan kurtaran ‘açık bileti’ dans tutkusuyla Mia, büyük balığın her zaman da yutamadığı bir küçük balık. Nereye, nasıl gidebilir on beş yaşında öfkeli, kırgın bir çocuk trajik talihinden kaçmak için?

Mia, annesinin erkek arkadaşıyla geliştirdiği aşk-nefret ilişkisinin cinselliğe dönüşmesiyle birlikte, akvaryumunda açılan delikten su gibi akıp gidiyor. Bu felaket, belki de kurtuluşunun bir parçası oluyor. Andrea Arnold aklımızın baş köşesine oturacak bir veda sahnesi yazıyor her daim birbirinin bam teline basan, aynı adamdan hoşlanmış bu anne kıza. Sürekli tekrar eden bir video izler gibi izliyor iki kız kardeş annelerinin yeni ayrılık acısını. Mia’nın serbest bırakmaya çalıştığı at ölüyor; yola çıkmaya karar veriyor, “gidiyorum” diyor yine Mia. “Siktir git” diyor yine terk edilmeye alışık annesi. Mia’nın müziklerinden birini çalıp onun üslubuyla veda ediyor ona. Mia’yla küçük kız kardeşinin de katılmasıyla, filmin sonunda üçü ilk kez herhangi bir şeyi birlikte yapıyorlar hissi doğuyor. Hiç gidip görmedikleri, şarkılardan bildikleri Los Angeles’ın hayali kadar güvenli ve ılık deniz manzarasıyla kaplı salon duvarının önünde, anne ve muhtemelen kaza ile olmuş iki kızı, tek bir organizmanın organları gibi dans ediyor yoksulluklarına isyan eden bir rap şarkısıyla: “Life’s a bitch and then you die.” Cansu Baydar

(Fish Tank, 2009)

Yön: Andrea Arnold

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.