Şu An Okunan
Yumrukları Gevşetmek: Avuç İçinde Tırnak İzleri

Yumrukları Gevşetmek: Avuç İçinde Tırnak İzleri

Geçen yıl Cannes’da Belirli Bir Bakış ödülü kazanan Yumrukları Gevşetmek, çok zor koşullarda var olma mücadelesi veren Kuzey Osetyalı genç bir kadına odaklanıyor. Genç yönetmen Kira Kovalenko’nun yazıp yönettiği film, karakterinin içinde bulunduğu sıkışmışlığı ustalıkla yansıtan bir aile draması.

Kopmak bilmeyen bağlarla örülmüş aileden, kendi ayakları üzerine basan bir birey olarak çıkış/kaçış mücadelesi, çoğu aile dramasında rastlayabileceğimiz bir tema. Mücadele baki olsa da, her ailenin kendine has dünyasıyla engellerin ve gidiş yollarının çeşitliliği, her daim ilginç hikâyeler ortaya çıkarıyor. Böyle bir hikâye anlatan Yumrukları Gevşetmek (Razzhimaya Kulaki, 2021), Kuzey Osetya’nın başkenti Vladikavkaz’a bağlı eski bir maden kasabasında yaşayan bir aileyle tanıştırıyor bizi. Ailenin içinde kişisel hikâyesine odaklandığımız kahramanımız Ada ise, dul kalmış babaya ve biri küçük biri büyük iki erkek kardeşe sahip genç bir kadın. Çocukluğunu, ergenliğini ve artık erken yetişkinliğini, içinden çıkıp kurtulmak istediği bir hastalık ve travma gibi, hapishaneye benzer bir evde geçirmiş/geçiriyor genç kadın. Ada’nın geleceği, samimi bir sevgi ve ortak bir geçmişin gölgesi dışında onları birlikte tutacak hiçbir şeyi kalmamış bu aileye ayak uydurmakla mı, yoksa bunun içinden çıkıp kendisiyle tanışmasıyla mı şekillenecek?

Kafkas Dağlarında Nadas

Eğer yakın dönemde dikkat çeken Rusya yapımlarını takip etmiş bir sinemaseverseniz Kuzey Kafkasya’nın farklı bölgelerinden hikâyelere denk gelmiş olabilirsiniz. Bunun sebebi kesinlikle bir tesadüfe değil, planlı bir projeye dayanıyor. 2010 yılında Nalçik’teki Kabardey-Balkar Devlet Üniversitesi’yle üç yıl sürecek (sonra iki yıl daha uzayan) bir sinema atölyesi programı için anlaşan usta yönetmen Aleksandr Sokurov, Kuzey Kafkasya bölgesinde yaşayan, hiçbir sinema tecrübesi olmayan ve yaratıcı yönleriyle öne çıkan on iki öğrenci seçerek bir sınıf oluşturmuştu. Bu projenin, kendi hikâyelerini anlatmak isteyen ancak bu yolda yeterli imkân ve destek bulamamış Kuzey Kafkasyalı genç sanatçılar için sinema alanında bir yatırım olacağını söyleyen Sokurov’un düşlediği sonuca ulaştığını söyleyebiliriz. 2015 yılında mezun olan sınıftan ismini dünyaya duyuran ilk isim de Kira Kovalenko’ydu. Ünlü Abhaz yazar Fazıl İskender’in aynı adlı kısa romanından uyarladığı ilk uzun metraj filmi Sofichka’yla(2016) uluslararası festivallerde boy göstermişti. Ardından sınıf arkadaşları Kantemir Balagov Yakınlık (Tesnota, 2017) ve Uzun Kız’la (Dylda,2019), Vladimir Bitokov da Derin Nehirler (Glubokie Reki, 2018) ve Mama, ya Doma’yla uluslararası sinema sahnesinde isimlerini duyurdular. Böylece bu proje iyiden iyiye dikkatleri üzerine çekti. Geçtiğimiz sene Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde büyük ödülü kucaklayan ikinci uzun metrajı Yumrukları Gevşetmek, tıpkı Balagov’un Uzun Kız’ı gibi Akademi Ödülleri’nin En İyi Uluslararası Film kategorisinde Rusya’yı temsil etti.

Küçük bir çatı altından çıkan ve hedefi yerel kültürlere dair anlatılar üretmek (ve sonucunda bu kültürleri hayatta tutabilmek) olan bu projenin böylesine kısa sürede tüm dünyadan bunca ilgi görmüş olması sık rastlanabilecek bir başarı değil. Yumrukları Gevşetmek de bu başarının şans eseri olmadığının en iyi kanıtlarından biri. Henüz otuz iki yaşındaki Kovalenko çocukluğunun geçtiği manzarayı, tükenme tehlikesi altındaki anadilini ve tanık olduğu toplumsal trajedileri filminin içine dolduruyor. En iyi anlatabileceği gerçek dünyanın içinde kurgusal bir hikâye yaratarak Ada’nın içinden çıkamadığı hisleri bize geçiriyor. Filmin bu duyulara odaklanan yapısı yerel kültürden çıkmış bir hikâyenin evrensel bir karşılık bulabilmesini de sağlayan en önemli anahtar aslında.

Yerel ve Evrensel Sıkışmışlık

Ada’nın etrafı sağlıksız hayatlarla ve sağlıksız bir yaşam alanıyla çevrili. Muhtemelen geçmişte yaşanan bir felaketin etkisiyle aşırı korumacı bir tutum takınmış –hattâ bunun bir tık ötesine geçmiş– bir baba ve Ada’yı annesinin yerine koymuş, ilgiye muhtaç ergen bir kardeşle küçük bir evde yaşıyor. Çalıştığı küçük dükkândaki mesai saatlerinden arttırdığı dakikalarda şehirler arası otobüslerin geldiği anayol kenarında dönmesini ısrarla beklediği bir de abisi var. Tek başına bir hayata başlamak üzere evden kaçıp büyük şehre gitmiş olan abisi Akim, Ada’nın umduğu gibi bir süre sonra eve ziyarete geliyor. Filmin en önemli kırılma noktası da bu dönüşle gerçekleşiyor. Çünkü Ada, abisini yalnızca ona karşı duyduğu özlem ya da sevgiyle beklemiyor, aynı zamanda onu bir çıkış yolu, bir kurtuluş olarak görüyor. Tek başına başaramadığı yüzleşme için Akim’e ihtiyacı var ve Akim bunu gayet anlayışla karşılıyor. Ancak işlerin normal ve sakin yollarla çözülmesi pek mümkün değil.

Yumrukları Gevşetmek’in senaryosu kendini çok ağırdan satan bir senaryo olmasa da kahramanımızı tanımak için hakkındaki her bilgiyi ufak detaylarda aramamız gerekiyor. Belki de bir buçuk saat boyunca izlediğimiz her şeyin sebebi olan büyük trajedi (2004 Beslan katliamı) Ada tarafından yalnızca tek bir cümleyle dile getiriliyor örneğin. Bu bir yandan uzaklara dalmayı engelleyip Ada’ya odaklanmamızı sağlıyor, bir yandan da karakteri şekillendiren dünyaya daha iyi girmemizi sağlıyor. Bu basık atmosferde insanın üzerine üzerine gelen bir sıkışmışlık hâli hâkim. Öyle ki henüz filmin ortalarındayken Ada’nın neden kaçmak istediğine çoktan ikna oluyoruz. Bu ince işlenmiş senaryo doğal yollarla sıkı bir gerilim yaratıyor. Evde olanlara kendisinden hoşlanan bir gencin talepkâr ve ısrarcı ziyaretleri de eklenince artık dört bir yanı erkeklerle çevrilmiş Ada’nın sıkışıklığını biz de tamamen paylaşıyoruz. Gözetlenme, ikaz, yasak, kapılara vurulan kilit derken iyice daralan hareket alanı en sonunda yer yer fiziksel sarılmalar eşliğinde üzerine çöküyor genç kadının. Kovalenko’nun anlatısına yerleştirdiği bu ufak dokunuşlar filme fazladan bir katman kazandırıyor. İçinden çıkmak istediğimiz “şey”in teorik ve fiziksel karşılıkları bir noktada buluşuyor.

Yumrukları Gevşetmek, hikâyeye bağlı bir anlatı kurup tek bir kahramanı ve çevresini şekillendiren detayları takip etse de aslında daha çok izleyenin duyularına oynuyor. Ritmini ve kurgusunu seyircinin vereceği tepkiler üzerinden şekillendiren film, izleyicisine hem içine girebileceği bir dünya inşa ediyor, hem de bu dünya üzerine fikir yürütüp kadraj dışını düşündürtecek kadar boşluk sağlıyor. Bu anların ve boşlukların dizilme sırası, perdenin karşısındaki gözlerin takip dürtüsünü ve tansiyonunu da etkiliyor. Yalnızca kurguya yaslanan, zamansız ve saf bir sinema anlatısının iyi bir örneği Yumrukları Gevşetmek. Henüz kariyerinin başındaki genç bir yönetmende, tecrübe gerektiren bu tarz incelikleri görebilmek heyecan verici. Seyir deneyimi üzerine inşa edilmiş anlatının bu deneyim içinde filmin adının işaret ettiği yöne doğru ilerlemesi de biraz doğrudan, biraz da dolaylı bir bütünlük yaratıyor. Gerilmiş sinirlerin, istemsizce sıkılmış kasların, Ada’yla birlikte ardında tıkılı kaldığımız kapıların yavaşça gevşeyişine bizzat şahit oluyoruz.


Yumrukları Gevşetmek, 24 Haziran’dan itibaren Başka Sinema salonlarında gösterimde.

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.