Risk almaktan çekinen, sırtını bütünüyle nostaljiye dayayan Skywalker’ın Yükselişi yeni Star Wars üçlemesini hayal kırıklığıyla tamamlıyor.
Sinema tarihinin en ilham verici yönetmenlerinden Andrey Tarkovski, en kişisel filmi Ayna‘da (1975) anılarından, rüyalarından ve hayallerinden yola çıkarak yakın tarihin tüm yükünü omuzluyor ve insanlığa bir ağıt yakıyor.
Aki Kaurismäki imzalı Geçmişi Olmayan Adam kimilerince ‘Kaybedenler Üçlemesi’ olarak da anılan Finlandiya Üçlemesi’nin ikinci filmi.
Pablo Larraín kimileri için anti-biyografi türünün mucidi, kimileri içinse Şili’deki diktatörlüğe dair politik filmlerin yönetmeni.
Noah Baumbach’ın kendine has üslubuyla bir ayrılıktan manzaraları tasvir ettiği filmi Marriage Story‘yi özel kılan pek çok şey var.
Cannes Film Festivali’nde aldığı Jüri Büyük Ödülü sonrası Netflix’e geçiş yapan Atlantique yönetmen Mati Diop’un alışıldık olana alışılmadık bir yöntemle karşı çıktığı sıradışı bir ilk film.
Jean-Luc Godard her daim kapitalizme ve burjuva estetiğine kafa tutsa da, bu isyan ve reddiye 1960’lardan günümüze gelene kadar biçim değiştirip durmuştur.
Kıvanç Sezer’in ikinci uzun metrajı Küçük Şeyler, günümüz Türkiye’sinde beyaz yakalı sınıfın karşı karşıya kaldığı ekonomik ve duygusal açmazlara odaklanan bir toplumsal taşlama.
Emin Alper imzalı Kız Kardeşler her biri besleme olarak birer ailenin yanına yerleştirilen ve yıllar sonra yeniden bir araya gelen üç kardeşin öyküsünü, peri masallarını andıran bir üslupla işliyor.
Edebî metinlerin yaptığı gibi bize usulca açtığı her pencereden içeri ferah hava giriyor bu filmde ya da birisi, aldığı ve epeydir içinde tuttuğu derin nefesi bırakıyor dışarı.
Ken Loach imzalı Üzgünüz, Size Ulaşamadık, güvencesiz iş koşulları ve esnek çalışma saatlerinin insan ruhuna maliyetini gerçekçi bir üslupla ele alıyor.
Bu distopyalar insanlığın felaketine ağıt yakmak şöyle dursun, ona kayıtsız kalıyor, neredeyse yok oluşun, bizim için olmasa da başkaları için umutlu, yeni bir başlangıca yol açmasını kutluyorlar…
Ernesto henüz yirmi üç yaşında. Che Guevara ismini almamış, gerilla mücadelesine başlamamış, kalbindeki mücadele isteğinin farkına bile varmamış…
Bambaşka dünyalardan gelen iki kadının aralarında gelişen dostluk mekânın kimliğini belirleyen büyülü bir şey hâline gelmiştir…
Altın Portakal’da Ulusal Yarışma Kronoloji ve Bozkır’ın gösterimleriyle sona erdi. Festivalde ayrıca, geçen yıllarda İstanbul’da düzenlenen alternatif Ulusal Yarışma’nın kazananlarına Altın Portakal ödülleri verildi ve ‘Sinemamızın Dünü, Bugünü, Yarını‘ başlıklı bir panel düzenlendi.
Geçtiğimiz günlerde sona eren New York Film Festivali’nde Agnès Varda, Pedro Almodóvar ve Martin Scorsese’nin son filmleri izleyiciyle buluştu.
Altın Portakal’da sona yaklaşılırken Ulusal Yarışma’da merakla beklenen dört film izleyiciyle buluştu.
Kıpkırmızı, pasparlak, kocaman, gerçek olamayacak kadar güzel bir balon. Paris’in sokakları, binaları, arabalar, insanların kıyafetleri, her yer ve her şey, öyle karanlık ve soluk renklerle kaplı ki, o fonun önünde daha da kızarıyor, parlıyor, başka bir dünyadan geldiği hissi iyice artıyor…