Şu An Okunan
Wim Wenders’in Görsel Defterleri

Wim Wenders’in Görsel Defterleri

Wim Wenders, bugünden bakıldığında nostaljik bir tat taşıyan Polaroid teknolojisinin 70’li yıllarda neredeyse bilimkurgusal bir çağrışımı olduğunu anlatıyor, ânın görüntüsünü yakalayan ve birkaç dakika içinde bir hatıraya dönüştüren bu yeni teknolojinin o zaman nasıl büyüleyici göründüğünden bahsediyor.

Bu yazı Altyazı’nın Eylül 2018 tarihli 186. sayısında yayımlanmıştır.

Wim Wenders Vakfı’nın ve Londra’daki The Photographers’ Gallery’nin desteğiyle C/O Berlin’de düzenlenen ‘Wim Wenders: Anlık Hikâyeler’ sergisinde, Alman yönetmenin özellikle 70’li ve 80’li yıllar boyunca yanından hiç ayırmadığı fotoğraf makineleriyle film setlerinde, yollarda çektiği, arabaların, uçakların camından geçip gidenlere bakan, otel odalarına sinmiş geçicilik hissini kaydeden Polaroidler bir araya getiriliyor. Küratörlüğünü Felix Hoffmann ve Anna Duque y González’in üstlendiği sergide belli belirsiz yüzleri, kimisi parlak kimisi titrek manzaraları yan yana sunan iki yüz elliye yakın fotoğraf yer alıyor. Farklı dönemler ve coğrafyalar arasında ziyaretçiye yol gösterense, Wenders’in kaleme aldığı kısalı uzunlu metinler.

Serginin sunuş metninde Wenders, bugünden bakıldığında nostaljik bir tat taşıyan Polaroid teknolojisinin 70’li yıllarda neredeyse bilimkurgusal bir çağrışımı olduğunu anlatıyor, ânın görüntüsünü yakalayan ve birkaç dakika içinde bir hatıraya dönüştüren bu yeni teknolojinin o zaman nasıl büyüleyici göründüğünden bahsediyor. Söz konusu dönem elbette Wenders’in ilk filmlerini çektiği ve aynı zamanda sürekli yollarda olduğu bir dönem. Özellikle ‘Yol Üçlemesi’nin ilk filmi Alice Kentlerde’den (Alice in den Städten, 1974) itibaren New York’ta, Amerikan taşrasında, Hollanda’da, Almanya’nın küçük kasabalarında çektiği Polaroidler kimi zaman yönetmenin mekân gezisi notları ya da çekim günlükleri işlevi görmüş, kimi zaman da bambaşka sebeplerle zihnine kazımak istediği anları yakalamış.

Bu uzun yolculuklar arasında Amerika fotoğraflarının ayrı bir yeri var. Wenders uçsuz bucaksız Amerikan taşrasını da, New York’un geniş caddelerini dolduran kalabalıkları da benzer bir heyecanla kaydediyor foto-günlüklerine. Issız yollardan, diner’ların neon ışıklarından, protesto yürüyüşlerindeki kitlelerden, John Lennon’ın öldürülmesinin ertesi günü yas içinde Central Park’ta toplanan binlerce insanın görüntüsünden kendine ait bir Amerika portresi çıkarıyor. Fakat tüm bunlar içinde belki de ona en ‘Amerikan’ görünen şey, otel odalarında tek başına geçirdiği gecelerde ortaya çıkıyor. Loş ışık altında en basit eşyalar, muhakkak ufak bir TV seti ve Amerikan televizyonunda reklamların arasına sıkıştırılmış hissi veren filmler, pencereden görünen ışıl ışıl gökdelenler…

Wenders günümüzün ‘selfie kültürü’ne mesafeli yaklaşıyor ama köhnemiş bir tutuculukla “ah nerede o eski fotoğraflar” nostaljisine de savrulmuyor elbette. Bunun yerine teknolojik gelişmenin fotoğraf mecrasıyla kurduğumuz ilişkiyi nasıl dönüştürdüğünü çözümlemeye çalışıyor, dünün ve bugünün fotoğrafları arasındaki nüanslara odaklanıyor. Fotoğraf makinesini kullanırken gözümüzü vizöre yaklaştırdığımızı ve içinden fotoğrafımızın nesnesine baktığımızı, oysa günümüzde gitgide makineyi (akıllı telefonu) çekim ânında kendimizden uzakta tutmaya alıştığımızı, gözlerimizi de esas olarak makinenin kendisine diktiğimizi söylüyor. Bu bağlamda fotoğraf çekme ediminin artık gözle/bakışla ilişkili olmaktan ziyade cihazın kendisine endeksli olduğu tespitinde bulunuyor.

Wenders’e göre fotoğrafın başka formatlarıyla Polaroid arasındaki fark da önemli: Polaroidin spontanlığı, biricikliği, kopyasının çıkarılamayışı onu bir sanat eserinden ziyade bir tür efemeraya, insan hayatının belirli bir ânının cisimleşmiş hâline dönüştürüyor. Bu açıdan ‘Wim Wenders: Anlık Hikâyeler’ sergisini gezmek, yönetmenin dünyanın çeşitli yerlerinden hatıra olsun diye toplayıp biriktirdiği objelere bakma duygusunu uyandırıyor insanda.

*Açılış fotoğrafı: Polaroid otoportre (Wim Wenders)

© 2013-2022 Altyazı Aylık Sinema Dergisi / Altyazi.net'in içeriği dergi yönetiminden ve yazarlardan izin alınmaksızın kullanılamaz.