Belgeselciler Filmlerini Anlatıyor

34. İstanbul Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Yarışması’ndaki filmlerin yönetmenleri Kültür Bakanlığı’nın sansürü olmasa festivalde gösterilecek olan belgesellerini Nisan sayımızda anlatmışlardı.

Gizli Kusur

En son ‘The Master’a imza atan Paul Thomas Anderson’un ‘Gizli Kusur’u, 34. İstanbul Film Festivali’nin en dikkat çekici ve en talepkâr filmlerinden.

Sedef Düğme

Patricio Guzmán, 34. İstanbul Film Festivali’nde gösterilen yeni belgeseli ‘Sedef Düğme’de hem okyanusun hem de okyanusu kana bulayan iktidarların ve suda kaybolan hayatların hikâyesini anlatıyor.

Yaşar Kemal: Düşü Eksik Olmadı

Şubat ayında kaybettiğimiz Yaşar Kemal’in edebiyat yolculuğu, 1950’li yıllardan itibaren hep sinemayla kol kola ilerledi. İçinden Atıf Yılmaz’ların, Lütfi Akad’ların, Yılmaz Güney’lerin geçtiği uzun bir hikâye…

Kesik’in Açtığı Yerden: Kat Kat Notlar

Fatih Akın’ın ‘Kesik’i etrafındaki tartışmalar, hiçbir epik anlatının baş edemeyeceği bir temsil krizini gözler önüne seriyor.

Prenses Kaguya Masalı

Stüdyo Ghibli’nin kurucularından Isao Takahata, ‘Prenses Kaguya Masalı’nda geleneksel bir öyküyü Japonya’ya özgü bir dille sinemaya aktarıyor.

Tim Burton’dan Büyük Gözler

Tim Burton’ın yeni filmi ‘Büyük Gözler’, Margaret D. H. Keane’in hayat hikâyesi aracılığıyla 50’li-60’lı yılların sanat dünyasında kadın olarak var olmanın zorluğuna vurgu yapıyor.

Karadelikte Aşk: Her Şeyin Teorisi

20. yüzyılın en önemli bilim adamlarından Stephen Hawking’in ilk eşi Jane Wilde Hawking ile ilişkisini anlatan ‘Her Şeyin Teorisi’ Oscar kovalayan biyografik filmlerin tipik zaaflarından mustarip bir dram.

Militarizmin Kara İronisi: Keskin Nişancı

Clint Eastwood ‘Keskin Nişancı’da ABD’nin Irak işgalinin nedenlerinin, bağlamının, insani sonuçlarının üzerini usulca örtüveriyor.

Pencereye Düşen Yağmur Damlaları: Mommy

‘Mommy’de, Quebec’li genç yönetmen Xavier Dolan anne ve oğul arasındaki duygusal fırtınalara adeta aşkla yaklaşan bir neo-melodrama imza atıyor.

Dehşetin Estetiği

!f İstanbul seçkisinde yer alan üç Suriye belgeseli vesilesiyle Suriyelilerin trajedilerini hakkıyla yansıtabilecek bir film yapmak mümkün mü diye soruyoruz.

Sergey Loznitsa’nın Meydan’ı

‘Meydan’da Sergey Loznitsa, Ukrayna’daki olayların ilk günlerinden itibaren Bağımsızlık Meydanı’nda konuşlanan kamerasıyla direnişin gündelik, alelade detaylarının kaydını tutuyor.

Selma’dan Ferguson’a: Özgürlük Yürüyüşü

Ferguson olaylarının yaşandığı dönemde karşımıza çıkan ‘Özgürlük Yürüyüşü’ geçmişteki mücadelelerin aslında günümüzde de devam ettiğini hatırlatan bir film.

Wachowski Revolutions

SERDAR KÖKÇEOĞLU – Wachowski Kardeşler imzalı ‘Jupiter Yükseliyor’ vizyona girerken on beş yıl öncesine dönüp soruyoruz: Biz bu yönetmenleri Matrix döneminde abartmış olabilir miyiz?

Bir Tuhaf Bellek Oyunu

Türk bir yönetmenin ordu yapımcılığında çekmiş olabileceği ‘Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı’ yabancı bir millete ait fallik bir objenin yıkılışını anlatıyor.

Beyaz Tanrı

Kornél Mundruczó imzalı ‘Beyaz Tanrı’ seyirciyi insanlardan çok köpeklerle özdeşleştirmeyi başaran bir ‘tür kokteyli’.

Sevdiğin İşi Yaparsan: Gece Vurgunu

Dan Gilroy imzalı ‘Gece Vurgunu’ yıl sonu listelerinde ve ödül namzetleri arasında sıkça karşımıza çıkıyor. Jake Gyllenhaal’un canlandırdığı “über-kapitalist” Lou Bloom, kariyerist psikopatlar repertuarında şimdiden kendine has bir yer edindi.

Avrupa’da Yorgun Bir Hayalet: İki Gün ve Bir Gece

Dardenne Kardeşler tavizsiz adımlarla ve tekrara düşmeden günümüz işçi sınıfının sorunlarına eğilmeye devam ediyorlar.